ŞALTER, ŞARTER, ŞARTEL …
Son günlerde şartlar
süreci öyle hızlı etkiledi ki, karşılıklı çıkar çözülmesi yaşanıyor hem de savaş
kıvamında. Benzer koşullarda bildik, köhne tipler daha nice harcanışı
resmedecek gibi panoya. Moral düşürücü bir tarz ve radikal feragat. Şehit
şüheda, nihayetinde inadına savaş…
Eski yeni, bugün yarın
aksi yönde atılan her çarpık adım doğuştan var olan doğrucu doğal içgüdüleri
tetikler. Yıllarca sarf edilen yoğun emek, oldukça sıradan ve olağanüstü
görünen basit bir vaka ile bir anda sıfırlanır. Lafta arafta acil davetler
peşinde koşarak yeni duygular, yanık duyumlar elde edildiği sanılır. Ama şarki
kayıtsızlık, kırpık onur ve yalandan pohpohlanma arasına sıkışmıştır bir kere
dünya. Ve sınır ötesi sarsılmaz itimat ve kararlılık, bu dünyalıklar yüzünden biter,
atılımlar ve açılımlar çok acemileşir.
Öylesine hitap ve böylesine
bitap faslı başlar. Coborând comutatorul. Lütuf görülenler ard arda sos verir.
Pentagonvari planlar, projeler çoktandır fark edildiğinden, fikri sabit
yerleşir. Sabit fikirlilere konsantre olmak, zihinlerin gerçeğe odaklanmasını
da güçleştirir. Kademe kademe kaçış başlar. Her dava başka yönlere çekilir.
Böylece mevcudiyet, ciddiyetini kaybeder.
Ve akla hayale gelmez
sonuç okyanusların buharlaşması, denizlerin kuruması, göllerin buharlaşması,
kurak çöller, tersine akan nehirler ve bataklık ürpertisi. Kıyamet. Doğanın
emirlerinden çıkış. Çıkarcı umutsuz girişimler ve beceriksizlik. Ve dibe vuruş.
Dipsiz savaş modunda küçük kıyamet…
Şark kurnazı zatlar ve
zevatı, makamsal süreci öyle kaypakça etkiler ki, mahveden bir rota ve çok
katlı facia, katmerli felaket patlar. Ölgün ışık parlar. Savaş paradoksunda, parasal
ve içgüdüsel paketlenme…
Bu paryal pratik, park
etme mantıksızlığı, tüm geçiş dönüş yollarını bozar. Köprüleri yıkar. Zaptı zor
bir kapasite ve ağır bir yükün gerilimiyle de trafo patlar. Transformer yanınca
aslına uygun ve muazzam farz edilen ne varsa, bambaşka kombinasyonlarla
uyumsuzluğa bürünür. Bütünüyle de kablosuz iletişim kopar. Kopartılır. Şalter
iner…
Bu loş bir
kompartımanda, birbirinden kopuk bin bir çeşit sekret sinyalle, orijinal mesaj
talancılığı ve harfleri peşi sıra dizemeyiş eksikliğiyle, sırf sismik ve ritmik
alıntılarla cicimlenen boş sekreteryal hevestir. Hacimsiz boşa zaman
kaybedişidir. Hazımsızlık, her şeyde uydu merkezli ucuzluk. Sıkı savaş da öyle.
Canlı çekim, direkt yayınlar da…
Her akım aklı sıra
mevcut sistemin alaşağı edilmesidir. Hem de gündüz ve gece vardiyalarında
huzursuzluk veren kaçamaklarla. Hem de şaibeye şartlanmış ellerin şarteri
indirmesiyle, hırsız arsız kıpırdanışlar ufaktan etrafa yayılırken.
Zaten kısa sürede bulaşkan
genel yargı ve kıvrandıran yaygın panik savrulur diğer bölgelere de hatta gizli
atölyelere de sıçrar. Etraf kolayca sarılır. Suç mahalli çembere alınır. Bölgesel
savaşla katmerlenen korku ve değme dehşet, bakır kabloları da eritir. Birbirine
değen sarı teller şahlanan şelaleler yaratır. Saçılan kıvılcımlar hiç
suçsuzlara da sıçrar. Özellikle de analara ve çocuklara.
Ve akide şekerin tadı
avulanır, akide güvenen ahular uğurlanır…
Avam tabakası
alışkanlığıyla kafaları kuma gömüp avuntulara sarılmak yerine, bu divanelikten
hiç geç kalmadan çıkmaktır en akıllıca tavır. Tek eylem ise şalteri
indirmektir. Şarteri kaldırmaktır. Şarteli sürgülemektir. Yani ters akımı
kendiliğinden açıldığı gibi bizzat kökten kapatmaktır. Şaltlamak, şartlamak ve
şartlanmaktır tek çözüm. Mesele sulha uyanmaktır, sonu gelmez savaşa kalkışmak
değil…
Şartlar süreci öyle
ivedi etkiledi ki, ivecen devreler de bir bir yandı. Devre kesici pozunda ağır
misafirlik bile rağbet görmedi. Rahmet, zahmet ve töhmet altında kaldı tüm
dünya. Savaş çığırtkanlığı modası çağa, acı çığlıklar çığa takıldı…
Doğrusu kös çoktan
vurulmuş işaret verilmiş. Kösürelik yüzler, kösele suratlı çevirgenler, kösnül
kemirgenler işareti çoktan çakmış veya el altından almış. Bu güçten düşürücü,
çaptan götürücü aygıtlanma öldürmez ama süründürür. O yüzden ha şartel denmiş ha şalter hiç
değişmez. Zaten bu şarter davası, önüne her gelene yakışmaz, salt er olana
yakışan bir dava bu dava. Çok zaman almaz erbaş artı erat geri çekilir. Ama manyetik
çarpılma devam ederse savaş daha çok can, aklı canan alır.
Bu manasız dava koduna şartlı
şartsız sokulmuşluğun sonu, resmen kriminal kopuştur. Kritik eşik ise camdan
kalplerdeki kontak çıkışlı asrın yangınıdır. Mesele yangının sönmesiyse şalter
iner. Şarter kaldırılınca söndürülmesinin zor olduğu görülür. Acaba hangi
şartlanmışlık, hangi şartel tutuşmayı önler. Şalterin indirilmesini ya da
indirilmemesini kim halleder. Halledilemeyince de haliyle şarka kıyamet düşer…
Şarlatanlık her süreci
öyle bir hızla etkiledi ki, kor karıştıran akıl, şen şaltak şalter peşinde.
Sulh şarteri eğer indirilmezse tezelden, vakti zamanı gelmeden asla peşin
hükümlü olmamak için şertel devreye girer. Gerek taksit taksit gerek tek
taksitte ödenecek vebal, vektörde yerini alır.
Velhasıl victorian vektoryal
varlıklanma ezelden ebede veresiye, ölesiye şartel vergisidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder