16 Nisan 2017 Pazar

ARTIK İKİ TÜRKİYE VAR…

ARTIK İKİ TÜRKİYE VAR…

Yeni Türkiye'nin büyük zaferine en büyük oranda katkı sunduğu savıyla teşekkür mesajları çekilen bir şehirde, şehrin iki yakasını yaşıyor, ikiye bölünen millet. Artık iki Türkiye var…  

Evet, referandum bitti. Ama zafer, zaferin büyüklüğü bu işin neresinde? Yeni Türkiye neresinde? Yüksek Seçim Kurulu emrivaki bir açıklama yaptı. Doğrusu yapamadı. Kesin rakamlar için en az on, on iki gün süre lazım. Resmi sonuçları açıklaması da bu gidişle zor, açıklasa da açıkça muamma. Açıklamaz da. Sanki sonuç Hayır’a yakın seyrediyorken yine bir şok vuruş yaşandı. Belki de bu referandum mahkemede bitecek. Hem de ulusal ve uluslararası mahkemelerde. Lakin ıslak balkon kararını çoktan ve anında verdi. Milletin parasıyla kent meydanlarına onlarca milyonluk sahneler kuruldu. Diğer ellilik kesim hiçe sayılarak sanki inadına kurduruldu. Havai fişekler ardı sıra patlatıldı. Yeni Türkiye'nin büyük zaferi şehrin bir yakasında kutlanmaya başlandı. Şehrin öte yakası ne âlemde düşünen ise kalmadı…

Ancak yaşama başkaldıran öyle anlar vardır ki an işte o andır. Bazen insanın alnının çatından vurur acı gerçekler. En özlü bellekler bile işte o anlarda sarsılır. O sarsıntıyla uyarılır zihin. Sebepsiz sarhoşlayanlar ise sıra sıra dizilip anında balkona çıkar konuşur. Üstelik alışılagelmiş nakaratla bu seçimin kazananı yok, Türkiye kazandı, millet kazandı denir ama laf arası sözde büyük zafer de ilan edilir. Yandaşlar ise yüksek mevkiden emir almışçasına sokağa dökülür. Yani resmi olmayan tartışmalı rakamlar sağanaklaşan sevinç gösterileri ile koca memlekete dayatılır. Sonra en aykırı yayınları yayanlar, yayıncılar bile hizaya çekilir.

Oysa asıl durum şudur; yansız irdelendiğinde birbirleriyle asla örtüşmeyecek seçim sonuç tutanaklarıyla denetimsiz yetkilendirme milletten kıl payı geçti.

Peki, gerçekten geçti mi? Hayır…

İddia edilen resmi mühürsüz oylar, mühürsüz zarflar, ayrıca YSK'nın asla yasaya uymayan mühürsüz oy pusulalarını da geçerli sayan son dakika açıklaması ve saire… Bakalım hangi bahaneler bulunacak, türetilecek,  bunların topuna. Bulunabilecek mi?  Bulunur elbet, ama yetmez.

Yetmez çünkü artık misakı milli dâhilinde iki Türkiye var. Ak yanı her şeyi kabul eder, al yanı ise red eder…

Şu garip memleket yasa delen bir referandumla resmen ortadan ikiye bölündü. Böldüler. ‘Böl, parçala, yönet’ ideali ile bundan sonra da, egemen güçlerin izni doğrultusunda pek güzel yönetirler. Peki, bu taraflardan şimdilik az buçuk oranla geriye düşmüş gösterilen diğer yarımın idarecileri kim olacak? Balkona çıkanlar mı veya bu referandumla şimdilik Başkanlığının önü açılanlar mı? Yoksa onların da başka başkanı veya meclisleri mi olacak?

Söz meclisten dışarı siyasi erk sahiplerinin yarım ağızla Hayırlı olmasını dilediği bu anayasa değişikliği referandumunun gayrı resmi sonuçlarına göre iki Türkiye yaratıldı. Bayrağı, dini, dili, toprağı aynı fakat iki ayrı Türkiye…

Peki, bundan sonra pervasızca kamplaştırılan, kutuplaştırılan Türkiye’nin, elmanın iki yarısı gibi ortadan ikiye kesilen memleketin kardeşliği, birlik ve beraberliği nasıl sağlanacak. Bütünleşmeyi kim tesis edecek. Edebilecek mi? Elbet eder. Bundan önce türlü yöntemlerle nasıl ayrıştırıldıysa şimdi de despotik yaptırımlarla bal gibi birleştirilir. Tam ortadan ikiye kırılmışlığı ise zamkla yapıştırılır.

Lakin en baba kentleri dahi kaybetmişlik hiç sorgulanmadan,  çıkıp sadece birlik beraberlik kardeşlik mesajlarıyla şehrin iki yakasını kaynaştırmak kolay mıdır? Bu referandumla arkadaşlıklar, aile ilişkileri, akraba bağları bile zedelenmiştir. Artık hiçbir şey olmamış gibi kucaklaşmak da çok zordur, güçtür, imkân dâhilinde de görünmemektedir…

Kim ne derse desin, kim nasıl anlarsa anlasın durum budur. Vahimdir. Vatan da, Millet de ortadan tam ikiye bölünmüştür. Ortadan iki olmuştur. Artık iki Türkiye vardır…

Referandum bitmiş görünebilir ama tartışmaları bitmeyecektir. Çok uzun sürede sürecektir. Ortada durum sıfıra sıfırken, milim farkla elde edilmiş gösterilen bir referandum enkazı vardır. Öyle övünülecek bir başarı da zafer de yoktur. Ayrıca peşi sıra aceleci hamlelerle bu narin mesele çözülemez…

Var olan; yaman çelişkilerin işbirliğidir. Yaşamı zehir eden, zehirleyen, insanlığı ve adamlığı alnının çatından mıhlayan bir sarsak sarsıntının yaşanmışlığıdır. Bu sarsıntıyla yaşanması hiç de istenmeyen iki Türkiye oluşmuştur. Bu iki Türkiye’nin de artık müşterek yarını yoktur. Varsa da metezoridir.


Yani günah büyüktür. O nedenle bu iki Türkiye’yi yaratanlar her zamanki gibi hayırlı olsun, hayırlısı olsun diyerek vebalden kurtulamaz…

Hiç yorum yok: