21 Nisan 2021 Çarşamba

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE TANRILAR VE DİNLER...

 

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE TANRILAR VE DİNLER...


Kutsal kitaplar, Kutsal metinler...

 

Dinlerin tümünde, dinleri getirenlerin hayatları ve kutsal kitapları parça parça toplanarak, derlenerek yüz yıllar içinde yazıya geçirilmiştir. Hafızalarda kalan haliyle. Maalesef dinleme, derleme çalışmalarıdır gelecek günlere ışık tutan...

Oysa mutlaka orijinal belgeler de kayıtlar da Tanrı sözü sayılabilecek başka yazılı kanıtlar da var olabilir. Ancak hepsi zaman içinde ne hikmet ise yok edilmiş, yakıp kül edilmiştir...

Geriye kurmaca, şüphe uyandıran, gerçekliği ve gerçekçiliği zayıf, dayanağı muamma, materyaller sözde kutsal emanetler olarak kalmıştır. Hiçbir disiplin yöntemine uymayan, bölgeleri farklı, uzak ara bir zaman diliminde yaşamış veya yaşadığı öngörülen kişilerin, bütünsellik ve güvenirlik içermeyen analizleri ise kanıt sayılmıştır. Ve dahi kutsallaştırılmıştır...

Tüm dinlerde özellikle öncesi ve sonrasında iki yüz, üç yüz yıl belirsizdir. Fludur. Neden ise bu dönemin aydınlatılmasına dair hiçbir araştırma yapılmaz. Yapılsa bile bulgular kabul edilmez. Din mensuplarına gerçekler aktarılmaz. Yıllar yok farz edilir…

İşte bu yok ediş sürecinde ahlakın yerine siyaset geçer. Geleneksel ritüelleri dini vazife görmek ve istisnasız yerine getirme işleri de din sayılır. Kitapların temel felsefesinden kopulur. Kopuldukça dinler siyasallaşır, siyaset dincileşir...

Böylece Tanrısal değerlerden ve değerlemeden iyice uzaklaşılır...

Ve arada kalan insanlar da yeryüzü tanrıları icat ederler…

Dinleri tehlikeye atan, dinleri tehlikeli aşamaya getiren durum işte budur. Diğer yandan dinlerin kitaplarının kutsallığı ve nedenselliği yeterince anlaşılamamış ise veya dinden çıkarı olanlarca anlamsızlaştırılmış ise din daha fazla zaafa uğrar...

Kutsal metinleri, sadece metnin diliyle ezberlenen, ezbere okunan, sanki böyle okunması için uydurulmuş sanılan, sadece kutsiyet günlerinde anımsanan, anlamadan içlenilen manzumelere dönüşür...

Oysaki kutsal kitapları ve metinler dinlerin ahlaki teorilerini içerir. Örf adet, gelenek görenek ve kutsal hikâyeler ile beslenmiş örnek düzenleyicidirler. Değişik alternatifler öğütleyen, ahlaksal kuralları da kapsarlar.

Tüm kutsal kitapların tamamen ahlakı en yüce mertebeye çıkaran, akılcılığı öne çıkaran bir yapısı vardır...

Ancak tüm dinler ister yazılı, ister sözlü, isterse sonradan yazılmış olsun, kitapların dini olmaktan uzaklaştırıldıkça bozulmuştur. Bozulma ile beraber din mensupları zorbalık dinini kurmuşlardır. Tanrı'dan bile isteye kopmuşlardır. Ve her yaptıklarını din adına göretek, ifade ederek kitaptan ve Tanrı'dan dem vurmuşlardır...

Böylece dinler neredeyse çok kitaplı din olma vasfına evrilmişlerdir. Bu çok kitaplı, ilk tanrılı veya tek kitaplı, çok tanrılı din olma batağında, ahlaki kuralların yozlaştırılması ile birlikte Kutsal kitapların öğütlediği ve önerdiği modeller yok olmuştur.

Öyle ki bireyden bireye, toplumdan topluma değişkenleşen, kökeni aynı ama bambaşka dinler oluşmuştur.

Kutsal veya değil, kitapsızlığın en son aşaması ise çağı ne olursa olsun, ilk çağ ilkelliğine dönülmesidir...

Bu ilkelliğe zirve yaptırmak istenircesine dini ve dinci neşriyatlarla siyasi tüccarlık, prim yapar hale gelmiştir. Gelince de kutsal kitaplardan daha da sapılmıştır. Devamla, boyutu genişleyen kurgu eserlerle, dinler yolundan iyice saptırılmış, Tanrısallık bu arada hepten kaybolmuştur.

İşte bu kayboluş veya yok oluş girdabından kurtulmanın yolu yine dinlerin kutsal kitaplarıdır.

Dinlerin matematiksel formülü kutsal kitapların içindedir. Işık saklayan, aydınlanma gizleyen ve ahlaki değerler çerçevesinde kurtuluş öğütleyen kutsallıktır kitaplar.

Dinlerin kutsal kitapları ya da kutsal bilinen kitaplar bazen akıl ve mantık zorlayan aktarımlardır. Onlardan da vicdan sesi dinlenerek bizzat faydalanmak gerekir. Dinleri de bu kaynaklara dayandırmak gerekir...

Çünkü eğer dinler varsa ve vazgeçilmez bir olguysa, kitapların dinine, Tanrıların varlığına dönülmedikçe, insanlığın kurtuluşuna dönük çığlıklar işitilmedikçe, Tanrı ile yüzleşme çabası boşa heves olur...

Yüzleşince de, yüzleşmeye yüz gerekir…

O yüzden dinlerin kutsal kitapları sıkı irdelenmelidir. İrdelediğinde görülecek olan söylem ve söylentilerin doğrudan nakli, peşi sıra sıralanan bir dizi tarihi olayların varlığıdır. Yani varlığın vardığıdır.

Bu tarihsel aktarımların sırrını kavramak, aktarılan bilgilerin mantık süzgecinden geçirilmesiyle olur. İhmal edilemez, görmezden gelinemez şeylerdir dinler tarihine kazınan.

Belki putperestlik ve tek tanrıcılığın birbiriyle didiştiği devirler çok gerilerde kalmıştır. Ancak mücadele aynı dinlerin değişik mezheplerine mensupluk derecesinde cereyan etmektedir. Ve mezhepleri öne çıkaranların gücüne bağlı, ekonomik değerlerle orantılı dinsel vurgun hala sürdürülmektedir.

Bu çıkar peşindelik sosyal ve siyasal alanlara da kaydırıldıkça din özünü yitirir. Dokunulmazlık zırhı da delinir.

Yani batıl ve sapkın inançlarla beslenen dinlere körü körüne bağımlılık, resmen manevi değerleri de yok eder.

En ciddi tehlike ise şirk koşmaya varan noktalara sürükleniştir.

Maalesef o sürükleniş de din adına tescillenince, dinlerin kara kutusu kutsal kitapları ve kutsal metinlerine daha fazla gereksinim doğar.

Unutmamak lazım, Tanrının dinleri ve kitapların dinine dönmek, kutlu yolun erdemli yolculuğudur...


Erdoğan Aksu- Kılıçları Gölgesinde Tanrılar Ve Dinler- Su Yayınları

 

Hiç yorum yok: