31 Mayıs 2019 Cuma

mayıs sonu-19

JA-MİL...
Son yıllarda kadir kıymet bilen şu ulu, şuurlu milletin gözüne mil çekilmiş gibi...
Bir ortaçağ ezası, mille göz eritmek. Göz kapaklarını yapıştırmak. Bu çağdaki izdüşümü ise çok kızgın ve yüksek voltajlı ampulun uzunca süre gözlere mecburi teması. Ki bu temas artık gözleri eritiyor.
Kadir kıymet gözetmeden bir eritmek ki ne eritmek. Yüzlerce yılın birikimi çeyrek yüzyılda bir güzel. Erittiler her şeyi. Sevgiyi de. Saygıyı da. Bitirdiler. Milyarlık öz değerler kaşla göz arası eridi gitti. Sadece gizli kasalar şişti. Şişti gizli hesaplar. Denizde karada ne varsa. Oysa hiç de gizli değildi yapılanlar. Edilenler. Aleniydi her şey.
Ama gözlere sanki mil çekildi...
Gören yok. Görülmedi...
Öyle garip bir hal ki; gözler mil, kulaklar cihaz, diller lal. Eller tutmaz. Görmüyor. Duymuyor. Söylemiyor. Millet ampula tapar vaziyette. Akıllar mankurt desenli...
Kadir kıymet bilmeyen bilinçsiz kölelik, köleleştirme versiyonu. Milletin gözüne gözüne...
Gözlere mil çekile çekile militarizasyon...
Sonrası bir ulu millet ki desem mi demesem mi ayıbında. Yolcu yol ayrımında...
Seçsem mi seçmesem mi? Tereddütünde. Hamil terennümünde...
İstikrar diye diye aykırı bir düzeneğin işleyip işleyeceği bu kadar. Buraya kadar. Toptan be-ka meselesi. Seçim yenilemesi. Ve teami...
Kadir kıymet bilmez toplum mühendislerinin gözlerine mil çekilmemiş ama topu milföy hamuru yumuşaklığında. Yağlı ve yağcı. Paracı. Paragöz...
Kadir kıymet öğreten mekanik gerçeklik üzerinden milli açılım ise; 'Dingil veya aks yalnızca eğilme gerilmelerinin etkisinde kalır. Burulma gerilmelerinin etkisinde olmaz. Yani herhangi bir güç aktarmayan destekleme elemanıdır...' Tam hedef...
Bu açılıma göre gözleri millenmişler;
Sıkışınca kader deyip kadir kıymet bilmeyenlerdir. İşleri sadece mimlemektir işlerine gelmeyenleri. Ayrıca burulmaya zorlanan elemanlardır zil çalınca. Anında milleşirler. Sur çalınca...
İşletsel bilim ise mili; Gücü veya hareketi iletmek için kullanılan dairesel kesitli ve genellikle dönen parçadır, diye tanımlar.
Kadir kıymet bilinmediği iyice açığa çıkınca, asrın millicileri yine minali sürdüler ateşe. Milvari. Böylelikle gözler yeniden minelenecek. Tekraren millenecek. Gözlere bir kez daha mil çekilecek...
Ahval ve şerait bu...
Ama son günlerde, gözüne mil çekilmiş kadir kıymet bilen şu ulu, şuurlu milletin dili inceden çözüldü gibi;
Herşey çok jamil olacak...

SINIR BAYRAMI...
Evrenin sınırsızlığını zor keşfeden insan, o sınırsızlıkta on binlerce yıl çevresine sınırlar koyarak var olmayı seçmiş. İçten içe gelişen sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemine karşın içgüdüsel olarak toprak, sahiplenme, korunma, barınma, güven, mülkiyet, saklanma, güçlenme duyguları ağır basınca kendi sınırlarını yaratmış. Kolayına böylesi gelmiş. Zamanla sınırlar her şeyin sıfır noktası olmuş. Savaşların, millet ve devlet olmanın, dinler ve kültürlerin...
Ve sınırlar içinde sömürme, sömürülme, sindirme,
asimilasyon, biçimlendirme ve dönüştürme kavramları yönetme ve yönetilmeye araç olmuş.
İşin aslı sınırların içi, dışı, çevresi ve tüm bileşenler bir anlamda kimlik dizaynı ve kimlik dayatmasıdır...
Dolayısıyla sınır tekdüze görünen ama çok boyutlu bir hattır...
Hatta ağır bedeller ödenerek çekilen ve çizilen sınırlar özgürlüğü sınırlasa da, özünde özgürlüğe ulaşmanın yollarını da barındırır...
Yani 'insan salt sınırlar koyan bir canlı değil, aynı zamanda asla uslanmaz bir sınır tanımazdır...'
Bu sınır tanımazlığın en acı ve canlı örneği her dini ve kendi milli bayramlarında sözde 'mülteci' adıyla içinde yaşadıkları sınırı, asıl ülkelerine izdiham boyutunda geçmeye çalışanlardır.
Elbette onlara, ilticayı istila boyutuna çevirenlere kızanlar olabilir. Haklı bulanlar da çıkabilir. Bu sınır, sinir harbi bayram filanda dinlemeyebilir. Bu başka konu...
Ancak online randevu alarak bayram için ülkelerine gidenler. Online olmadan gitmek isteyenler. Sınır kapılarından yığınlar halinde geçiş yapanlar. Sınır ötesinde bir bayram havası teneffüs edebiliyorlarsa eğer sınırsal ve sınıfsal bir çelişkinin de tarafıdırlar. Sömürünün de. Onlara taraf olanlar da bir büyük yanılgının...
Hele kaynayan coğrafyada en büyük göçmen kaçakçılığı bu sınırlar içinde ise. En büyük şebekeler de bu sınırlar içine yuvalanmış ise. Ve liderleri alımlı iş adamı kılığındaysa. Ve hepsi kapı komşularda yakında dağıtılan sınırlar ve yeni çizilen sınırlar tandanslı ise. Durum sömürü açısından başka yerlere gider.
Artık bu sınırların içini vatan yapanların, yıkılmaz bir devlet varedenlerin varisleri, ister ocu ister bucu olsun şapkayı önüne koyup düşünmek zorundadır. Hem de en geniş çaplı ve objektif açıdan. Çünkü yarın çok geç olabilir.
Yıllardır bayramları sılayı rahim babında icra eden ve evlerindeki divana hapis, gözü beyaz camda kalanlara bu randevulu bayram gidişleri normal gelebilir. Gelmeyebilir de. Ancak bayramların bir hafta öncesinden başlayan bu temaşa oraların terk edilme nedenini de sakatlar bir gösterim. Anormal bir durum var ortada.
Sabahların erken saatlerinden itibaren sınır kapılarına akın, yığılma ve yoğunluk sınır ötesi bayramların rahatlıkla devam ettiğini de kanıtlar bir ayrıntı.
Yaşanan izdihamda durumu kurtarmak için demir bariyerler kurmaktan başka bir çözümü olmayanlara ise bu bayramlar angarya. Angara ise kendi derdinde. Zaten bu sözde mülteciler, özde ilticacı istilacılar Angaraya göre asıl yurttaşından daha değerli.
Değerli çünkü bunların topuna on milyarlarca dolarlık maddi manevi, asli bir konum sunumu söz konusu...
O halde sınırsız sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle tarafgirliği seçenler ve yılların gizli özlemleriyle hemhal batağa çakılanlar ortak noktada buluşuyorlar ise, bunca güvenlik önlemleri, izdihamı artıran işlemler, online randevu sistemi kaldırılsın. Sisteme kayıtlı olan olmayanların bayram için çıkışları kolaylaştırılsın. Aşı yaşındaki çocuklara aşı kartları varsa bakılsın, yoksa aşıları yapılıp gönderilsin. Ana babaların ceplerine de bayram harçlığı koyulsun. Kendi vatanlarında zorlanmasınlar, mağdur olmasınlar.
Ayıp kaçmasın...
Ramazan Bayramı tatili tam dokuz gün...
Bayram için bu sınırların dışına çıkanlar her kimse, nasılsa hepsi dönecek. Hemde yeni sözde mülteci misafirlerle...
Yani kapılardan dışarı birilerine sınır bayramı, hanelerden içeri ezilenlerin hepsine sinir bayramı.
Bari şimdiden kutlu olsun. Zati her şey çok güzel olacak...

Hiç yorum yok: