KOVİTİ VİRÜS KAZANI...
Sakıncalı sarmal
saplantılar ortamında, ortalık yerde yakılmış günden güne çılgınlaşan ateş
üzerinde, sapı kırık kepçeyle Korona virüs kazanı karıştırmanın açbilaç topluma
hiç faydası olmaz. Hele çorba niyetine karıştırılan kara kazanın başında
gereğinden fazla fokurdayana dek durmanın normal hayata geçmekle, geçmişe
imrenmekle de hiçbir alakası yok. Çünkü bu gidişle normale kolay kolay
geçilemez...
Eğer genel geçer
kurallara tam uyulmazsa imrenilen normal hayat zaten, aniden anormalleşir. Öyle
de oldu. Hele ki eslenip, feslenip, keselenip, arınılamayacak kadar is kokar,
pis kokar el ayak. Ten beden, baş bacak. Akpak ocaklara da kazan karası
bulaşır. Tüm temiz vücutlara da. Yüzler, gözler kızarır, sözler kararır hayatın
içinde koviti virüsün etkisi yağunlaşır...
Bir adım sonrası, ilk ciddi
yanlışta kuru öksürük ve öncelenmiş yanık izleri. Sığınılan saman alevi. Odun
ateşi. Ciğerde sıralı kabartılar. Su toplayan ateşli deri. Kupkuru hayat...
Dahası debdebeli
fısıltılardan usanıp, her uzva musallat fasıla fasıla göçüp gitme arzusu.
Devamla yersiz zaman kaybı, geçici hafıza kaybı, yerli ve milli pergelinde kazanım
hevesi. Su gibi akan zamanı israf. Kemirgen kalp desenleriyle süslenen kara
maziye virüssel yükleme. Kırılgan anılar diyarında fettanlaşan fani masalı.
Kötü fenaya fitlenen, ana fikirsiz son. Hepsi hepsi bir yıl içinde resmen
çöküş. Pik dip çakılması...
Kahır ateşi ve
aymazlıkla harlanan ocakta kaynayan, koviti virüs kazanı acı sürprizlere açık
kapı. Tehlikesi açık keşif. Ama koviti virüs tahribatından korkmadan kapalı
tasnif. İşte koskoca dünyayı bir anda küçülten esef verici tavır...
Bu küçük dünyanın
küçük akıllılarına, iki dünyada güvenmeyi öğütlemek veya doğal hayatı öğretmek
artık zor. Bir daha, bir daha pembe kâğıttan kalpler buruşur ve fildişi
kalelerdeki hayatlar helak olur. Çünkü helalinden değişmek yerine, hayal gücünün
ötesinde ve koviti virüs etkisinde haramici gerileşmeye saf durulur. Ve işte o
durgunlukta koviti virüs kazanı kaynamaya başlar...
Bu evrenselleşen
pandemik bozgunda dip köşe silmek, yer taban toz almak, baş tavan yıkamak,
civar civata yağlamak, alkollemek kolonyalamak kontrol edilemez denli kötü
gidişatı sadece dengelemeye çalışmaktır. Asla durdurmaz. Dengesizlik belki
geçici, paspaslamak kir ve lekeleri belki çözücü ama koviti virüse paspas
olmuşluk da yok sayılamaz. Binbir yüzlü mutasyon hali de asla yok sayılmamalı.
İla nihaye sayılarla netleşen telefat asla görmezden gelinemez. Hele tüm
umutlar meret bir mazerete bağlanmış ise zayıflık baş gösterir. Sessiz
yoğunlaşma doğru veya yanlış akla her koyulanı önceler. Altına gelişi güzel
bahane istifleyerek, kaynar kazanı bedavaya doldurmak ise istisnasız, yavan
yaban çabadır.
Bu yavan yabanlıkta en
yaman çelişki, her şeyi açıkça başlatan sinsi tarla faresini, acımasız koviti
itini centilmen sanmaktır. Ayrıca emeği yok sayan, şeytani cemeği saklayan bu
görgüsüzlük cenderesinden, her vaka virüse bağlanarak da kurtulunamaz. Bu
kuruntu kurumlulukla zaten kirli olan kulplu kazan daha da kirlenir. O yüzden
şartlanması şurtlanması gerekir. Acı şurubun şurası gerekir. Aksak ritimli,
kambursu koviti virüsün parçası olmanın bir an önce giderilmesi gerekir. Kulağa
çalınan ve çalımı garantilenemeyen ayarsız pespayeliğin de tadili. Tasdikli
aymazlığın da ivedilikle tedavisi gerekir.
Aksi takdirde pişmiş
aşa su katmaktan, çorba çeşmesine haram katmaktan dolayı dibi kara kazan,
koviti virüs kazanı baş sorumlu tutulur. Pikdip virüsü nedeniyle, sığ akıl
desteğiyle kazan kaldırmanın, kalburüstü hava basmanın ve sebepsiz havalanmanın
da mutlak bir bedeli vardır. Ayrıca saplandığı kızıl ateş denizinde, baş edilemeyen
kırık kepçeli kazan köpürtüsü yelkenliyi muhtemelen karaya oturtur. Veya kurukafa
bayraklı yelkenli muhtevasıyla dibe çakılır.
Yani çakıltaşı
kurnazlık ve sakınmasız rahatlıkla, haramzadelik hazlarla, uyduruk hal ve tavır
hasadıyla halledildiği farz edilen harlı hadiseler kolay kolay geçiştirilemez.
İzansız izole gecikince de başa gelen haraç mezat satışın naylon faturası mezarlık
ve kara mürekkeple mezar taşı yazısı olur. Veya koviti virüs hediyeciği ve
ikinci el eşyalar satıcılığı. Ve dahi müşterilik...
Bu işin açarı kaçarı
yok, kaç göç arasında, kaş yapayım derken göz çıkar. Çelme takılan çakma marka
teybin kumandası kırılır. Tüm kusurlar bir bir açığa dökülür. Yani keyif kumarından
nemalanmanın bedeli, önünde sonunda epey külfetli olur.
Vira, koviti virüsle
ölümüne bahse tutuşmak, sağlık pistinde yarışmadan yatışmak, ayni finişte çapsızıyla
çakışmak resmen kazı kazan piyangosudur. Kazan altına yığılan yaş yavşak
odunluktur. Akıl dışı, etik değer kaybıyla kuraldışı davranmanın, kayıt dışı dayaşka
aşkın, kesin ve keskin cezası bellidir. Odun ve odunların sonu da bellidir.
Beter sonuç hem masada hem ateş başında ömür boyu kaybetmektir.
Koviti virüs bataklığında,
virüsvari kalıpsız kılıksızla, koviti itelemesi kel fodul kibarlıkla, başka
yalaktan susuzluk gidermek açıkça ateşe benzin dökmektir. İnfilak sonrası yan
yatan boş çuval beden ve samandan ibaret beyinle en kırımlı savaşa da açık
davetiye çıkarmaktır. Gece gündüz vardiyasında, varı yoğu net görmeden karga
tulumba koviti virüse tutunmak, tutkulanmaktır. Açık kapılı karanlığa
kapılanmaktır. Zehirli bataklıkta kırık kepçeyle koviti virüs kazanı
karıştırmaktır. Aşısı, ilacı, serumu bulunmadan, aşkla vites büyültüp koviti
virüs kervanına katılmaktır...
Bu karışık trend ve
yılışık tedbirsizlik katarı da karavanayı da bozar. Kırkları da bezdirir.
Canları da usandırır. Eğer dahaca uslanılmaz ise keseye, arınmaya sabun, kasaya
kefenlenmeye bez yetmez...
Bet benizli dünyanın
billur kentinde çoğunluk, koviti kazan karası, ömür törpüsü, kömür isi, çılgın
ateş dağlaması, koviti virüs harlamasıyla harcanır gider. Harcı pulu, girdap
çaplandıkça kara kazana, kalp kalpazana kanıp, koviti virüse anlık hevesler
uğruna harcanma güncellenir...
Kara kazan, koviti
virüs başı olma, pejmürde panayır cümbüşünün ve işlenen tüm cürümlerin sorumlusu
olma babında yumuşak ateşte pişirilme hesabına çekilir. Pişer mi bilinmez. Ama
karma karışıklığa negatif katkısı da hiç yok sayılamaz. Yok da sayılmamalı
ayrıca.
Koviti virüs kazanında
akla zarar, keyfi nazar kaynamanın sonu besbelli, otomatikman odun ateşi...
KARAKURBAĞA AVCILIĞI VE ŞEDDE...
Hayat, aslında hidrolik prensiplerle işleyen ve işleten bir
düzenektir. Yönünde akan suyu tersine döndüren bir enerji ise direnmesi ve
katlanılması zor bir mecburiyettir. Neredeyse bilinç kaybıdır. Ayıp kayıp
bilmeyen şeddeli eşek şiddetidir hayatın karası. İç karartan öyle bir kayıptır
ki bu, sanki zihni ve şehri ikiye bölen busbulanık nehirde kara kurbağa
avlamaktır. Şedde...
Zor zanaattır. Erkenden elde bir sırık, ucunda olta ve kurbağalık
yem. İthal ihtiraslı kurbağaların vazgeçemeyeceği bir manzara. Maraza
çıkarmadan oltayı sakince sallamak yeter. Ayrıca ansızın beliren ve delirten
sığlıkta boş kancaya takılacak, aklı tutulmuş, aklı takılmış kurbağanın
dünyasına bir güzel dalmaktır mahirlik.
Avlanacağı hissine aldırmadan, cazibeli yemi tatmaya aldanan
kurbağanın önce kantaşı gözleri büyür. Büyür büyür ve kanlanır. Kancanın ucundakine
dikkat kesilir. Cüssesi iki katına, şişinmesi sıfırın altına iner. Sanki kedi
kaplana dönüşür. Kara kurbağa bir, iki, üç zıplar. Zıpladıkça, zırlatır
delirir. Ortadan ikiye yarılmadan evvel, ortaklaşa olduğuyla amansız bir
mücadeleye girişir. Ete kemiğe kolayca saplanır kancanın ucundakiyle buluşmak
için tam hazır hale gelir. Veya geldiğini hissettiğinde içgüdüsel ama arsızca
son kez zıplar. Hızla ve hazla. Zıplar ve kancanın ucundakini havada, karada
kapar. Kaparlar. Avlamak üzerine kapanır perde...
Öyle karakurbağalar vardır ki yalandan taparlar. Toteme tapınırlar.
Kıbleleri ve secdeleri nehir kıyısıdır. Şedde...
Nehrin iki yakasında harap, viran, talan varlık kaybı
yaşansa da karakurbağalara her şey mutlu sondur. Veya kahırlı sonsuzluk...
Hayat işte. Kehanet ve kehanet çıkmazı. Kara, yeşil veya
alaca kurbağa avlamak için en şaşmaz, ciğer yerinden sökülse de en sekmez
yöntem budur. Sadece deneysel tekrarlar. Sabırla yağ kandilli sondaj. Sona
yakın kıstırılan kurbağalar, uzun misinanın en ucunda sallanır haller. Etekler
zil çalar. Kara kurbağa da tükenmişlik sendromu ve dahili depresyon. Okul
çocuklarına biyoloji deneyi kurbağaların cansızlığı. Kesip biçme sanatı. Ve
ders donukluğu...
Karakurbağa avcısı için de ruhsal durum aynıdır. Ama kurbağanın
uzun ve yapışkan dilinden korkan böcekler gibi davranmaz. Böceklerden
çekinenler gibi de. Avcının tek farkı cesaretidir. Kurbağa avcıları, bir mucit
içgüdüsü ile elde olta takımı, oltanın ucunda kafa parçalayıcı iğne, gözleri
bataklıkta nehir kıyısını kuşatırlar. Cesaret kuşanırlar...
Karakurbağa avcıları, her kör karanlıkta nehir kıyısında
erketeye yatarlar. Öyle ki, kör karanlıkta kara taşın üzerindeki kapkara
kurbağayı görmeden, görürler. Gönül gözüyle hissederler. Oltalarına kurbağaya
enfes gelecek yemler takar, baş döndürücü kokular sürerler. Ve çapraz
parçalanma süreci. Bir anda acı gerçek. Şedde...
Hayat, boş kafa, kasıt tutkusu ve çapsız inat neticesinde
baş dönmesi ve sırt dönülmesinden ötesidir. İşin aslı parçayı parçaya ekleyerek
tabloyu tamamlama erdemi ve insanlık alametidir. Simsiyah bir milin üzerinde
masmavi bilye yuvarlamaktır. Uçuruma yuvarlanmamaktır.
Mazi, tıpkı çocukluk heyecanı ve mantar tabancasının ucuna
yerleştirilen minnacık barutun iğnenin değmesiyle patlamasıdır. Kısır hayat ise
çocukluktan kalma beyin altıdır. Oysa kuyruksuz kükreyenleri, bir punduna
getirip sığ yerlerde sağ yakalayarak, karakurbağa avcılığı kıvamında avlamaktır
hayat.
Bildik şeydir, karakurbağa bataklıkta sadece yol bulmaya
konsantredir. Sırasıyla sinek ve böcek. Hayal meyal hayata bakışı, bu denli
kısır ve bayağı bakıştır. Vasıfsızlığın ve insafsızlığın kabataslak çizimidir
içinden geçen. İçine düştüğü kaosun detaylarında boğulduğunda zokayı yutar.
Karakurbağanın bu piksiz, pirsiz, plakasız, robotumsuluk ve kontrolsüzlük
ise kurbağa avcılarına malzemedir. Zaten içi dışına çıkarılan hayatın veya
hayatta soluksuz kalmanın, bulanık mehtaba tatlı yankısı vurduğunda güneş
batar. Ve av ve avcılık söylemi, keskin kenarlı karakter bunalımı çerçevesinde
fiilen, somut cereyan eder. Eyleme dönüşür.
İşte bu cereyandır, er geç patlayacak eylemselliktir, gidip gelip
şehri ikiye bölen nehri kurtaracak olan. Nehrin bataklığını kurutacak olan. Nehrin
iki kıyısındaki kurbağaları da çarpan. Sivrisinekleri de yakan. Şedde...
MİMODRAM, KARAKARGA YAKALAYICISI…
Dört bir yan koviti virüs, çarşı pazar yangın,
karantinada ateş, katıksız ateş çemberi. Pik dip arası devinen virüsle sıcak
savaş. Kutlu barış arifesi. Sanki ‘Savaş ve Barış/Harp ve Sulh’ atmosferinde
mimodram. Ve karakarga yakalayıcılığı…
Memleketin hali perperişan. Artan geçim, muallak seçim
ve mutlak zil-nice fiyat ayarlamalarıyla geçen koviti günleri. İçeride dışarıda
hala emperyal düşmanlık. Sömürü salgını. Saf sinsilik. Beter ortam, yıkıcı
atmosfer. Karantina, koviti virüs, kamplaşma demeden kol geziyor karakargalar.
Corvus corone. En ücralara, en mahreme, en kutsala cirit atıyor leş kargaları.
Gökkuzgun, gök kızgın. Kar, kış, kıyamet, felaket…
Bu yıllık fezlekeye geçen acı tecrübeler. Gelmiş
geçmiş fiyatı çok pahalı, en pahalı bir edinimdir tecrübe. Sanki su kulesinden
daha yükseğe, sır kulesine su pompalamak gibi görülür, tecrübelilik. Hiç olmaz
bir şeydir ama en duyulmadık şeyler de olur. En olanaksız sayılanların bile
başa geldiği, rüzgâr gibi geçtiği tanıklık ve sanıklıktır belki de. Bazen
sanılanın yakın ötesinde, uğursuz ve umulmadık fiyaskodur tecrübe. Duy priz
misali akım geçiren. Veya ederi, bedeli çok pahalıya mal olacak çarpılmadır
tecrübe. Heder eden, çetelesi tutulan, hesabı sorulacak olan. Yine de en makul
çıkış yolunu keşiftir tecrübe. En harbisinden…
Tabi harp sırasında us, pus, sus harmanında, sulha
dönük doğru mantık işletilebilirse. Çünkü ters basınçlı fikir fışkırmasının
tıkandığı anlık zaman diliminde, çelikten duvar olsa yıkılır, tel örgü
yırtılır, demir hortum bile patlar. Ve şu garip memleket ortamında, canla başla
kurulan imrence mekanizma da ne yazık ki mahvolur.
Bu mahvoluş ve mahvediş sürecinde asla fikri sabit
davranmadan, filan feşmekân derken bir görülür ki karakarga ucuz kahramanlıklarla,
gerçeklik perdesini delme peşinde. Hayal perdesi kurgusuna kargalık derdinde.
İşte o andan itibaren yatları maviliklere sürmek yerlerde sürünür. Ve malike
melike evden dışarı evreka kaydı…
Memleket hali, koviti virüs hali çıkmazında meleklere
dahi meleke kaybı. Durduk yerde hile dolap, her yerde fütursuzca fiyasko. Hain
kalkışma, lain girişim, yoz yobaz yelteniş ve karakter kırılması…
Fay kırılıp, fiyasko fistan fırlatınca, en eşsiz ve
olağanüstü farz edilenler faz kaybına uğrar, akıl motor yakar. Ölü cereyan
cenahına kapılma. Metalik iletkenlik etkisini kaybeder. İllaki irsaliye
kesilir. Fatura kabarır. Körlemesine kabına sığmazlıkla, kolayca başlatılan
kuşatmayla acı tecrübe. Acı tecrübeden ders çıkarmamak babında her şey bayat
ekmek paparası ve beş paraya bayalığın teşhiri...
Teşbihte hata olmaz, bu teşhir ve teşhis bataklığında,
gakguklara aldırmayan karakarga yakalayıcısı deneysel işe koyulur. Corvus
corone avcılığı…
Karakarga yakalayıcılığı özünde çok basit iştir.
Ampirik yöntemlerle icra edilir. Termik ritmi, termal titreşimleri, etkileşimli
gösterimi çıplak gözle görerek. Göz kararınca, kalp kapakçığı kaçak kanı
durduramadıkça bir eksik bir fazla ne fark eder düsturuyla. sabır işidir
karakarga toplayıcılığı. Erdem ve dayanç işidir...
Karakargalar genellikle kara çalılıklara konuşlanır.
İni, cini, hini kör karanlıktır. Uzun ama bomboş yaşamanın, kirli tecrübesiyle
taklitlere aldanır. Gresyağı yaşam realitesine hiç aldırmadan, emanet yolda
önüne çıkanı, bir gagalık keş peynire aldatır. Tüm fütursuzluğuyla çalılıklar
arasında saklanıp, imansızlaşır. Dinsizce, bulduğu her beyaz lora dadanır. Asla
kata, iyi niyet gözetmeden imkânsızı imlemek başta çok rahattır. Raven gelir
rahvan gider ayıracı bir nebze rahatlatır. Ancak işler kısa sürede karışır. Kafadan
kopartan karakargalık şişinmesi baş gösterir. Ve karakargalar bir gün mutlaka
dikkat kaybına kapılırlar.
Tecrübeyle sabit gelip geçici heves zırvalığı. Kara
nefis, nesepsiz fiillere dolandığında apansız yakalanmalar an meselesidir.
Sekter ileti, sekunder itiraf, kofta hoyratlık, yakalayıcıya can simidi gibi
yetişir. Yani bir kere karga tulumba kuru daldan aşağı şaplağı atılmıştır. Ve
Karakarga yakalayıcısı, uzak yakın, arasta arafta demeden tüm kara çalılıkları
pür dikkat süzer. Karakarganın ve kargadöleğin karaltılı izlerini sürer. Sesleri
gömer, sessizce gözlemler. Bu arada okkalı gakgukları, vakalı falsoları
cankulağıyla dinler görünür. Tek meselesi binlerce corvus içinden, artık rahat
olduğunu zanneden karakargayı, corvus coroneyi mimlemektir.
Ve Karakarga yakalayıcısı Coviti-Corona günlerinde,
corvus coroneyi mimler…
Yakalayıcı, karakarganın hiç de yaratıcı olmayan,
yetenek barındırmayan kandırıcı sinyallerini, sahibinin sesinden ürkütücü
bağırışlarını, ablak apartma çağrılarını dikkatle didikler. Ve karakarga
yakalayıcısı etrafını saygısızca sarmalayan karakaranlığın içinden sıyrılır.
Işığa gark olur. Vakti zamanı geldiğinde ise son darbeyi vurur. Vuslata tek bir
şey yeterlidir, veda kurşunu. Ancak kurşun gibi ağır bir gece de vurucu hamle öncesi,
iyice dikkat dağıtmak gereklidir…
İllaki incelikli ve dakik dokunuşlarla dikkati
dağıtmak şarttır. Çünkü dikkati dağılan karakarga, her zamanki gibi
havalanayım, bir kez daha yırtarım derken, gölgesi göğü delen kara çalılıklara
takılır, kalır. Aklı delinir, kanadı incinir, gagası kanar. Küçük dünyası
yırtılır. kurtulacağım diye boşu boşuna çırpınır. Arsızca tecrübelenen,
tedbirsiz güncellenen, zevkli meşgalelerin uyuşukluğuyla kurulu zembereği de
kırılır.
İşte o an, o kırıtım anı karakarga yakalayıcısının
kısa veya uzun süreli hiç fark etmez ama çok, çok beklediği andır. Billur
bellek anında anayolu izler. Ve karakarga yakalayıcısı elindeki velvet kara
pelerini, kara çalılığın üzerine fırlatır. Ölüm örtüsü. Ölü toprağı. Hemen özü
pik, gözüpek atılır ve hala pik yapma hayaliyle avunan dibe vurmuş karakargayı
istim üzerinde yakalar…
Ve dahi Karakarga yakalayıcısı Coviti-Corona
günlerinde, corvus coroneyi önce mimler. Kara çalılıkları mimozalar süslesin
diye, mimodrama son noktayı koyar…
Çapsız karakarga tecrübesi, ucuz fiyatlı bir tecrübedir.
Hislere tercümanlık ise çok pahalıdır. Hayatın çalınan değeri de yersiz
çatmanın, fersiz çapmanın, hain haytalığın ederi de fiyasko fiyatına. Fi
tarihinden beri de ayni kara kapan. Yani ne denli mızmızlanılsa da fildişi
mızıka asla haksız kapanın elinde kalmaz. Zaten kimin hangi melodiyi üfleyeceği
de besbellidir. Yani karakarga yakalayıcısının, asra çığ gibi düşen, çağ
tecrübelerinden çıkardığı ders umulası derecede işe yarar. De haydi, death
marş. Çünkü gerçeğe ayıklık, geciken tanıklık ve ufukta beliren sanıklık en
ufak ayrıntılarda gizlidir. Bu gizemi bezeyenlere, kimliksizliği kendine
benzetenlere, yüzsüzleştiren öfkeyle kaçıp, yüksünmeden zarar ziyana
tutunanlara, tabansız tutku babında bataklığa düşenlere, hayat hazinesinden
düşen pay sıfır, ödetilecek bedeli ise çok ağırdır.
Bu ağlak, sağlak, sızlaklar dünyasında sır küpüne
depili her herzeyi, çıfıt çaputu, çirkin çamuru, kara karanlıkta bile çok net
görür karakarga yakalayıcısı. Hayat kalesinin kapısını sürüngen
omurgasızlığıyla içerden sürgüleyenleri de. Heyhat doğruluğun yapısını içten
dıştan yıkanları da. O yüzden karakarga sürüsüne, rastgele taş fırlatmaz. Kriz,
kristal düşünmez karakarga yakalayıcısı.
Çünkü karakarga yakalayıcısı hiç üşenmez.
Coviti-Corona günlerinde, corvus coronenin bir anlık gafletinin, fetipli
yarenliği iyice şişireceği faturadır beklediği. Şiştikçe şişen bu naylon elektronik
faturanın halli çok pahalıya patlasa da asla aldırmaz. Cesaretle gereğini
yapar. Asla gocunmaz.
Aldırmaz ve gocunmaz çünkü pandemik dünyada artık
hiçbir şeyin kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Dünya her dönemden daha atak ‘Harp
ve Sulh’ kıskacında. Kıssadan hisse, mimodramın devamında ise karakarga
yakalayıcısı dikkati dağılan kara karganın ödünü patlatır, dahaca patlatacaktır
da. Elbette daima özünü dinler ve er geç sözünü tutar. Ta ki…
Dipnot; Tabii ki, ‘Savaş ve Barış/Harp ve Sulh’
yeniden okumak lazım, okutmak lazım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder