SAĞDUYU, SOLUN ARGÜMANLARINA KANABİLİR…
Şu fakir ülke de sağduyu aslında oskarlık bir duyu eksikliğidir. Hamuruna katılmış bir gelişim bozukluğu, düşüncelerine şırıngalanmış bir ilerleyiş yoksulluğu, damarlarında dolaşan bir hoşgörü yoksunluğudur. Kısır zamanlarda duyusal duygusal bir sağlama yapması beklenirken daima siyasetin sağına saplanır. Sağlak muğlak gölgelere sığınır…
Sağduyu en ileri düzeyde ve ölçekte toplumsallık duygusunu yansıtmaktır. Öyle farz edilir. Ancak insanların karakteristik özelliklerine göre çok değişkendir. Değişir ve her zaman doğru sonuç vermeyebilir. Vermesini beklemek de çoğu kez büyük yanılgı olur.
En birincil özelliği akla karayı, iyi ile kötü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırma özelliğidir. Ve en karışık meseleler biraz sağduyu sayesinde düşünce platformu üzerinde rahatlıkla çözülebilir. Ancak unutulmaması gereken nokta toplumu oluşturan bireylerin kişisel çıkarlar açısından baskıya amade, bakışı ve duruşudur. Kendi çıkarı ve aidiyet hissettiği kitlenin çıkarları dışında hiç bir şeyi algılayamayanların sağduyusu doğru ayrımları yapamaz. Saf ve temiz kalamaz.
Öyle ki kör kara saplantıları apaçık belli eden tutum ve davranışlara rağmen iç duygu ile hareket ederler. Gerçek niyetlerini hep saklarlar. Her fırsatta tam yol verirler. Böylece sağduyu özellikle geri kalmış, geri bıraktırılmış toplumlarda sağcılıkla özdeşleşir. Her türlü yanlış ve yanılgı sergilenirken durup da tek sefer olsun bantlar geri sarılmaz. Ben merkezci davranılarak, çapraşık süreçler dahi zeka düzeyi indirilerek, kavrama yeteneği köreltilerek geçiştirilir. Onun için hangi konu gözden geçirilecek olursa olsun sağduyu en iyi fırsatları bile bazen yok eder. Edebilir.
İnce planlı programlı kahramanlık hikâyeleriyle sağduyu tüm eylemselliğin ve işlevselliğin de çok gerisinde kalır. Ahlaksal erezyona uğratılan topluma bakarak da gericileşir. Gericilik gelişir. Çünkü cesaret zaafı ve korkaklık tüm risk hesaplarını devre dışına çıkarır. Çoğunluk eğilimi doğrultusunda hareketlenen bir çoklu karanlığa kapılar aralanır.
Böylece sağduyu topluma her fırsatta madik atan bir yalnızlaşmaya doğru ürer. Tüm yanlışları doğru önerme olarak dayatır. Veya başka bir deyişle toplumsal sağduyu görülen ve yapılan yanlışlardan sıyrılmaya çalışmaz. Yanlışlardan kurtulmaya çabalayanlara her türlü çıkış yolunu da kapatır. Demir kapılar hazırlar.
Şu fakire ülkede sağduyu diye diye sadece sağcılaştırılan toplum son yıllarda daha da keskin dincileştirilip, katı mezhepleştirilerek her meselesini bu yolla çözmeye alıştırıldı. Veya böyle çözülmesi gerektiği içselleştirildi. Toplumsal değer sezgisi iyice yontuldu. Olduğu kadarıyla özgüven ve toplumcu düşünme yetisi kırpıldı. Hisler hisse kapılanması babında çözüldü. Egosantrik bir dünya görüşü din tabanlı yaygınlaştırıldı. Kendisinden olmayan dışındakilere dost kalmak zorlaştırıldı. İdeallerin hedefi hep bir noktaya kaydırıldı. Tek merkeze hapsedildi.
Binlerce olumsuzluğu hedef alan tüm doğru saptayışlar ise yanlış kategorisine katıldı. Ve tezgahlanan toplumsallık uygarlığın uygarlaşmanın çok uzağında birikimlendirildi.
Şimdi hal böyle olunca referandum öncesi hangi sağduyudan söz edileceği de karıştı. Olayın netleşmesi için bir makalelik önyargı irdelemesi de gerekir oldu. On yıllardır milletin sağduyusu belli, duyduğuna kanar sağa akar bir frekansta kasılıyor. Bu castın kastı ne ise çok yakında görülecek.
Ancak bu kez sağduyu, hayırcı muhalif platformun özellikle de solun hayıra yönelten argümanlarına kanabilecek bir görüntü sergiliyor. Bu sefer mevcut iktidar açısından iş ciddi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder