BRONZ ÇAĞI
Çağdaş dünya, antik dünyanın mühürlerini kırdıkça, çok zekice yaratılmış uygarlıklarla karşılaşılır. Tıpkı ateşin sihriyle, taşı metale çeviren çağ gibi. Bakır artı kalay alaşımından bronza evrilen, bronz çağı gibi. Keskin, dirençli ve kuvvetli bir materyale kavuşmayla dönem teknolojisinde ve sosyal yaşamda devrim yapılması gibi...
Bronz çağı insanları, yaşamı dönüştüren, metal çağlarını yaratan tarihsel yolculuğun ilk devrimcileridir. Bronza hammadde olan bakır yataklarının yoğunlaştığı bölgeler ise uygarlığın beşiği. Antik dünyanın vazgeçilmez ticaret yollarının da değişmez adresidir buralar. İcatlarla ana karayı ve adaları buluşturan, denizciliğin ve
deniz ticaretinin de merkezidir bu bölgeler. Yani bronza dönüşecek maden cevherlerinin yeraltında gizlendiği bölgeler, antik gizemin çözüldüğü bölgelerdir.
Bronz dokuzu bakır biri kalay olan bir karışım ve kolay işlenir. Madenler sert bir metale dönüşünce, çağın ticareti sırf hammadde edinebilmek için seyahatlerle başlar. Bronz üretimi iç gelişen ve geliştirilen bir durum vazgeçilmezleşir. Yani kalay ve bakıra ulaşmak bronz çağının ana gayesi, insanlığın birincil hikayesi olur.
İşte bu nedenle çağın ilerisinde gemiler inşa edilir, deniz limanlar, liman kentleri kurulur. Metal ve hurda metal pazarları oluşturulur. Metal işleyen işletmeler hayata geçirilir. Ustalık değerlenir. Üretime tedarikçiler çoğalır...
Ve bronz çağı yeni şehirler, yeni yollar, yeni kaleler, yeni kuleler kurulmasını gerekli kılar. Üç eski kıta merkezli kurulan deniz ağıyla, bronz çağı indanlığı buluşturur. Deniz fenerleri gemi filolarına olanaksız sanılan keşiflerin rotasını sunar. Bu stratejik bütünleşmeyle, ırksal ve kültürel değerler aynı potada birbirine karışır. Genetik kodlar aynılaşır...
Bronz çağı çok uzak geçmişin sonraki çağları nasıl etkilediğini açıkça ortaya koyan bir çağdır. On bin yıldan fazla süreyle tüm çağları birbirine bağlayan köprüdür. Üç kıtayı kucaklayan uygarlık sahası ise Anadolu'dur. Üç yanı deniz bir yarımada, herşeyin odağıdır. Öyle şaşırtıcı ilişkilendirmelerle küresel tarihin anahtarıdır ki, sosyal ve kültürel gelişimin ve ileri uygarlığı doğuran bronz çağının merkezidir Anadolu...
Çağdaş dünyanın antik dünya mühürlerini kırmasıyla, ortaya çıkacak daha çok gerçek gizlidir bu bereketli topraklarda. O yüzden çok uzak, uzak ve yakın tarihe bakıp, çağ bu çağ diyerek kanmamak lazımdır. Çünkü bir çağ kapanır, bambaşka çağlar açılır.
Tıpkı bronz levhalar üzerine kazınmış nice çağ gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder