11 Nisan 2017 Salı

HAYIRLA ANILMAK, TARİHİ YANILSAMA VE DEVLETİN BEKASI…

HAYIRLA ANILMAK, TARİHİ YANILSAMA VE DEVLETİN BEKASI… 
 
Ne anlı şanlı bir tarihtir ecdadın koskoca tarihi. Kanlıdır da. Uzak öncesi bir yana özellikle binli yılların başından sonra Anadolu’ya göçerek aşiretten esarete tarihi bir yolculuk yapar mazisi çılgınlıklarla dolu şu millet. Ve dünya tarihinin en uzun ömürlü sayılabilecek ve üç kıtayı da kapsayacak bir imparatorluğuna kadar taşırlar kıl çadırlarını. Görkemli mi görkemli günler yaşanır. Cami ve külliye tarzında sayısız eserler bırakılır. İhtiyaca koşut köprüler, su kemerleri ve saire. Ve de ardı arkası kesilmeyen seferler. Her milletten dinden alimleri, valileri, velileri olur velinimetin. Kendi milletinin ve dininin dışındakilere zulmetmezler asla. İdareyi de onlara bırakırlar en başından sona. Resmi kurgusal tarih böyle kargı ucunda. Yanlı taş kafa tarihçiler böyle yazmışlar.
 
Söz, Devletin bekası…
 
Oysa hiç de öyle hoş, rana olmadığı açıktan gizliye herkesçe bilinir. Bilmezden gelinir, belki de utanılır biraz. Otuz altı Sultan ile devam eder saltanat ve hilafet. Ve sultanların on ikisi tahttan zor kullanılarak indirilir. Kelleleri alınır çoğunun. Vicdanları oyulur, namusları kirletilir. Tahta geçip oturana ise rahat verilmez. Zatı şahaneye vezir dayanmaz, başvezir hiç dayanmaz. Sadrazamlardan kırk dördü cellattan kellesini kurtaramaz.
 
Sözde Devletin bekası…
 
Beka tuzağında uydurma İslam şeyhi fetvalarıyla eşikte, beşikte, keşikte canlı kardeş koyulmaz. Bir gecede tezelden katli vacip harcına karıştırılır canlar, kanlar, karındaşlar. Yine de baba oğul, oğul baba ve kardeşler arasında tahta kurulma sevdası ve kavgası hiç bitmez. Kan bürür gözleri ve oluk oluk akar, akıtılır. Acınmaz. Yürekler dayanmaz gözyaşlarına bakılmaz. Sonlara doğru içlerinden bir gardaş bırakılır, delirene kadar dört duvara baktırılır. Yüz yıllarca bu yüzden meydan her milletten devşirmelere ve arap hadımlara kalır. Dirayetli, hırsı güzelliği ile süslenmiş kindar kadınlara kalır. Hepsine şaşalı arabik isimler ve lakaplar takılır. Dinine imanına hizmet eden dininden olsa bari tarzı otağa yerleşir.
 
Ama velakin devletin bekası…
 
Böylece bekası fanisi öz milletine yabancılaşan bir monarşik aileye kalır tüm saltanat. Bu geniş Saraylı aile dünyaya hükmettiğini sanır zamanla. Uyduruk, aydırık kaydırık damatlar ve cariyelerden olma Sultanlar ve sultaniyeler çevresinde döner dünya. Anlı şanlı tarihin icraatları koskoca tarihi film içinde film dizilir tespihe. Döner baş, durur çark. Arada Haçlı seferlerinde takılır, bazen Bizans oyunlarına kurban gider. Ama hiç bakmazlar kendinden içeri. Asla yok denilemeyecek, törede bulunmayan ama asli kültürden sayılan nice tarihi gerçekler saklıdır ecdadın koskoca tarihinde. Ama saklanır.
 
Kaygı devletin bekası…
 
Hiç mi hiç araştırılmaz, önemsenmez… “Kim kimin anası, kim kime gebe, kim yüklenince değişen etnisite, kim koyulan zarifane adların sahipleri, kim valide sultan, kim aslını satan, Kim azledilmiş, kim boğulmuş, kim zehirlenmiş, kim zırdelilerce tahta çıkarılmış, kim deli, kim damat, kim asil avrat, kimin defteri dürülmüş, kimin boğazı düğümlenmiş, kim kaçmış, kim tarihten çıkarılmış, kim hepten deli bırakılmış, kimin kellesi vurulmuş, kim astırılmış, kim daha çocukken kavuklanmış, kim ondan biraz büyük ayıklanmış, kim çok daha genç küffara yem edilmiş, kim moruk çağında çarmıha gerilmiş, kim çok kızağa, kim az buçuk kazığa, kim kaçıncı, kim aracı, kim rüşvetçi, kim hain, kim zurnacı, kim zulacı, kim jurnalcı, kim gaddar, kim hain, kim kızıl, kim yeşil, kim kime nesil…” velhasıl ne çok kimlikli ne kirli bir tarihtir bu.
 
Saygıda kusur ! Devletin bekası…
 
Ecdadın koskoca tarihi incelemekle bitmez. Bir lebi deryadır. Ancak tepeden en dibine çeşitli kimliksizleri de bünyesinde barındırır. Neden barındırır bir türlü anlaşılmaz. Ağdalıdır tarihe işlenen şirretlik. Tahttan tahtalıköye ve sadaretten saadete, sadakatten ihanete uzayan yüzlerce yıllık almanaktır.  Alınır ve satılır idare ve idarecilik. Geçmişle kurulan sağlam bir köprüsü var gibi görünür ama yoktur. Bir ihtişamı vardır ama denildiğince muhteşem değildir. ihtiyatsızlık dolaşır gölgeliklerde. Hep ayak oyunları hep yalan dolandır yaşanan.
 
Dahası devletin bekası…
 
Ne anlı şanlı ve dahi çok kanlı bir tarihtir şu ecdadın klasik tarihi. Ocakları, bucakları, sancakları, kucakları kanla doldurur. Nice kandiller söndürür. Kandan beslenir. Belletilen ise resmen tarihi bir yanılsamadır. Uyarınca uzunca, yüzyıllarca zaman devam etmiştir bu yangın. Orta Avrupa’da bir söz vardır uzun tarihe kısa not düşen; “Ottoman çizmesinin bastığı toprakta çimen yeşermez…”
 
Ta ki Mustafa Kemal’e kadar.
 
‘Atatürk ve Cumhuriyet’ Hayırla anılacak ve hayırla devam edecek, ettirilecek, ilelebet tarihi bir gerçeklik. Gün öyle veya böyle bin yılların birikimi devleti korumak veya ‘devlet ve devret’ günü. Memleket etkiyi yetkiyi tek kişiye emanet vermeyecek Hayırlı ellerde.
 
Hakkımızda Hayırlısı! ‘Devletin Bekası’ …

Hiç yorum yok: