27 Şubat 2021 Cumartesi

şubat-virüs

 

KUYRUKLU YILDIZ MİSALİ...

Dilden güçlükle dökülen ve peşisıra sıralandıkça değerini yitiren sözcüklerde gizlidir, vaktiyle verilen sözlerin bozulduğu. Bozukluk ses tonu, tumturaklı yalanlar, her türlü ince mühendislik argümanlarıyla sürer. Aürdüeülür. Ağulu bir dil ve ritmik fiziksel egzersizler, temel insani prensipleri de anında presler. Yani çok sınırlı bilgiyle böbürlenmeler veya rastgele cehaletimsi yersiz yükselmeler, anında karasal enerjiye dönüşür. Bu kara enerji içten dışa, dıştan içe dünyayı karartır. Kalıntıları kuyruklu yıldız misali kara boşlukta gezinir…

Sarı çıyan bu virüs, sarı sıcak iklim yaratısıdır. Kolonivari bir sarmalda, basit usullerle evrenin yaşanırlığını bozmaktır tek gayesi. Gerisi bahane ve fiyakalı ölümler…

Bu doğrusal düzenekte belli belirsiz sabit bir noktaya kitlenip, ters istikamette çıkmaza sürüklenmek ise yapay bir taslak ve kolaycı bir anlak keşmekeşidir. Hayal kırıklığı yaratmak veya karabasanlara uğramak ise daha feci bir seviye. Bu salaş ivmelenmeden ivedilikle vazgeçilmedikçe, virüs bulaşısının kelimelerle ifadesi daha da güçleşir. Sıcak temas eylemlerle, ılıman tavır daha da sertleşir. Çok can sıkılır. Çok canlar yanar. Ve virüs bambaşka çevrelere yayılır…

O yüzden asla hafife alınamaz bir incinmedir, koviti salgını. İncitmedir. Dere geçerken incir çekirdeğinden takıntılarla tafralanmak ve peşinden taklaya gelmek ise incelikli yıkılışın ilk işaretidir. İyiden kötüye değişen alışkanlıklarla, mantıklı çıkarımlardan uzaklaşarak ateşle sınanmak, virüs üzerinden sınırsız ve kusursuz hayata bakış açısını körlemektir her yanlış adım. Sinir lifleri ile oynayarak, kısıtlı girişimlerle ibrişim kuşağı kuşanmaktır. Kuşatmak ve kuşatılmaktır. Kuş misali, hayatı uzak yakın nesnelere çiğnetmektir. Duvar gibi sağırları bile, yaygaraya kulak kabartan zebanilere çevirmektir. Yani kıyasıya kavgaya ve zora indirgenmedir virüsle yaşamak. Kimyası bozuk ayarda ayak diremektir. Ve gök gürültüsünden beter bir gürültüye neden olmaktır…

Bu güçlü güceniklik önünde hiçbir güç barikat kuramaz. Virüs basar geçer, sarsar gider. Tökezletir. Ama tözüne dokunulan köze dönüşür, pik demiri eritir. O nedenle bilinçle dökülen ve dinlendikçe hazineye dönüşen kelimelerde saklıdır keramet.

Ayrıca hazneye mermi sürecek kadar kısadır sinirsel çöküş. Veya diriliş. Ve dahi yüzleşilen şiddet. Yeniden kuruluş. Uğultuyla akan akıl gücü seferber edildiğinde ise bir başka sefer asla olmaz. Tekrarı yoktur kuyruklu yıldız misali var oluşun ve yok oluşun...

O yüzden virüs mirüse rağmen yaşama tutunmak ve direnmekle kalkar enkaz. Keza bir mucize beklemekle de olmaz. Çünkü hayat memat meselesi zihne yeni virüsler ve sözcükler ekler. Ve virüs tuzağından çıkılır ama enkazın altında kalınır… 

Önemli olan mutlak sözün neden bozulduğuna anlam verebilmektir. Aklın derinliğindekileri dışarı vurmaktır. Aksi halde kelimesi kelimesine bilindiği zannedilen ezber bozulur. Hatlar tıkanır. Hatıralar gömülür. Bozuk düzen boş bedeni kanatlandırır. Pandemiye aldırmadan pik dip havariliği pembe rüyaları bile kanatır. Yani kanaatler üzerine kurulu bir paragraf, kimler tarafından temize çekildiyse çekilir ve parazitler bir bir ayıklanır. Kuma çizilen, suya yazılan, ateşe atılan kitap ayaklanır...

Aykırı ve akıldışı fiiliyat ve hitap şekli de, keşke kanatlarım olaydı son tümcesine bağlanır. Yani bir sabah erkenden tüme varılır, tümden gelinir…

Ve her güneş battığında veya her doğduğunda güneşi tekrar görebilmek arzusu, kaderin cilvesi olarak betimlenir. Belki de kader ve keder çıkmazında otoban kenarı bekler sarı kafa, kara virüs. Çok beter bir duygudur, yeter bir duygusuzluktur kovitiden korunmamak. Tedbirler esnedikçe ve esriklik kuyruklu kolpalarla güncellendikçe top yekûn hedeften sapılır.

Hedeften bir kez olsun sapılınca gören gözler, gülen sözler, güzel sözcükler biter. Ve yapmacık gülücükleri tek kelime ifade eder, kuyruklu yalan.

Bu koviti virüs dünyaları vurdu vuralı, kuyruklu yıldızlar, kuyruklu yalanlara sığındı. Devir döndü...

Oysa virüs mirüs bahane. Koviti çıkmazında kuyruklu yıldızlar eğer kendiliğinden iflah olmaz ise bu gidişle iflahı kesilir…

KORONA-V/ONALTI...

Sarı kafa KoronaV, insanlığı vurdu vuralı sandallar yan yattı. Sandallar yanlayınca, yalpalayınca gelecek, masmavi damarlara takıldı. Kalın duvarlar örüldü. Durgun ve dolgun nefti yosunlara yaslanıldı. Akabinde ateşli, silik, terli görüntüler kızgın adalara, adamalara, adanmalara ve adaklara yansıdı. Neredeyse gecenin bir yarısı veya sabahın körü, gizemli yangına açık davetiye çıkarıldı. KoronaV...

Bu gidişle sanki yakın gelecek, geçmişi tümden silecek. Tek kalemde temizleyecek...

Sahiden sarı virüs denizinde, sandallar zar zor iskeleye yanaşır. Küreklere asılanlar sığ sularda KoronaV korkusu ile boğuşur. Maske, çift mask, eldiven, hijyen kolonya ama kongresel kafile topu nafile...

Oysa koronaV vurmuş vuracağı kadar korku hat safhada. Korku ağır. Koku hafif. Ödleklerin yanlarında lafta yardımcı bir Tanrı. Öyle bir Tanrı ki, virüs kaçağı, günah kaçağı, tahta iskeleyi istim üzerinde tutan...

Sanki sabırsız tutkular yamağı. Yağma düzenin kurucusu. Din, iman, inan mezhep görüş farkı da bu yüzden. Genele dair görünüş aldatmacası.

İşte bu alı al, moru mor düzende, uzun yıllardan sonra en uzak limanlara da virüs ulaştı. KoronaV herkese bulaştı. Yan yatmış sandallar ve düzeltilesi kömür iskelelere de. Nasılsa kimse görmez, anlamaz ve bilmez ayıbıyla ömür törpüsü. Boş bahaneler dizgesine yazılan, isim ve cisimlerle virüs patlaması.

Artık tek mesele arafta kayıp geleceği yakalama aşkı. Geçmişi yakma istenci. İğreti tahta iskeleyi tutuşturmak arzusu. Sarı virüs canavarını da...

Ne fütursuz KoronaV imiş, hepten canına susamış. Resmen saldırgan ve av peşinde. Dört bir yan mavi boşluk. Mavi su küre suskun. Ama burası Türkiye...

Virüs çıkmazında dokunulan hayaller ıslak. Steril heyecanı. Sımsıkı tutunulan hatıralar, nezaket dışı tehdit altında. Tanıdık derme çatma bir düzenek. Tuzlu su, zehirli hava. Pis bulaşı. Bir dokunma yeter. Sarı virüs havası. Mide bulantısı. Yüksek ateş. Lifler paramparça, ciğer delik. Laflar ağıza tıkalı. Her dayanaksız, fevri hareket batış reçetesi. Sandallar alabora...

Sarı kafa virüs alacakaranlığında edepsiz vurgun. Skandal. Savurgan alaycı kalabalık, sandalları göğe, arşa mandallar. Mantık biter. Bataklık şarkıları eşliğinde dört koldan virüsler cirit atar. Sabır da bir yere kadar.

Yanyatan sandallar batışa geçtiğinde, sanılanın aksine her şey yeniden filizlenir...

Ustalıkla uçuşa geçer içten içe herşey. Anlık aykırılıklar bile. Kara dalgalarla oynaşır aklın kıvrımları. Aklın ucunda uçsuz bucaksız mavilik. Yüksek etkili dezenfektan ve temizlik. Temiz toplum...

Temennilerle saç örgüleri açılır, örülür. Başa da çoraplar. Boğumlu karışımlar ardına saklanmalar çoklu sessizliği boğar. Durduk yerde keyifler kaçar. Derinden sesler, kokular ve korkularla yüzleşilir. Koç cesaretiyle direnilen, korkudan korkulan, hayatta en çekilmezi sarı sırıtık virüs.

KoronaV hayata bulaştığında, keyif kaçıran her kimler ise budanır.

Yani budur çözüm veya çözümsüzlük. Ve anında sandallara çarpar koronaV. Kürekler kırılır. Oryantal hava tükenir. Soluk yüzler kalır geriye. Soluk baloncuklar çıkaran yüzler. Moraran tenler, soğuk bedenler. Donuk ve onaltı kırat. Ve beklenen karantina kararı...

Çehiz sandukası talanıdır, bu yayılan Korona V yayılması. Sirk veya panayır yüzsüzlüğüdür sarı kafanın yaydığı. Boşalan sepetlerde ise deniz mavisi. Pırıltı pıhtısı. Tur bindiren dalgaların kucağında ise sandallar. Vandal silüeti. Arsızca kaybolma ihtimali. Kayıp ilanı. Liman pencerelerinde ise tüller arkasında iksirler, tılsımlar ve tabansız tasarımlar.

Tek amaç kalır elde, arafta bile virüs kovalamak. Cin çıkarmak, şeytan kovmak. Mahalli düzeyde maksat hazırlığı. Tam tapınış ve tumturaklı yüzleşme gayreti. Yüzleşmeye yüz gerek, yürek gerek çünkü acı günler çok yakında.

Yani dünya büyük, sandal küçük. Küçük aklın infilakı zamanı, zaman. Onaltı ayar, ayarsızlık. Hali hazırda hazırlanılan hayata tutunma çabası...

Sonrası, sarıkafa KoronaV yüzünden sandallar yan yattığından, taşı hazır boş lahitler binbir çeşit virüsle dolar.

Evvel ahir elbette doldurulur...

YASAK BÖLGELER ÇEMBERİ...

Kod adı covid, korona, koviti artık her neyse, işte o virüs yüzünden memleket kan kırmızı. Dünyada kod roşu. Çember genişliyor. Çanlar kimin için çalıyor? Herkes için...

Çünkü yüzyılın hakikatı, kadife örtülü karyolada, yaltaklanan kör virüs. Koviti, kafakolla kariyer yapıyor, yasak bölgelerde avlanıyor...

Bu yasak bölge korunması, yaşlı dünyayı yoldan çıkaran, milleti arsızca kışkırtan, nasıl bir ucube yaratık olduğu bilinemeyen, mutasyonlar yüzünden pek anlaşılamayan virüse ve ölüm davetine kitlesel manada direnmek olmalı. Karşı çıkmak. Tepki koymak ve savaşmak olmalı...

Çözüm, çalıp çırparak, yakıp yıkarak tek karı, mevcut dengeyi bozmak olan virüsü alnının çatından mıhlamak olmalı. Çarpmak olmalı. Ama bu çarpık düzende koronanın ve kasıtlı koroların tek yaptığı ise marifetmiş gibi bilime ve birikime gelişigüzel saldırı. Önüne gelene saldırmakla fiziksel travma yaratmak. Akıl tırpanlamak. İşte en asıl mesele, asil sanılanların bu ucuz oyununa gelmemek olmalı.

Yegane amaç hırsızlığı arsızlığı aşikar, serseri ritimli, sünepe silüet kovitiye kanmamak. Mahalli neresi olursa olsun bu mikroskobik satana, safça takılmamak. Boş yere tapınmamak olmalı...

Gerçekler ortada bu kovitinin başlangıç noktası silme zarar, varış noktası ise zararına satış. Toptan itlaf. Tıplanan itiraf...

İşte o yüzden feci hatalar ve deccal hileleri tekrardan patlamasın, felaket daha da parlamasın diye bir süre daha koca dünya Yasak Bölge olmalı...

Temel amaç anlık düşüncesizlik patlaması ile oluşan kopuk önermeler ve telepatik göndermeler boyutuna girmemek. Parlayan ve parçalayan ölüm girdabına virüs ile birlikte kapılmayı önlemek olmalı.

Artık kim ayakta kalır, kim güçlenir veya kim güvenini kaybeder ise maç onların maçı. Müsabaka şimdilik ortada...

Yani meselenin nereye varacağı henüz belirsiz. Yıkımın hangi mertebeye ulaşacağı da meçhul. Netice nereye dönerse dönecek. Ama sonsuza dek anımsanacak acılı bir süreç olduğu gerçek. Kötü ve fena bir zaman dilimi. Sanki küçük kıyamet...

Razı olunan ise rezervasyonsuz esaret. Arsız abartılı meşguliyet. Ocak söndüren melanet. Ekabir maskesiyle ekimi yapılan ise defolu yaşam aralığında defans. Yani dünya artık koskoca bir yasak bölge. Yasal yasak bölgeler çemberi...

Bu arada benzeri bir daha zor görülür detaylar patlak veriyor her gün. Açıkçası körlüğe, kötülüğe açık teşvik. Tahrik ve tehdit. Hiçbir şeyi hesaba katmadan doğal hayattan kopuş. Zar üzerinde, tül inceliğinde zır cahil kavuşması. Virüs sancısı. Büyük şok ve karantina. Tedbirler karınca kararınca, tesislenen ev hapsi veya Yasak Bölge...

Zaten dünyayı kontrol dışı bir karma karışım yönetiyor. Fantazi fanatiği sıfatlar alt üst yönetici. Sırnaşık koviti tehdidiyle, ezelden virüslü olan sıfatı parlayanlar, bu sayede affı olmayan, dönüşü zor bir noktaya sürükleniyor...

Dün bir bugün iki, koskoca dünya bölük pörçük, dört bir yan Yasak Bölge...

Yasak bölgelerde, sağlık ve güvenlik yüzünden giriş çıkış sınırlandırması. İçsel sıkışma. Yerde, havada, denizde. Yetmez her yerde. Yasak bölgeye girmek ve gayesiz avlanmak en sağlıksız eylem. Katiyyen yasak. Büyük suç. Olmalı...

Sınırlar ve mıntıkalar bir bütün olarak tasarlanıp, yasak bant haline getirilmiş halde. Bant ihlali acayip günah. Çünkü evrensel hukuk, dinler ve kültür açısından farklı detayların işleme koyulduğu bir düzenek işliyor artık. Dünyayı bir uçtan diğer uca koviti virüs havası sarınca, ediktal ve medikal yasaklar kuşatır yasak bölgeleri de. Yasak beyanıyla, eğrisi doğrusu, koca dünya Yasak Bölge.

Taban tabana farklı ve bilinçsiz yönelti ile dünyanın sağlıklı yönetilmediği, koviti ile savaşın yetersizliği açık seçik görüldü. Görülünce de Yasak Bölge kavramı köhnemiş raflardan bir kez daha indirildi. Altın varaklı aynalar da üstünkörü çek edildi. Sonra yöneltici gramerine uygun tarzda yenilendi. Yırtık atmosferine koviti virüs çöken dünya, yıkım karanlığına ultra vires preslendi. Bu saatten sonra artık vites küçültmek, virüse hiç ummadığı şansı tanımak demek.

Kovitiye asla şans tanınmamalı, eline açık çek verilmemeli. Asla geri adım yok, tam yol ileri. İleri...

İşte onun için koca dünya, yüksek frekansta Yasak Bölge...

Yasaklarında yasaklanacağı güzel günler ne yazık ki çok uzakta...

Hiç yorum yok: