15 Mart 2021 Pazartesi

BOĞAZ'DAKİ MUTLU ÇOCUK KUZGUNCUK*...

 BOĞAZ'DAKİ MUTLU ÇOCUK KUZGUNCUK*...


İnsanın yeryüzündeki varoluş yolculuğuna, yaşanılan semtler ve semt sakinleri nasıl damgasını vurur gözlemlemek için, asla yok edilemez dostlukların sıcaklığını duyumsamak için semt kitapları okumak lazım. Tıpkı okunması gereken "Boğaz'daki Mutlu Çocuk Kuzguncuk" gibi...


Okunursa görülecek ki; Boğaza nazır, ağız tadıyla yaşamı paylaşmanın, üç dini bir arada yaşamanın, çan sesleriyle ezanları aynı anda dinleyebilmenin dünya üzerindeki tek semti Kuzguncuk. Öyle ki; Kuzguncuk, önyargının olmadığı, karamsarlığın barınamadığı, derin hoşgörü pınarı. Kadim kardeşliğe atılan seri bombaların bile yıkamadığı bir masalsı boyut. Coğrafya harikası boğaza takılan saf inci kolye, naif elmas broş. Boşluğun ortasında sıradışı insan öyküleriyle yaşayan ve yaşatan canlı efsane...


Kuzguncuk; vaktiyle at eşek desteğiyle taze süt satılan iniş yokuş sokaklarıyla, bereketli bağları, babacan bahçevanları, kuyulu bostanlarıyla, rüzgarla yarışan uçurtmalarıyla, özgürlüğe kanatlanan çocukların düş bahçesi. Çizgi dışı düşler alemi. Yetişkinlerin tanışma, çalışma, dayanışma ve ev geçindirme güncesi. Mutluluğa koşan çocukluğun, uçarı çocuksu düşlerin, düşlerin engel tanımayışına inancın, üslenilen büyüleyici atmosfere her dinden inanışın kutlu ahengi. Hayata atılmanın, yare kavuşmanın ve derinden yaralayan nedenli nedensiz ayrılışların esrarengiz portresi. Kuzguncuk, yüzlerce yıldır korunmuş kutsal arena, nadide tarih sahnesi.


Tarihi yolculuk Kosinitza, Kuzgun baba ve Kuzguncuk uzantısında asırlarca sürmüş. Şimdiki Kuzguncuk, yaşayanı olmanın, yolu oraya düşenlerden olmanın, umudu, umutlu düşlerini kaçınmadan paylaşanların kime neler kattığını açıkça gösteren bir baş yapıt. Doğru okunması gereken, kendiliğinden dile gelen, renkli resimli tarihi eser. Kuzguncuk okundukça, tanındıkça, yaşandıkça güzelleşen, kuzguna yavrusu güzel gelir uyarınca asil bir güzelleme...


" Kuzguncuk'ta bir akşam

   Yeniden doğuruyor kendini  

    yaşam.

    Çoğaltıp düşlerimi         

    akıyorum yarına..."


İnsanın geçmişi arama uğraşısının, geleceği kurma yarışının, çocukluk düşlerine sırsıcak sarılmanın ve yalımlı yarınlara savrulma davasının yoldaşlığını sunuyor, 'Boğaz'daki Mutlu Çocuk Kuzguncuk.' Hemde Kuzguncuk'u yaşamamış, Kuzguncuk'a yolu uğramamış olsa da her okuyanına birçok anısı ortak hissi tattırarak. Sanki her öyküsü her ayrıntısı, İstanbulluluğu yaklaşık elli altmış yıla dayanan her okuru sıcacık sarıyor. Elbette Kuzguncuklu olmak bir başka güzel ama öyle sıcak bir armoni ki düşleri kuşatan, ben işte tam oyum denilebiliyor çok rahatlıkla. Semti için için ısıtan cumbaların  sıcaklığıyla kanı kaynayarak. Hatta her ciddi okuyucu, Bereket Sokak, Çarşı Caddesi, Beylerbeyi Caddesi ve Çınar ağacı tanıktır oradakinin ben olduğuma diyebiliyor içten içe. Benliği yücelten emek denizi, iskeleye vuran hırçın dalgalar, Paşa limanı martıları, mavi pencereli periler hanı, ekmek teknesi taşfırın fırınlar, paskalya çörekli pastahaneler, kahve tadında çok katlı kitabevleri, Kuzguncuk'la tanışıklığa tanıklık eder. İnsanlık iddiasının garantisidir her biri Dostdoğru güvencesi...


Hele Kuzguncuk'tan başka bir yerde asla huzurlu yaşamayan Kuzguncuklular gibi, keşke Kuzguncuk'ta yaşasaydım imrenisiyle, samimiyetle gücenmek de varsa. Güce tapınmadan güç yettiğince, anılara değil ama mümkünse anıların semtine günübirlik de olsa yolculuklar varsa. Ve devinimsel yolculuğa hiç çekinmeden ortaklık senedi imzalamaktan kaçınılmıyorsa. Kutlu ve mutlu kaynaşmanın karşılığı, ederi bedeli ne olursa olsun hiç aldırmadan direniliyorsa. Çünkü Kuzguncuk, farklı inanç, çoklu kültür, tek millet harmanı. Bugüne bozulmadan taşınan öznel ve özgü değerleriyle, resmen ortak yaşam kültürü. Memleketin canlı belleği...


Öyle müstesna bir semt ki Kuzguncuk, dünyada eşi benzeri yok, dengi de bulunmaz; "Semtimizde hep birlikte beraber yaşayan çeşitli ırk ve dine mensup insanlarımızın evlilikleri de vardır. Belki de en ilginçlerinden birisi Victoria Hanımdır. Victoria'nın annesi Rum, babası Yahudi, eşi ise Türk'tür..."


Neredeyse memlekette yok olmaya dönük ortaklığa teminat, tarihsel, toplumsal ve kültürel yaşama hala ışık tutan bir semt Kuzguncuk. Evrensel yaşamın ortak dili. Öyle ki, lodoslarla eski evlerin seslerinin duyulduğu, sundurmalardan eski dostlukların kahkahalarının işitildiği, mekan zaman aralığında muhabbetin hayatın özüne özüne aktığı bir varoluş dengesi Kuzguncuk. Hala canlı cananlı, eşsiz capcanlı yaşayan tarih...


İşte o tarihselliği, yıldızların altında sinematek kıvamında karakter karakter, engin karakterli bir şekilde aktaran, okuyana duygu seli yaşatan, Kuzguncuk atmosferinde akılları coşturan, sinir uçlarını titreten bir kitap, 'Boğaz'daki Mutlu Çocuk Kuzguncuk.' Sanki kitap ötesi sanki Kuzguncuk ve daha ötesi. Koca yarımada da gün geçtikçe tükenen, yakın gelecekte pek kalmayacak görünen hoşgörüyü, gören, öngören, öneren, gösteren, istenirse dayanışmanın pirine nail olunacak temel gerçeklik rotası Kuzguncuk. Yani kısaca memleket...


Rotu çıkmış hayat yüzünden başlanmış ama yarım kalmış ya da zamanı denk düşürmek adına yarı bırakılmış tüm hayat projelerinin bir gün mutlaka gerçekleşebileceği umusunu da keyifle sunan bir semt Kuzguncuk. Deniz yosunu rengi sararmış yapraklardan, silik flu fotoğraflardan çıkmış insancıl hikayelerle genişliyor semtin çeperi. Ve o sahici kimlikler semtin hikayesini de geliştiriyor. Kentin kendine özgü kimliğini de güncelliyor. Alttan en üste altın bilezikli esnafları ve mert emekçileriyle bütünlenme vaadini onarıyor. Onlarla var olmuş Kuzguncuk, onlarla yaşıyor ve yaşatıyor. En havadar, sessiz ve temiz. Temiz yürekli insanlarıyla da kusursuzluğu onaylıyor. Kuşkusuz Kuzguncuk'u bir nebze olsun yaşayanlarla doğan yarenlik bağı tam güçlü. Öyle bağımsız bir yaşam ki bu, Kuzguncuk özlenen İstanbul, özlenen Türkiye. Yüreklerde oluşan karanlık boşluğu dolduran, geleceğe dönük umut imgesi. İnsaniyet simgesi...


" Ben Kuzguncuk'ta yaratılan bir duygular örgüsüyüm. Tüm büyük yalnızlıkların öyküsü..."


Er veya geç öyküleri birleyip yarınları kuracak mutlu çocuklara da, çok kültürlü yaşam örneği, ortak yaşam kültürünün canlı belleği Kuzguncuk. Din, dil, ırk ayrımı taşımadan hayata katkı sunma semti. Dostluk, barış ve hoşgörü cenneti...


Cehennemi yaşayanlara, cehennemi yaşatanlara inat kardeşlik sofrasında bölüşülen somun ekmeğinin buğusunu içine çekmek, varoluş yolculuğunu güncellemek ve çocukluk düşlerinin sıcağına sarılarak yetişkinliği kutsamak için "Boğaz'daki Mutlu Çocuk Kuzguncuk" mutlaka okunmalı. Hatta Kuzguncuk için diğer yazılmışlar da tamlayıcı olarak okunmalı... 


Ve okundukça kesinkes bir başka gerçekliğe nail olunacak ve ortak hayallerin kesiştiği noktada yepyeni bir yaşam pratiğine kavuşulacak...


Yeryüzündeki tüm kavgalar, havadan sudan tüm iğreti kapışmalar bir yana insanlığı var eden upuzun  yolculuğun, kısa ama özlü tarihi Kuzguncuk. Tarihi yazanlar da, doğru okuyanlar da Kuzguncuk yolcuları...


 "Kulağımda denizlerin 

   şarkısı

  Serçelerin sıcaklığı

  yanıbaşımda

  Kızıl bir yıldızı taşıyorum

  avuçlarımda..."


* " Boğaz'daki Mutlu Çocuk Kuzguncuk-Gülsüm Cengiz- Nail Kitabevi/Kuzguncuk."

Hiç yorum yok: