BİR KIVILCIM YETER
Boğaz boğaza gelinen, bin yıllardır süren bütün ayaklanmaların özünde, haksız hükmetmeye direncin yanı sıra sosyal-siyasal ve ekonomik problemlerin azgınlığı yatar. Bıçak kemiğe dayanınca ezilen, sömürülen ve yoksullaştırılan kitleler herşeyi göze alarak harekete geçer. Geçişe bir kıvılcım yeter...
Temel amaç yeni bir hayata ilişkin, başlamak ve başlatmak üzerine kurgudur. Kurulu, kurumlu düzene karşı başkaldırıların tümü bozgun ve zafer arasına sıkışan gözüpekliktir. Çoğunlukla egemen güçlerin zafere ulaşacağı bilinerek girişilir isyana. Bir ölür bin doğarız ilkesiyle direnilir...
Zaten sömürü dünyası kurulalı beri üreten ve tüketen kavgasıdır. Yüzyıllara, bin yıllara damga vurmuş bütün ayaklanmalar, asalak sınıfların toptan reddedilişidir...
Başlangıç noktası her ne kadar inanç farkı, etnik ayrışma ve geleneksel duyarlıklar gösterilse de tek neden, zalimin zulmüne karşı çıkıştır. Aslı baştan sona birlik, dirlik ve yeni düzen arayışıdır. Her isyan halk ayaklanması, çağ yangınlarına birincil neden ve yangını söndürendir...
Resmi kaynaklarca tümüyle isyan görülse de her eylem, zenginliğin ve yoksulluğun kuşaktan kuşağa geçişine, kesintisiz karşı koyuştur. Ne yazık ki sömürü çarkını durdurma girişimlerinin tümü, tarihte ayaklanma, başkaldırı babında değerlendirilir. Başarılı olursa devrim, bastırılırsa isyan adı ile anılır...
Her coğrafyada farklı renklerle tarif edilse de, binlerce yıllık akış çok benzerdir. Her toprakta tıpkısı aynıdır. Kutsaldır. Tanrısaldır. Ama kaybedilmek istenmeyen çıkarlar doğrultusunda itaat, riayet, zulüm ve sömürüye karşı koymayış, suskunluk ve biat tanrısal ileti şeklinde algılatılır toplumlara. Yani ilahi erdemliktir, boyun eğmek baş düşürmek. Öyle farz edilir...
Oysa farkı farkındalığı dikbaşlılık başlatır. Nasıl adlandırılırsa adlandırılırsın başı dik olmaktır, her kutsal isyanın özü. Kısır döngünün kırılması bir kıvılcımla başlar.
Her yeniye bir kıvılcım yeter. O kıvılcım ki toprak kurtarır, millet yaratır, devlet kurar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder