DİJİTAL ÇAĞDA YAZMAK...
Dijital çağın ürettiği sosyal medya yazarlığı haricindeki yazarlık ve yazma işi, baştan sona gerçeği yazmak, yalnızca gerçeği sorgulamaktır. Yani bir makaleden diğerine kayıp giden, kaybolan ipuçlarını takip etmektir yazı çizi işi. Yalnız kalınsa da üst üste bindirilmiş varoluş değerleriyle buluşup, bir çırpıda arınmaya hizmettir. Anlatı ve soğuk duş etkisiyle düşmeyi önlemek, düşmeye direnmektir yazmak…
O yüzden bir kez başlanıldı mı yazmaya, asla terk edilemez...
Her kelimeyle belirginleşen yazınsal aidiyet, zaten kendi ruh karakterini oluşturur. Korkusuz bir ruh ve zihinde beliren ana hatları belli yoğun somutlaşmalarla, yaşananlara ait soyutlaşmalar ve paralel şekillenmelerin peşine düşülür. İmgesel akışlarla renklenen ve süreklilik gerektiren edebi ve edepli metinler böylece oluşur.
Siyasal ve ahlaksal normlarda, normların ve normalin üstünde metinler arası bağ da böylece oluşur…
Bu öyle bir bağdır ki, doğru deneyimlenmiş, kör pencereden sızan kurgusal üçleme anlatılarla daha da sağlamlaşır, keskinleşir. Ve her metin kendi kişisel tarihini toplumsallaştırır. Hepsi ait olduğu kuşağın izlerini saklar. Yöntem ve dönem birlikteliğiyle saklanamayan gerçeğe ulaştırır.
İşte o yüzden dijital çağda yazmak zor ama güzel iştir...
Paragraflara puntalanan, politik ve kolektif olmasına dönük içsel çaba bazen, hayatın ötesine geçerek en aktif hareketleri de sistemleştirir. Simgeleştirir. Yazılanları da sloganlaştırır. Yazgıyı da sembolleştirir. Görsel bir kurgu gibi sarar veya imgesel bir kurgu gibi sarhoş eder...
İşte o yüzden dijital çağda yazmak çok tehlikeli bir iştir. İçerisinde belli noktalara usulden temas etse de bazen tamamen zıt işlevlere malzeme yapılabilir…
Hatta mal bulmuş mağrip misali, derdest bile edilebilir. Olayların akışına göre akla takılan tüm gerginlikler, gelişigüzel gerçek dışılık potasında eritilebilir. Bu şipşak çekim merkezinden, manyel manyetizmasından kurtulmak ve yazılanları kurtarabilmek için de çok ciddi uğraşı gerekir. Maddi manevi yıpratan asıl iş budur.
Öyle böyle değil, dijital çağda yazmak sıkı bir zihinsel yürüyüş gerektirir. Gelecek zaman yolcuları olarak, dönemin kötücül ruhundan kaçınmak ve var olan ceberut zaman gerçeğine cesaretle yazılmak, ütopyaya uygun yazmak yiğitliktir. Kusursuzluğu yüceltmek kocayiğitliktir, babayiğitliktir…
Evet, dijital çağda yazmak çok tehlikeli bir iştir. Tehlikeyi göze alıp kristal prizmaya değer katacak biçimde yazmak, kocaman bir yürek, korkusuz anlatı derinliği ve üstün maharet gerektirir…
Elbette işin özü, yazarlık çizerlik derken salt gerçeği sorgularken, sorgulanır hale gelmek veya gelmemek meselesidir. Çünkü son devirlerde ikisinin arasında bıçak sırtı yaşamaktır yazarlık. Yazmak ve okumak hayatın yegâne gayesidir ve tek çıkış yoludur. Çıkış yolu ve yazmak yolculuğu asla geçmişin izlerini unutmamak ve unutturmamaktır.
Herkes unutsa veya toptan unutturmaya çalışılsa da dijital çağ unutmaz, unutturmaz. İşte o yüzden dijital çağda yazmak ve yazarlık, en azından çıplak uyarıcı vasfında en ciddi iştir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder