SABETAY SEVİ’CİLİK...
Yaklaşık 350 yıllık gizli sürgündür, dışı Müslüman veya
Hristiyan, içi Musevi kalmışlık durumu. Yani tarihe dönme, dönmelik diye geçen Sabetaycılık,
Sabetay sevicilik. Sabetay Sevi’cilik…
Sabetay Sevi, İspanya
engizisyonundan kaçarak Osmanlı'ya sığınmış bir yahudi ailenin oğlu. İzmir
Agora doğumlu bir haham. İşte o Sabetay Sevi, zamanın sınırları içinde
özellikle Selanik'te 1648 de başlayan, 1666’da pik yapan mesih beklentisi doğrultusunda,
beklenen mesih olduğu iddiasını ortaya koyar. İlk Mesihlik ilanında 22 yaşındadır…
Zaten Avrupa'da on yıllarca süren ve 30 Yıl Savaşları
adıyla anılan savaşlarda, küçük büyük yahudi katliamlarının neticesidir bu kurtuluş
mucizesine tapınma. Ve her seferinde olduğu gibi artan umutsuzluğa umut olarak
doğar mesihlik çağı. Ayrıca gelecek mesihin İzmir'den olacağına dair kabbalah
fantazileri ve faraza hikayeler kulaktan kulağa yayılır. Muhtelif yörelerdeki musevi
çevreler bu döngüye hazırlanır. İşte bu hurafelerle yetişir Sabetay Sevi.
Mesihlik ilanıyla birlikte cemaatten aforoz edilir Sabetay
Sevi ve mesihlik seyahatleri başlar. İzmir'den çıkar, Mora, Atina ve Selanik
sonrası İstanbul’a ulaşır. Yol üzeri uydurma belgeler ve etkin bir propagandayla
yahudi halkın sempatisini kazanır. Ancak hamam takibinden bir türlü kurtulamaz.
Kurtulmak için tekrar baba ocağı İzmir'e döner. Fakat fazla barınamaz.
İstanbul ve Selanik kendisine muhalif olduğundan
Sabetay Sevi bu kez rotayı Suriye'de Trapolly, İskenderiye ve Kahire’ye çevirir.
Kahire’den Gazze'ye geçerek Kudüs'te Siyon Dağında mesihliğini kendince
tesciller. Yine yerel hahamlarla baş edemeyince Saffet ve Halep üzerinden yeniden
İzmir'e hareket eder. Bu kez coşkuyla karşılanır. Şatafatla İzmir'e giren
Sabetay Sevi ikinci kez mesihliğini ilan eder.
İkinci girişimle ünü Sakız, Rodos, Girit, Selanik, Sofya,
Edirne, Belgrad ve İstanbul'a dek uzanır. Şöhreti Avrupa'nın önemli kısmına
yayılır. Başta Yahudi eşraf ve hahamlar ve de Osmanlı taifesi konuyu Sadrazam
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya intikal ettirir. Merkezden meselenin aslının
teşhisi için Sabetay Sevi’nin İstanbul'a gönderilmesi emri verilir. Sabetay
Sevi bir aylık yolculuk sonrası vardığı İstanbul'da hapsedilir. Daha sonra
Çanakkale Aydos'ta hapsi devam ettirilir.
Ancak buradaki yoğun ilgi başkent Edirne’yi rahatsız
eder. Gelibolu yoluyla Edirne'ye ulaştırılan Sabetay Sevi huzura alınır. Sarayda
kurulan divanda 4. Mehmet'in perde arkasında gizliden izlediği sorguda, başka
çaresi kalmadığını gören Sabetay Sevi, şahadet getirip Müslüman olur. Ve ilginçtir,
oldukça yüksek gündelik gelirle kapıcıbaşılığa tayin edilir.
Edirne sarayında 150 akçalık maaşla üst düzey görevli
olarak çalışan Sabetay Sevi’nin, mesihlik iddiası ve musevilikten vaz geçmediğinin
fark edilmesi üzerine Batı Trakya'ya sürülür. Ancak bir süre sonra gizliden
İstanbul Kuruçeşme civarına konuşlandığı anlaşılır. Açığa düşünce izini
kaybettirmek için Kağıthane’nin ıssız bölgelerine çekilir. Sadrazam Köprülü Ahmet
Paşa, Sabetay Sevi’yi bu kez Arnavutluk’un Musevi olmayan kenti Ülgün’e sürer. Beş
yıllık sürgün sonrası burada ölür ve defnedilir.
Sabetay Sevi’nin isteğiyle iki yüz ailelik ilk Sabetay
Sevi’ci çekirdek toplum Selanik’te yerleşir. Ve 350 yıldır var olan nesilden
nesile yazılı veya sözlü aktarımlarla sürdürülen dönmelik, sabetaycılık, sabetayistlik,
Sabetay Sevi’cilik bu aileler sayesinde tarihe mal olur.
Bakılabilir, Profesör Dr Abdurrahman Küçük-Dönmeler Tarihi-Hamle
yayın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder