12 Nisan 2021 Pazartesi

DÜŞÜNCE, DÜŞÜNME...

 DÜŞÜNCE, DÜŞÜNME...


Düşünce, taşınması ağır bir yüktür ama var eder. Düşündükçe var olunur ancak insanı yok olma, yok edilme tehlikesiyle de karşılaştıran özgün bir eylemdir düşünmek. Sınırsız özgürleştiren eylemliliktir. İsyanın izdüşümü, düşün ve düşünme üzerine vurduğundan anında benzeştirilen örgütlülükle gerekçelendirilir. Çok tuhaf bir örgüdür bu. Bazen hiç gereksiz yere düşünene, sımsıcak bir özgürlük ve özerk öyküler, hatta öykü kahramanı olma haşmeti kazandırır ama çoğu kere düşünmek büyük suçtur. Dahası düşünme asla cezasız kalmaz. Karşılıksız bırakılmaz...


Hangi baskıcı tutum hangi tutkuları, kim bilir hangi olağanüstü haller hangi tutuklulukları günceller akıl sır ermez. Hani en kapsamlı biçimde bir vesileyle düşünürler ya simgeleştirilir ya da düşünme yargılamasına uğratılır. İşte düşünce, o düşünce düşkünlüğünü düşünmek meselesidir.  


Haliyle hasretle oturulan haslet sofrasında, aç kalarak  kalkmalar görkemli meşruiyet kazandırır düşünene. İşte o yüzden her edim ve edinilen servet, taşınması en ağır yüktür. Taşın altına el koymadan el koyulan taşınmazlar bakımından bile emanete hıyanet hırsı, bir gün mutlaka düşüncelere girer. Ve geciken hediyesi muktedirlerin pek işine gelmez. Öyle böyle değil bu uğurda heder olanlar hala kitap konusudur ve kitabın tam ortasından okunandır. Çünkü er vakit düşünmeye odaklanış, sefir ve sefil arası destansı veya inzivacı ama müthiş itibarlı duruş durumudur. Hatta bir aralık ansızın kayda geçen ünvanların ünvanıyla ünlenmektir tek getirisi. 


O yüzden düşünce sahibi olmak düşünce değil, düşmeden düşünme halidir. Hal ve gidiş zayıflaması düşünmeye üşengeçleri  gerginliğe düşürür. Ve gezginliğin yakın tarihi anımsandığında acı gülüş, uzak geleceği de tatlı düş olur. Düşünmek gelenekselleşir ve düşüncelere montelenir nasıl bir bağlantıysa her kaynak bağlantılar. Amiral gemilerin bordasında yazar kurulursa kurulsun yoksullar sofrası diye. Ama asıl zerafet, kurulan o sofradan ziyafet israflığına bulaşmadan kalkabilmektir. 


Zaten düşünürlük, öncesi sonrası olmayan zümresel değil evrensel duyarlılıktır. Varoluşun temel ilkesi düşünmek ise hele doğru düşünülünce hiçbir düşünce ürünü ağır yük olmaz. En olmaz denilen kitlesel armoni olur sadece. Ve ben bunu niye düşünemedim, niçin düşünememişim diyenler mişli geçmiş zaman, di'li geçmiş zaman kipi olur. 


Varlığa armağan düşün diyarında, düşünmek eksik maliyet ısrarcı mahremiyet döngüsüdür. Elbette en taşınmaz yükleri yükler hayatın içine içine. Ve için için ağır yükümlülükler yüzünden bireysel ve toplumsal maddi-manevi çöküş beklenir ama bir türlü gerçekleşmez bu arsız beklenti. Çünkü hayatın gerçekleri ve sırları ile yüzleşmek zengin düşünce menüsünü sunar düşüncelere. Ve düşünürler salt o sebep saltanat ipine tutunmazlar. Yükçe ağırlaşmış taklitçi saltanat kayığı da mutlak en dipten delinir ve mutlaka batar düşüncesi pik yapar, kuşatır düşün alemini...


Velhasıl düşün yakamdan diye başlayan düşünceler, kıyı köşe eylemselleşir ve düşünce hafifler. Böylece ağır görülen yükün taşınması da kolaylaşır. Düşünce affı da...

Hiç yorum yok: