5 Mart 2021 Cuma

ŞALTER, ŞARTER, ŞARTEL …

 

ŞALTER, ŞARTER, ŞARTEL …

Son günlerde şartlar süreci öyle hızlı etkiledi ki, karşılıklı çıkar çözülmesi yaşanıyor hem de savaş kıvamında. Benzer koşullarda bildik, köhne tipler daha nice harcanışı resmedecek gibi panoya. Moral düşürücü bir tarz ve radikal feragat. Şehit şüheda, nihayetinde inadına savaş…

Eski yeni, bugün yarın aksi yönde atılan her çarpık adım doğuştan var olan doğrucu doğal içgüdüleri tetikler. Yıllarca sarf edilen yoğun emek, oldukça sıradan ve olağanüstü görünen basit bir vaka ile bir anda sıfırlanır. Lafta arafta acil davetler peşinde koşarak yeni duygular, yanık duyumlar elde edildiği sanılır. Ama şarki kayıtsızlık, kırpık onur ve yalandan pohpohlanma arasına sıkışmıştır bir kere dünya. Ve sınır ötesi sarsılmaz itimat ve kararlılık, bu dünyalıklar yüzünden biter, atılımlar ve açılımlar çok acemileşir.

Öylesine hitap ve böylesine bitap faslı başlar. Coborând comutatorul. Lütuf görülenler ard arda sos verir. Pentagonvari planlar, projeler çoktandır fark edildiğinden, fikri sabit yerleşir. Sabit fikirlilere konsantre olmak, zihinlerin gerçeğe odaklanmasını da güçleştirir. Kademe kademe kaçış başlar. Her dava başka yönlere çekilir. Böylece mevcudiyet, ciddiyetini kaybeder.

Ve akla hayale gelmez sonuç okyanusların buharlaşması, denizlerin kuruması, göllerin buharlaşması, kurak çöller, tersine akan nehirler ve bataklık ürpertisi. Kıyamet. Doğanın emirlerinden çıkış. Çıkarcı umutsuz girişimler ve beceriksizlik. Ve dibe vuruş. Dipsiz savaş modunda küçük kıyamet…

Şark kurnazı zatlar ve zevatı, makamsal süreci öyle kaypakça etkiler ki, mahveden bir rota ve çok katlı facia, katmerli felaket patlar. Ölgün ışık parlar. Savaş paradoksunda, parasal ve içgüdüsel paketlenme…

Bu paryal pratik, park etme mantıksızlığı, tüm geçiş dönüş yollarını bozar. Köprüleri yıkar. Zaptı zor bir kapasite ve ağır bir yükün gerilimiyle de trafo patlar. Transformer yanınca aslına uygun ve muazzam farz edilen ne varsa, bambaşka kombinasyonlarla uyumsuzluğa bürünür. Bütünüyle de kablosuz iletişim kopar. Kopartılır. Şalter iner…

Bu loş bir kompartımanda, birbirinden kopuk bin bir çeşit sekret sinyalle, orijinal mesaj talancılığı ve harfleri peşi sıra dizemeyiş eksikliğiyle, sırf sismik ve ritmik alıntılarla cicimlenen boş sekreteryal hevestir. Hacimsiz boşa zaman kaybedişidir. Hazımsızlık, her şeyde uydu merkezli ucuzluk. Sıkı savaş da öyle. Canlı çekim, direkt yayınlar da…

Her akım aklı sıra mevcut sistemin alaşağı edilmesidir. Hem de gündüz ve gece vardiyalarında huzursuzluk veren kaçamaklarla. Hem de şaibeye şartlanmış ellerin şarteri indirmesiyle, hırsız arsız kıpırdanışlar ufaktan etrafa yayılırken.

Zaten kısa sürede bulaşkan genel yargı ve kıvrandıran yaygın panik savrulur diğer bölgelere de hatta gizli atölyelere de sıçrar. Etraf kolayca sarılır. Suç mahalli çembere alınır. Bölgesel savaşla katmerlenen korku ve değme dehşet, bakır kabloları da eritir. Birbirine değen sarı teller şahlanan şelaleler yaratır. Saçılan kıvılcımlar hiç suçsuzlara da sıçrar. Özellikle de analara ve çocuklara.

Ve akide şekerin tadı avulanır, akide güvenen ahular uğurlanır…

Avam tabakası alışkanlığıyla kafaları kuma gömüp avuntulara sarılmak yerine, bu divanelikten hiç geç kalmadan çıkmaktır en akıllıca tavır. Tek eylem ise şalteri indirmektir. Şarteri kaldırmaktır. Şarteli sürgülemektir. Yani ters akımı kendiliğinden açıldığı gibi bizzat kökten kapatmaktır. Şaltlamak, şartlamak ve şartlanmaktır tek çözüm. Mesele sulha uyanmaktır, sonu gelmez savaşa kalkışmak değil…

Şartlar süreci öyle ivedi etkiledi ki, ivecen devreler de bir bir yandı. Devre kesici pozunda ağır misafirlik bile rağbet görmedi. Rahmet, zahmet ve töhmet altında kaldı tüm dünya. Savaş çığırtkanlığı modası çağa, acı çığlıklar çığa takıldı…

Doğrusu kös çoktan vurulmuş işaret verilmiş. Kösürelik yüzler, kösele suratlı çevirgenler, kösnül kemirgenler işareti çoktan çakmış veya el altından almış. Bu güçten düşürücü, çaptan götürücü aygıtlanma öldürmez ama süründürür.  O yüzden ha şartel denmiş ha şalter hiç değişmez. Zaten bu şarter davası, önüne her gelene yakışmaz, salt er olana yakışan bir dava bu dava. Çok zaman almaz erbaş artı erat geri çekilir. Ama manyetik çarpılma devam ederse savaş daha çok can, aklı canan alır.

Bu manasız dava koduna şartlı şartsız sokulmuşluğun sonu, resmen kriminal kopuştur. Kritik eşik ise camdan kalplerdeki kontak çıkışlı asrın yangınıdır. Mesele yangının sönmesiyse şalter iner. Şarter kaldırılınca söndürülmesinin zor olduğu görülür. Acaba hangi şartlanmışlık, hangi şartel tutuşmayı önler. Şalterin indirilmesini ya da indirilmemesini kim halleder. Halledilemeyince de haliyle şarka kıyamet düşer…

Şarlatanlık her süreci öyle bir hızla etkiledi ki, kor karıştıran akıl, şen şaltak şalter peşinde. Sulh şarteri eğer indirilmezse tezelden, vakti zamanı gelmeden asla peşin hükümlü olmamak için şertel devreye girer. Gerek taksit taksit gerek tek taksitte ödenecek vebal, vektörde yerini alır.

Velhasıl victorian vektoryal varlıklanma ezelden ebede veresiye, ölesiye şartel vergisidir…

Hiç yorum yok: