30 Ekim 2020 Cuma

tapınakçılar

 

tAPINAKÇILAR...           

Tapınakçılar açlık, sefillik, salgın hastalık ve cahilliğin kol gezdiği karanlık dönemlerin, sonradan olma dinci-şövalye kisvesine bürünmüş sakat ürünleridir. Özellikle Haçlı Seferlerinin birincisinden itibaren, lafta kutsal toprakların kurtarılması adına girişilen barbarlığın etkin temsilcisi ve gelecek zamana kalıntılarıdır...

 

Zora düştükçe Papa ve kilise, dönemin en güçlü ve organize silahlı yapısı olan tapınakçıları, kutsallık vakfedilmiş konumda, hemen her işte maddi bedeli karşılığı kullanmıştır. Soyluluk unvanları verilerek tarihin ilk sömürgeci hareketi Haçlı Saferlerine de dahil edilen tapınak şövalyeleri, zamanla krallara ve derebeylerine bile kök söktürmüştür.

 

Karanlık dönemlerde zenginlikleri ve politik gücü dengeleyen en önemli unsur haline gelen tapınakçılar, Haçlı Seferleri'nin özü dini idealler gösterilse de elde edilen ganimetten pay kapmak olduğundan tapınak şövalyeleri, mevcut din ahlakından da uzaklaşmıştır. Sırf maddi varlıklarını artırmak derdindeki soylular sınıfı, büyük küçük her yanlışa ortak çıkarları gözeterek, göz yummuştur. Böylece başı sonu belli bir macera, kutsal kilise çağrısıyla yinelendikçe yinelenmiştir…

 

Tapınakçılar şan ve şöhret kazandıkça, vahşi düzensiz disiplinsiz hareket ve eylemleriyle kontrol edilemez boyuta evrilmiş ve en kanlı katliamların öncüsü olmuşlardır. Haçlı Seferlerinin maddi kazanımlarıyla da hızla yükselmişlerdir. Hayal edilemez boyutta büyük zenginliğe kavuşan Rahip-Şövalye pozundaki tapınakçılar, kilisenin ayrıcalıklı desteğinde, dindışı eğilimleri gelişen, dine düşman eylemlilikle köklü bir tarikat olma yolunda emin adımlarla ilerlemiştir.

 

Yıllar içinde tapınakçı biraderler, kendilerine özel ilgi duyulan ve ayrıcalık tanınan havayı da çok iyi değerlendirmiş ve kilit makamları bir bir ele geçirmiştir. Kral olmasını istediklerine tacını sunan, taht mücadelelerine taraf olan bir güce erişmiştir. Hatta ilk kez Truva konsülü, tapınakçıları da toplantıya davet etmeye mecbur kalmıştır.

 

Payens liderliğinde oldukça gelişen ve geniş coğrafyalara yayılan tarikatın, ördüğü karanlık ağlar yayılmış, tarikata rağbet artmış ve hayran tapınakçı kitle oluşmuştur. Sahte rahip-şövalye tarikatına katılımlar artmış, hatta ağır suçlular hükümlüler dahi aklanmış, gizli yeminlerle tapınakçı yapılmıştır.

 

Çarpık model her zorlandığında sahte dini savaşlar icat ederek sivil halka hücum etmiş, güncel ağırlığını kaybetmemek için büyük savaşları kazanmamak üzere kurgulamıştır. Böylece kilise ve kralları haraca kesen kampanyalar yürütmüş, kasalarını şişirmişlerdir.

 

Servetin uçsuz bucaksız, ganimetin dayanaksız kazanıldığı sürecin son deminde, salt Papaya sorumlu ve bir başka otoritenin asla hesap soramayacağı ayrıcalıklarla, tapınak şövalyeleri tarikatı hepten raydan çıkmıştır. Kilise, krallar ve derebeyleri güdümündeki soylular ile tapınakçılar, ortaçağ karanlığını hazırlamışlar ve kapitalizmin temelini atmışlardır.

 

Kendilerine dindar görüntü vererek itibar ve imtiyaz kazanan tapınak şövalyelerinin, ustalıkla gizlenen gerçek yüzü anlaşıldığında ise Haçlı-tapınakçı zihniyet ve din iflas etmiştir.

 

İflah olmaz derin izler takip edildiğinde Tapınakçı tarikat Rönesans’a kadar açıktan, Rönesans sonrası yeraltına çekilerek yüzyıllar boyunca kirli ve gizemli faaliyetlerini sürdürmüştür.

 

Peki, bu sürdürüm ne zamana kadar, yeryüzünde açlık, sefillik, salgın hastalık ve cahillik pik yaparak devam ettiği sürece, kuleler arası kuryelik karanlık dönemleri peş peşe sıraladıkça, belki de değişik versiyonlarla kıyamet saatine dek…

Hiç yorum yok: