KILIÇLARIN GÖLGESİNDE TANRILAR VE DİNLER...
Kutsal kitaplar, Kutsal metinler...
Dinlerin tümünde, dinleri getirenlerin
hayatları ve kutsal kitapları parça parça toplanarak, derlenerek yüz yıllar
içinde yazıya geçirilmiştir. Hafızalarda kalan haliyle. Maalesef dinleme,
derleme çalışmalarıdır gelecek günlere ışık tutan...
Oysa mutlaka orijinal belgeler de
kayıtlar da Tanrı sözü sayılabilecek başka yazılı kanıtlar da var olabilir.
Ancak hepsi zaman içinde ne hikmet ise yok edilmiş, yakıp kül edilmiştir...
Geriye kurmaca, şüphe uyandıran,
gerçekliği ve gerçekçiliği zayıf, dayanağı muamma, materyaller sözde kutsal
emanetler olarak kalmıştır. Hiçbir disiplin yöntemine uymayan, bölgeleri
farklı, uzak ara bir zaman diliminde yaşamış veya yaşadığı öngörülen kişilerin,
bütünsellik ve güvenirlik içermeyen analizleri ise kanıt sayılmıştır. Ve dahi
kutsallaştırılmıştır...
Tüm dinlerde özellikle öncesi ve
sonrasında iki yüz, üç yüz yıl belirsizdir. Fludur. Neden ise bu dönemin
aydınlatılmasına dair hiçbir araştırma yapılmaz. Yapılsa bile bulgular kabul
edilmez. Din mensuplarına gerçekler aktarılmaz. Yıllar yok farz edilir…
İşte bu yok ediş sürecinde ahlakın
yerine siyaset geçer. Geleneksel ritüelleri dini vazife görmek ve istisnasız
yerine getirme işleri de din sayılır. Kitapların temel felsefesinden kopulur.
Kopuldukça dinler siyasallaşır, siyaset dincileşir...
Böylece Tanrısal değerlerden ve
değerlemeden iyice uzaklaşılır...
Ve arada kalan insanlar da yeryüzü
tanrıları icat ederler…
Dinleri tehlikeye atan, dinleri
tehlikeli aşamaya getiren durum işte budur. Diğer yandan dinlerin kitaplarının
kutsallığı ve nedenselliği yeterince anlaşılamamış ise veya dinden çıkarı
olanlarca anlamsızlaştırılmış ise din daha fazla zaafa uğrar...
Kutsal metinleri, sadece metnin diliyle
ezberlenen, ezbere okunan, sanki böyle okunması için uydurulmuş sanılan, sadece
kutsiyet günlerinde anımsanan, anlamadan içlenilen manzumelere dönüşür...
Oysaki kutsal kitapları ve metinler
dinlerin ahlaki teorilerini içerir. Örf adet, gelenek görenek ve kutsal
hikâyeler ile beslenmiş örnek düzenleyicidirler. Değişik alternatifler
öğütleyen, ahlaksal kuralları da kapsarlar.
Tüm kutsal kitapların tamamen ahlakı en
yüce mertebeye çıkaran, akılcılığı öne çıkaran bir yapısı vardır...
Ancak tüm dinler ister yazılı, ister
sözlü, isterse sonradan yazılmış olsun, kitapların dini olmaktan
uzaklaştırıldıkça bozulmuştur. Bozulma ile beraber din mensupları zorbalık
dinini kurmuşlardır. Tanrı'dan bile isteye kopmuşlardır. Ve her yaptıklarını
din adına göretek, ifade ederek kitaptan ve Tanrı'dan dem vurmuşlardır...
Böylece dinler neredeyse çok kitaplı din
olma vasfına evrilmişlerdir. Bu çok kitaplı, ilk tanrılı veya tek kitaplı, çok
tanrılı din olma batağında, ahlaki kuralların yozlaştırılması ile birlikte
Kutsal kitapların öğütlediği ve önerdiği modeller yok olmuştur.
Öyle ki bireyden bireye, toplumdan
topluma değişkenleşen, kökeni aynı ama bambaşka dinler oluşmuştur.
Kutsal veya değil, kitapsızlığın en son
aşaması ise çağı ne olursa olsun, ilk çağ ilkelliğine dönülmesidir...
Bu ilkelliğe zirve yaptırmak
istenircesine dini ve dinci neşriyatlarla siyasi tüccarlık, prim yapar hale
gelmiştir. Gelince de kutsal kitaplardan daha da sapılmıştır. Devamla, boyutu
genişleyen kurgu eserlerle, dinler yolundan iyice saptırılmış, Tanrısallık bu
arada hepten kaybolmuştur.
İşte bu kayboluş veya yok oluş
girdabından kurtulmanın yolu yine dinlerin kutsal kitaplarıdır.
Dinlerin matematiksel formülü kutsal
kitapların içindedir. Işık saklayan, aydınlanma gizleyen ve ahlaki değerler
çerçevesinde kurtuluş öğütleyen kutsallıktır kitaplar.
Dinlerin kutsal kitapları ya da kutsal
bilinen kitaplar bazen akıl ve mantık zorlayan aktarımlardır. Onlardan da
vicdan sesi dinlenerek bizzat faydalanmak gerekir. Dinleri de bu kaynaklara
dayandırmak gerekir...
Çünkü eğer dinler varsa ve vazgeçilmez
bir olguysa, kitapların dinine, Tanrıların varlığına dönülmedikçe, insanlığın
kurtuluşuna dönük çığlıklar işitilmedikçe, Tanrı ile yüzleşme çabası boşa heves
olur...
Yüzleşince de, yüzleşmeye yüz gerekir…
O yüzden dinlerin kutsal kitapları sıkı
irdelenmelidir. İrdelediğinde görülecek olan söylem ve söylentilerin doğrudan
nakli, peşi sıra sıralanan bir dizi tarihi olayların varlığıdır. Yani varlığın
vardığıdır.
Bu tarihsel aktarımların sırrını
kavramak, aktarılan bilgilerin mantık süzgecinden geçirilmesiyle olur. İhmal
edilemez, görmezden gelinemez şeylerdir dinler tarihine kazınan.
Belki putperestlik ve tek tanrıcılığın
birbiriyle didiştiği devirler çok gerilerde kalmıştır. Ancak mücadele aynı
dinlerin değişik mezheplerine mensupluk derecesinde cereyan etmektedir. Ve
mezhepleri öne çıkaranların gücüne bağlı, ekonomik değerlerle orantılı dinsel
vurgun hala sürdürülmektedir.
Bu çıkar peşindelik sosyal ve siyasal
alanlara da kaydırıldıkça din özünü yitirir. Dokunulmazlık zırhı da delinir.
Yani batıl ve sapkın inançlarla beslenen
dinlere körü körüne bağımlılık, resmen manevi değerleri de yok eder.
En ciddi tehlike ise şirk koşmaya varan
noktalara sürükleniştir.
Maalesef o sürükleniş de din adına
tescillenince, dinlerin kara kutusu kutsal kitapları ve kutsal metinlerine daha
fazla gereksinim doğar.
Unutmamak lazım, Tanrının dinleri ve
kitapların dinine dönmek, kutlu yolun erdemli yolculuğudur...
Erdoğan Aksu- Kılıçları Gölgesinde Tanrılar Ve Dinler- Su Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder