19 Nisan 2021 Pazartesi

SABETAY SEVİ’CİLİK...

 

SABETAY SEVİ’CİLİK...

 

Yaklaşık 350 yıllık gizli sürgündür, dışı Müslüman veya Hristiyan, içi Musevi kalmışlık durumu. Yani tarihe dönme, dönmelik diye geçen Sabetaycılık, Sabetay sevicilik. Sabetay Sevi’cilik…

 

Sabetay Sevi, İspanya engizisyonundan kaçarak Osmanlı'ya sığınmış bir yahudi ailenin oğlu. İzmir Agora doğumlu bir haham. İşte o Sabetay Sevi, zamanın sınırları içinde özellikle Selanik'te 1648 de başlayan, 1666’da pik yapan mesih beklentisi doğrultusunda, beklenen mesih olduğu iddiasını ortaya koyar. İlk Mesihlik ilanında 22 yaşındadır…

 

Zaten Avrupa'da on yıllarca süren ve 30 Yıl Savaşları adıyla anılan savaşlarda, küçük büyük yahudi katliamlarının neticesidir bu kurtuluş mucizesine tapınma. Ve her seferinde olduğu gibi artan umutsuzluğa umut olarak doğar mesihlik çağı. Ayrıca gelecek mesihin İzmir'den olacağına dair kabbalah fantazileri ve faraza hikayeler kulaktan kulağa yayılır. Muhtelif yörelerdeki musevi çevreler bu döngüye hazırlanır. İşte bu hurafelerle yetişir Sabetay Sevi.

 

Mesihlik ilanıyla birlikte cemaatten aforoz edilir Sabetay Sevi ve mesihlik seyahatleri başlar. İzmir'den çıkar, Mora, Atina ve Selanik sonrası İstanbul’a ulaşır. Yol üzeri uydurma belgeler ve etkin bir propagandayla yahudi halkın sempatisini kazanır. Ancak hamam takibinden bir türlü kurtulamaz. Kurtulmak için tekrar baba ocağı İzmir'e döner. Fakat fazla barınamaz.

 

İstanbul ve Selanik kendisine muhalif olduğundan Sabetay Sevi bu kez rotayı Suriye'de Trapolly, İskenderiye ve Kahire’ye çevirir. Kahire’den Gazze'ye geçerek Kudüs'te Siyon Dağında mesihliğini kendince tesciller. Yine yerel hahamlarla baş edemeyince Saffet ve Halep üzerinden yeniden İzmir'e hareket eder. Bu kez coşkuyla karşılanır. Şatafatla İzmir'e giren Sabetay Sevi ikinci kez mesihliğini ilan eder.

 

İkinci girişimle ünü Sakız, Rodos, Girit, Selanik, Sofya, Edirne, Belgrad ve İstanbul'a dek uzanır. Şöhreti Avrupa'nın önemli kısmına yayılır. Başta Yahudi eşraf ve hahamlar ve de Osmanlı taifesi konuyu Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya intikal ettirir. Merkezden meselenin aslının teşhisi için Sabetay Sevi’nin İstanbul'a gönderilmesi emri verilir. Sabetay Sevi bir aylık yolculuk sonrası vardığı İstanbul'da hapsedilir. Daha sonra Çanakkale Aydos'ta hapsi devam ettirilir.

 

Ancak buradaki yoğun ilgi başkent Edirne’yi rahatsız eder. Gelibolu yoluyla Edirne'ye ulaştırılan Sabetay Sevi huzura alınır. Sarayda kurulan divanda 4. Mehmet'in perde arkasında gizliden izlediği sorguda, başka çaresi kalmadığını gören Sabetay Sevi, şahadet getirip Müslüman olur. Ve ilginçtir, oldukça yüksek gündelik gelirle kapıcıbaşılığa tayin edilir.

Edirne sarayında 150 akçalık maaşla üst düzey görevli olarak çalışan Sabetay Sevi’nin, mesihlik iddiası ve musevilikten vaz geçmediğinin fark edilmesi üzerine Batı Trakya'ya sürülür. Ancak bir süre sonra gizliden İstanbul Kuruçeşme civarına konuşlandığı anlaşılır. Açığa düşünce izini kaybettirmek için Kağıthane’nin ıssız bölgelerine çekilir. Sadrazam Köprülü Ahmet Paşa, Sabetay Sevi’yi bu kez Arnavutluk’un Musevi olmayan kenti Ülgün’e sürer. Beş yıllık sürgün sonrası burada ölür ve defnedilir.

Sabetay Sevi’nin isteğiyle iki yüz ailelik ilk Sabetay Sevi’ci çekirdek toplum Selanik’te yerleşir. Ve 350 yıldır var olan nesilden nesile yazılı veya sözlü aktarımlarla sürdürülen dönmelik, sabetaycılık, sabetayistlik, Sabetay Sevi’cilik bu aileler sayesinde tarihe mal olur.

 

Bakılabilir, Profesör Dr Abdurrahman Küçük-Dönmeler Tarihi-Hamle yayın

Hiç yorum yok: