SİTEMKÂR MEVSİMİ
Güneş sisteminin koyu karanlığı delen mavi küresinde, güneş ışığı merkeze çekilip, hayaller çalındıkça, sonrasında merkezkaç kuvvetle sayaç ibreleri tersine döndürüldüğünde sitemler başlar. Sitemkârlar ve sistemkarlar kapışır. Tam mevsimidir…
Göz göre göre kar, salt sistemkârlar arasında eşit reşit dağıtılınca da ahir zaman hayatı bodozlama duvara toslar. Buzdan kalpler kırılır. Buzdan kılıçlar da. Her yeni güne özel günceler kayıtlanır. Adalet zaafı, ahalide haleti ruhiyeyi değiştirir. Haliyle sistemkâr rejim buyruğuyla, sitemkârlara bol kepçeden baskılar kurulur. Ağır cezalar kesilir. Kazanlar çoktandır boş. Boşa kaynıyor. Kazan kaldırma mevsimi yakın. Öyle bir kısırdöngü ki kesme şeker şerbeti. Suda erimiyor cinsten kaya tuzu. Zeytinyağı muhabbeti…
İllaki hararet. Sitemkâr bir hareketlenme. Eşsiz bir itibar kazanma yarışı. Büyükşehir merkezli. Boğaziçi meselesi. Arenada sergilenen dondurmalık dağ karı. Mızraklı ilmihal. İlmekli tekerlekler ve besili arap atları. Gladyatörler ve köleler. Roma hukukuna giriş. Esas metafor gelenekçi koroya. Anafor herkesi yutar forsuna. Forsalara metamorfoz çağı paylaşısı. Ortaçağ azmanlarına imaj birleştirme. Azmışlar dünyasına sitem. Sistemkârlık rejimine sitem…
İsyan edenlere, tam da sitemkâr mevsimi…
Dünyanın merkezine oturanlara yerli oturan boğa. Orman içlerine çekilen oturan boğa yerinden kalkar, oturmaz. Ayaklanır. Savaş baltasını çıkarır, barış çubuğu üflemez. Kaplar gezegeni baltalı ilah feryadı. Ormanların efendisi Zagor. Çiko. Peşinden Kızılmaske mührü. Damgalar edeni. Yaralar bedeni. Notırdam zangocu aşağıya kaçarcasına. Gökkuşağı renkleri kaç. Millet aç.
Sistemkâr rejiminin karı açlık sınırında, iç güveysinden hallice düşkünlük harcı...
Kırık kara çizgi romanlarda bile absürt kaçacak bir kara sevda. Cep romanlarına bile fazla gelecek bir sonsuz aşk bu. Sistemkâr âşıklığı. Sona gelindi gibi. Aşkın tütsüsü söndü. Yatık kürsü dikildi. Son sarı yapraklar titremekte. Sitemkârların gazap türküsü derinden. Tutkulu damat sesinden yanık bir narayla aynı nakarat. Tahtları kaldırın aradan, arasan da bulaman. Sistemkâr bulamacı…
Bilmece bulmaca karanlığı. Allah’ından bulası güneş tutulması. Böyle olsa gerek ışığı kısıtlı ortaçağ teolojisi. Mecazi yazıtlarda hasat kaldıran. Mozolelik tipler almanağı. Ekmediği ekini biçenler furyası. Bire bin ekleyip göçen havariler hülyası. Ve aşk ile ekmek kavgası. Ve imaj kuşatması. Önce ekmekler bozulur kitabı. Emek beş kuruşa bozulur yalanı. Tıpkı kıssadan hisse, ebemkuşağı. Ebesinin körü…
Sitemkârın hissesine düşen, hiç ve ilahi hisler. Karın tokluğuna karma takım. Karun yokluğuna daralma. Ahir zamanda arşa yükseliş gecesinde, beter yoksulluk. Yorgun demokratlık. Yaralı heykeller sergisi. Güneş sistemine kazık çakmış dünyada, Memleketimden İnsan Manzaraları. İllaki inadına nahoş sistem karşıtlığı.
Sistemkâra, sitemkârlık şarkısı, mevsimli mevsimsiz, İnce İnce Bir Kar Yağar fakirlerin başına…
Baştan sona herkesçe bilinen hikâye. Ruhban bankacılığı. Kar payı güldürüsü. Faiz helal götürüsü. Selamet emin ellerde emrivakisi. Âmin manastırından ortak arama girişimi. Paranın dili tek, Paranın dini yok. Yokluktan yükselene yer demir gök bakır. Arşıâlâ. Mevsim gereği resmen evlilik kayıbı. Ortaçağ takdiri cariye otlağı. Otarma. Kotarma. Korkutma…
Otağına filozof aklı uyarınca hükmeden sitemkârlar, çok yakında renkli rüyalar yaşayan sistemkârlara kara eder fonu. Forever akla karalar bağlatır…
Çok yakında yakın çekim, mıknatıslı kutuplar birbirini iter. Anot-katot şanssızlığı. Pozitif-negatif terbiye kantonu. Terbiyeden muaf para pul hikâyesi. Olsun da, Bir masal anlat bana baba içinde güneş olsun direnci. Sistemsizlik…
Heyecandan taşan, hayranlıktan telaşlanan coşkun yıldızlar. Aşkla yanıp tutuşan alev topları. Yumruk yıldız çarpması. Güneşler ve gezegenlerin fiziksel dayanışması. Enerji. Sinerji. Alerji…
Alerjik bir durum bu sitemkârlık. Hem sözel hem sayısal cezalandırmaya uğramışların terminali. Lanet ve tehdit katarından kaçılıp, sığınılan ılıman liman. Kolay baş eğmeyeceklerin eğilimi. Sistemli, sistemkâr rejim karşıtlığı. Sitemkârlık mevsimi.
Elbette hiç karışanı görüşeni olmayınca, baştan çıkaranı çok olsa da ters yola koyanı bulunamayınca güneş sistemi gibi işler kurulu sistem. Kurgu oyunlara rağmen sitemkâr rejimi aklanır. Ancak sistemkarlar ve rejim yaklaşanı yakar. Sitemkârları karalar. Yakalananı ısıtır. ıslatır ısıtır. Yalakalarını ışıtır. Resmen ihtiras tramvayı.
Yine de sitemkârlar, her koşulda Sistemkârları gömer. Tam mevsimidir…
PARSELASYON DÜNYASI
Bütün iyimserlik sınırlarını sınayan, kötümserliğe zorlayan nice yolculuklardan geçti bu memleket. Ne trendler gördü, ne trenler devirdi, ne parsellenmiş bölgeler gördü. Ne beter anlara hapis, ne vedalar yaşadı bu memleket. Ne operasyonlar, parselasyonlar geçirdi de yine yılmadı. Vazgeçmedi hürriyetten. Daima ufka dikti gözlerini, aşağıya değil…
Eskiden yeniye çok şey değişti. Yıllar yılı yeni yerleşim yerleri kurmak, toprağın bol ve ucuz olmasına endeksli gelişti. Zengin tarımsal alanların, yeni kentler kurmak veya başka rant kanalları yaratmak adına parçalanması şimdinin meselesi. Bu diğer parçaları da bozan bir durum. Bu yeni kent tasarımı kendi kurallarını ve düzenini yarattığında parselasyon hücrelere dek yayılır.
Son yıllarda bel bağlanan, yer bölümleme mekanizması ve yapı inşa sektörü, denetim dışı bir işlerliğe kavuşturuldu. Özellikle devlet politikası olarak görüldü. Planlar günden güne değiştirildi. İlkesiz, yer ve sınır taşımayan bir modda haritalar çizildi. Sınırlanmış araziler tarımdan koparıldı. Dere yatakları kapışıldı. Maksadı aşan biçimde toplum yararına olmayacak, niteliksiz çalışmışlar olmadık yerde hayata geçirildi. Düzensiz kentleşmeye zemin hazırlandı.
Bu parselasyon arsızlığı plansız programsız yürütüldükçe, geniş vadiler verimli topraklar parayı bastıranların oldu. Bir kuruşun hesabı verilmeden, gizli saklı birilerinin. Uyruğuna kuyruğuna bakılmadan, parselasyonun kendisi ve üstüne kurulu ne varsa bir kalemde el değiştirdi. Yani yer bölümlendi, daha bölüm bölüm, bölümlenecek gibi.
Tasarım bu. Bu kafayla tasarlanır ve güncellenir hayat. Güvence neticesinde, parselasyon pazarlanır. Aslı ve gerçeğine uymaz imar yasalarıyla, parselasyonlar cazibe merkezi haline getirilir. Oysa kendi toprağını bölmek, parçalamak ve yönetmek yetkisi her kötüye kullanıldığında, hangi makul tasarım ve malihulya yatırım olursa olsun çok baş ağrıtır.
On yıllardır iktidarı parsellemişlerin, işleri bu parselasyon dünyasını genişleterek yürütmesi aslında sorgulanması gereken bir durum. Okul ekol düşmanlığı da parselasyon dünyasının bir parçası…
Başkentten başlayarak, parsel parsel paylaşılan birçok şeyden sonra, yer kabuğu üzerindeki yerlilerin, her şeye yabancılaştığı bir yabancılaşma göz ardı edilemez. Çünkü uygulanan parselasyonlar, coğrafyaları da değiştirir. Topraksızları bile ülke sahibi yapar. Ayrı dünyalar ideolojisini gerçekler. Bu, senin dünyan sana, benim dünyam bana ilkesizliğini peydahlar. Dokunulmaz sanılan aile arazileri bile parselasyona uğrar. Ancak sağlam temellere dayanmış okul ve ekoller yıkılamaz.
Çünkü idolleştirilip, tapınma ile devam ettirilen her yönetsel düzenek, katma değer katmayı en ucuz yöntemlerle geliştirir. Katma değeri de hiç eder. İyimserlik sınırlarını zorlayan, iç karmaşa yaratacak şekilde özgürlük kavramını kaybettirir. Yalandan yerli milli standartlar belirler. Haliyle her belirti yabancılara yarar. Oysa vazgeçilmez olan ulusal egemenliktir. İşte o vazgeçmeyenler fırsat yaratılıp ablukaya alınır.
Egemen sermayeye olan tutku ve ideal sadakat boyutunda bölünmeler ise sadece parselasyon girişimini tetikler. Oysa parselasyon dünyası, plantasyon tüccarlığı ve boyalı imaj şaklabanlığı reddedilmedikçe, bunalım yılları gelmekte gecikmez. Ful yasaklar artar. Yeni parselasyonlar için üzerinde fazla çalışılmamış, planı eksik projeler ise gündem olur. Hiç yıkılmaz denilenler güm diye düşer, yıkılır.
İş işten geçince anlaşılacak ama parselasyondan arta kalan sıfır, elde kalan hiç. Yani ne okul ne ekol. Bazen kol kırılır ama yen içinde kalmaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder