TENEKE ÇATILARDA
ÇİFTLİKBANK REKLAMI…
Zamanın birinde
çiftlikte sığır kalmayınca, bankaya da havadan para yatmayınca ortalık karıştı.
Olağan şüpheliler için tepeden tırnağa ayıplanma başladı. Maddi kayıplara dair
başkaldırı zili çaldı. Teneke çatılar çöktü. Reklamlar bitti…
Ahali bazında
kapitalizme bu denli göbekten bağlılık ve akıl fukaralığı tepe yapınca virane
zenginlik rüyası tahta köprüye kadar sürdü. Bu otorite zayıflığından faydalanan
kolay para sevdalısı, gelgeç heyecan ve zamane delikanlısı dombili kaptı kaçtı
ve kayıplara karıştı. Soluğu nerede aldığı devlet erkânını ilgilendirir. Ama
şark kurnazının hizmetinde olanlar ve hizmetçileri ile çiftlik banka haybeden
ortak olma sevdalıları kimi ilgilendirir orası muamma. Günü geldiğinde zili siz
mi çaldınız efendim deyip geçilir. Paraya endeksli saf değiştirenler de olur.
Ancak ağır bedeller ödeyenler ise yine kısadan hisseli köşe dönmeci sokma
akıllılar.
Bu günleri bir daha
görmemek için en önemlisi her şey pahasına buraya kadar diyebilmektir. Yeter şu
statü yükselten alavera dalevereler. Öyle eylemler vardır ki her zaman açık
açık yapılmaz, yaptırılmaz. Ama dolandırıcılık göz göre göre ve bile bile
yukarıdan aşağıya. Çiftlik üstü banka totalinde, çalıp çırpma manevraları hafiften
gerçekleştirilir. Yediden yetmişe, tam yetmiş küsur bin mudi bir gecede
tokatlanır.
Onun için çoğunlukla
kalabalığın önüne geçilir ve dostane, akılane çobanlık, bekçilik, sığırcılık
savunulur. Direnme hakkı kutsaldır ama parasını bu tombili peşinde kaybedenler
bu çağda aklı peynir ekmekle yeme sonrası perişan olurlar. Bu ve benzer statü
artıranlar çoğaldıkça da statükocu sarraf, zarif zarraf peşinden düşüşe
geçenlerle ayni manzara yaşanır.
Bu dikine dikleşme ve
dikleştirilmenin mirası derdine düşenler yakında bir yerlerde buluşur. Kara
paranın etrafında dönen dünyayı ve dünyalığa tapış şimdilik buraya kadar. Üç
beş sığırla, teneke çatılı çiftlikle yapılan bank reklamlar bitti. Şimdi
lambalı radyodan haber-ajans saati.
Yırtık pırtık çıkışına
bakıldığında bu ne biçimlenme, bu ne yeşil çuhadan kaftanlanmadır akıl şaşar.
Her şeyin bir başlangıcı ve sonu vardır. Teneffüs zili çalmasa İstanbul’u
fetheden ile ayni yaşta dünyaya açılacaktı çiftlik bank. Çiftlik bankın bıçkın
sahibi. Kargaları güldüren bir memleket hikayesi daha. Zaten memleket babanızın
çiftliği, bu kahyasız çiftlikte çiftlik banklar kurmak bu karakteri düşük
dondinilerin hakkı. Yiyin efendiler yiyin.
Hak hukuk değirmende
kalmış, demir kapılar açılır kapanır. Talanın dik alası başka bir zamanda değil
en uygun zamanda. An bu an ve dahi ala. Önce teneke çatıların çaresiz insanları
çatır çatır kurulan tezgaha gelirler. Sonra çok haneli benekli insanlar için
çalar zenginlik marşı. Sonra istisnasız tüm halkın en doğal hakkı gasp edilir.
Kalantorluk tuzağında köprüler atılır anında. Dünyanın ortasında bir yerde,
yerin tam ortasında toptan olağan şüpheliler kutular dolusu ganimeti bir güzel
iç ederler. Ve kutlu vazifeler diyarından valizler içinde yeşillerle tırısa
geçerler. Ya çevreye dağılmış özlemlerini çiftlik banka, Çiftlik hesabına
yatıranlar. Onlarda bedavadan aklı sıra taarruza geçerler. Kandırıldık.
Cevizden gardıropta
haklı haksız eyyamlar canlanır. Kimseler ey fani yeter de artar bu yancılık
diyemez. Günü gelir bol kapitale bağlanan tabansız ticari eylemin de zili
çalar. Ve çifti çubuğu, bankası bankeri, lideri kaderi devrilip yıkılır. Ve de
boşa emir yağdırmalar başlar. Diyemez.
Diyemeyince de
organizasyonsuz, korkusuz, rahatça bu kerteye kadar gelmişlik, memleketin binde
birini ceryan gibi çarpar. Denilir ki yolsuzlukla başa çıkılır, en sağlam
otoriteyle sabit cezalar kesilir. Aceleye gerek yok yavaş yavaş, inançla buraya
kadar denir ama suçluyu bulmak zor. Meçhule açılan bir gemiye çoktan binilmiş
ve gidilmiştir.
Bu dava doğrudan
doğruya malı mülkü kaptırma davasıdır ama kimse diyemez bu işin davası mavası
olmaz diye…
Memleketin tam orta
yerine düşen, teneke çatılardan yalan dolanla süzülen, toplama oluklarından
kayan kılık değiştirici bu gidişatı, tekrardan uyanış zili çaldığında herkes
bilmezden gelir. Kalpazanca kınar ayıplar. O kadar. Oysa tam ortasındayız her
şeyin. Yine de bizden tavrı ağır basar, ileri taşınacak dönem işte o dönemdir
maalesef. Üstü örtülü değişimler, öncesi ve sonrasıyla dosta düşmana
aktarılamaz diyaloglarla yutulur. Ve kandırmacayla işleyen düzenek her şey
güzel, bir güzel babında gerçekleşir. Marifetten sayılır hem de. Arsızlık arka
plandadır, ifrit odaklıdır, ilerisi gerisi, girişi çıkışı kuşatan spesifik
ifadelerdir, hayaldir. Aldırılmaz. Ve her zaman bir şeyler eksik kalır.
İnsanlık dahil.
Teneke çatıların zor
bir hal yaşayanları çaptan düşer, düştükçe azbiraz düşünür ve ziller çalar.
Hava birden değişir. Buraya kadar. Reklamlar biter. Buraya kadar havası, zoraki
iyi havayı da toptan etkiler. Yani bir kulağın arkası kaldı misalidir meselenin
dengi.
Ve çalan zil sesleriyle
kulaklar kabartılır urdan burdan geçerek ta Urugay’a. Zamanın birinde bir
çiftlik varmış. Çiftliğinde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder