16 Mart 2021 Salı

DEVLET VE ADALET...

 

DEVLET VE ADALET...

Sanatsal-felsefi diyaloğu yaratan Platon’dan bu yana devlet, adalet ve erdem odaklı gelgitler yaşayıp durur. Yüzyıllarca adalete dair geleneksel tanımlar havada uçuşur. Ancak adalet sistemini bozmaya dönük, devletteki adaleti yıkmaya denk şiddetli girişimlerden de kaçılamaz. Bu dramatik ısrarcılık devlet erkanının uhdesinde gizlenir...

Gel zaman git zaman ani bir patlamayla, görünürdeki alicenap haller tersine işler. Gizli bir el adaletin doğasına aykırı ne varsa bizzat devlet gücüyle uygulamaya geçer. Kararname kanunlarla adaletsizliği uygulamaya koyar. Sıfır tepki, sadece izlenir...

Hiç nedensiz neredeyse devletin adaleti yoktur düzeyinde yıpratıcı ve korkutucu bir atmosfer hazırlanır. On yıllarca ahlak timsali kesilenlerin salt üstünlük taslamak adına bu yozlaşmaya göz kırpmasıyla, adalet güçlünün, güç zehirlenmesine kapılanların iradesine kalır. Ve devlet iradesiyle dayatılan adaletsizlik ve faşisert çıkışlarla, reel politika çıkmaza sürüklenir.

Devleti yönetenler ve muhafızları, kolluk güçleri ve de devlete bir şekilde hizmet sunanlar erdem çıkmazında bocaladıkça, adaletten sapmalar da hızlandıkça hızlanır. Ve devletteki atalet başka bir adalet anlayışına çark eder…

Sistematik öğüt ve telkinle güdümlenen yeni çark, kafakol, beyin yıkama, baskı ve sansürle döndürülmeye çalışılır. Bu arada ileri adalet elbette sosyal sınıflara göre gerisingeri ayarlanır. Platon’dan beri var olan devlet ve adalet ayarıyla, bir daha zor düzeltilecek derecede oynanır. Yüce yalanlarla, metodik olarak devlette değişen rollerin gerekliliği ve geçerliği sağlanır…

Böylece yöneticiler tiranlaşır, muhafızlar, kolluk güçleri ve hizmetçiler trajik metafora kapılır. Devlet ileri geri manevralarla vahşi düzen mahkumlarını, sözde adaleti yücelten mahkemelerle hizaya çeker. Sınırlar sözde yeniden çizilerek, çizgi dışına çıkanlar, çemberin dışında kalanlar bir güzel cezalandırılır…

İşte tam burada, bundan sonra devlet asla sınırsız adalet sunamaz. Tüm özgürlükler sınırlanır. Bu ucube gerçeklik tefsiri karmaşık biçimde tescillenir. Platon’dan bu yana kaybedilen ve zor kazanılan ahlak, sıradan gündelik adalet devlet düzenini, erk düzeneğini belirler. Devlet, zihninde kara bölümler barındıranların eline geçer.

Geçtikçe ne adalet kalır ne de düzen…

Hiç yorum yok: