BELLEK VE TEMSİL TÜRLERİ...
Bireylerin, toplumların ve devletlerin belleği kısa ve uzun vadeli konumlandırma, konuşlandırma ve inançlarla yüklüdür. Belleklerin yoğunlaşmasıyla veya kasıtlı belletilenler doğrultusunda, temsil türleri kendiliğindenmiş gibi şekillenir. Böylece toplumsal gereksinimler ve inançlar çerçevesinde pek de çeşitlenip zenginleşmeyen temsilciler, kendi temsil örneklemelerini iktidara taşır. Hatta bu uğurda çoğunluğu bellek zaaflarından faydalanır...
Bireysel bellek özel, öznel, otobiyografik ögeler taşır. Salt bildik olaylara, duyduk inançlara ve acı deneyimlere göre kayıt yapar. Günlük ve türdeş bir işleyişi vardır. Genel geçer olsa da daha çok olaysaldır...
Ancak yığınla tecrübeye, günü günü ekleyen faaliyetlere, her fırsatta sabit algı ile oynamaya
dönük düzmece veya can yakan olaylar, eksik gedik karşılaşmalar, yerli yersiz kapışmalar, belleğe atıldıkça, bireysel bellek dolar taşar. Belli zaman sonra birinden birinin çıkarıp kullanılması, mevcut birikime ulaşılması zorlaşılır. Vaktiyle eşsiz ve değerli görülenler şaşırtıcı biçimde arada kaybolur. Boş kalabalıkta kaynar gider.
İşte bu nedenle, bireye destekçi olarak toplumsal bellek devreye girer. Devasa boyutta ama alışılmış temsil türleri oluşturmaya hizmet eder. Kısmen zorda kalmışlığa yardımcı olur...
Özünde toplumsal bellek, ideolojik inançlarla şekillenir ve çeşitli inanç türlerinin ayrımı noktasında doğru tavır almaya etki eder. Gerçi zihinsel temsil farklı farklı ürünlerden beslendiğinden, farklı fikir ve fantaziler toplumsal belleği zayıflatıyor görünür. Ama hiç öyle değildir. Çünkü toplumsal belleğe dahil, değerlilik açısından geçmişte bilgi sayılanlar ilerleyen zamanla hurafelere dönüşebilir. Veya başta kabul görmeyen, dışlanmış aykırı fikirler zamanla bilimsel gerçek konumuna evrilebilir...
Demek ki, bilimsel ölçütlerde veya bilimin ötesine geçecek özgürlükte, bilgiye dönüşebilir arayışlar toplumsal bellekte yer bulabilir. Ayrıca bazen ortak farz edilen, tabansız düşünce ve tutumlar toplumsal temsil türündendir yanılgısına da düşülebilir.
Elbette inançlar ve ideolojiler toplumsal belleğin çekirdeğidir. Ve bu çekirdek yapı toplumsal temsilcilerini, yetenekli saydığı bireyler ve bileşenlerinden çıkarabilir. İşte tam burada devlet belleği çok önem kazanır. Eğer devlet belleğinin özü kaybettirilmiş, içi boşaltılmış ise devlet çıkar odaklı resmiyetin eline geçer. Değil ise en azından kıyamet kopmaz...
En kötüsü ise bireylerin, toplumların, devletin belleği kısa ve uzun vadede başa geçen temsil türüyle yeniden doldurulmasıdır. Ta ki gelecek doldur boşalta dek.
İşte bu bellek ve temsil türleriyle hiç gereksiz oynamalar, felsefeden kopuşu ve yıllar yılı aşılamayan kısır döngüyü yaratır.
Mazeret kalmayınca da tüm belleklerde varolan Yaradana sığınılır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder