DEVLET VE ADALET...
Sanatsal-felsefi
diyaloğu yaratan Platon’dan bu yana devlet, adalet ve erdem odaklı gelgitler
yaşayıp durur. Yüzyıllarca adalete dair geleneksel tanımlar havada uçuşur.
Ancak adalet sistemini bozmaya dönük, devletteki adaleti yıkmaya denk şiddetli
girişimlerden de kaçılamaz. Bu dramatik ısrarcılık devlet erkanının uhdesinde
gizlenir...
Gel zaman git zaman ani
bir patlamayla, görünürdeki alicenap haller tersine işler. Gizli bir el
adaletin doğasına aykırı ne varsa bizzat devlet gücüyle uygulamaya geçer. Kararname
kanunlarla adaletsizliği uygulamaya koyar. Sıfır tepki, sadece izlenir...
Hiç nedensiz neredeyse
devletin adaleti yoktur düzeyinde yıpratıcı ve korkutucu bir atmosfer
hazırlanır. On yıllarca ahlak timsali kesilenlerin salt üstünlük taslamak adına
bu yozlaşmaya göz kırpmasıyla, adalet güçlünün, güç zehirlenmesine kapılanların
iradesine kalır. Ve devlet iradesiyle dayatılan adaletsizlik ve faşisert
çıkışlarla, reel politika çıkmaza sürüklenir.
Devleti yönetenler ve
muhafızları, kolluk güçleri ve de devlete bir şekilde hizmet sunanlar erdem
çıkmazında bocaladıkça, adaletten sapmalar da hızlandıkça hızlanır. Ve
devletteki atalet başka bir adalet anlayışına çark eder…
Sistematik öğüt ve
telkinle güdümlenen yeni çark, kafakol, beyin yıkama, baskı ve sansürle
döndürülmeye çalışılır. Bu arada ileri adalet elbette sosyal sınıflara göre
gerisingeri ayarlanır. Platon’dan beri var olan devlet ve adalet ayarıyla, bir
daha zor düzeltilecek derecede oynanır. Yüce yalanlarla, metodik olarak
devlette değişen rollerin gerekliliği ve geçerliği sağlanır…
Böylece yöneticiler
tiranlaşır, muhafızlar, kolluk güçleri ve hizmetçiler trajik metafora kapılır.
Devlet ileri geri manevralarla vahşi düzen mahkumlarını, sözde adaleti yücelten
mahkemelerle hizaya çeker. Sınırlar sözde yeniden çizilerek, çizgi dışına
çıkanlar, çemberin dışında kalanlar bir güzel cezalandırılır…
İşte tam burada, bundan
sonra devlet asla sınırsız adalet sunamaz. Tüm özgürlükler sınırlanır. Bu ucube
gerçeklik tefsiri karmaşık biçimde tescillenir. Platon’dan bu yana kaybedilen
ve zor kazanılan ahlak, sıradan gündelik adalet devlet düzenini, erk düzeneğini
belirler. Devlet, zihninde kara bölümler barındıranların eline geçer.
Geçtikçe ne adalet
kalır ne de düzen…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder