tAPINAKÇILAR...
Tapınakçılar açlık, sefillik, salgın hastalık ve cahilliğin kol gezdiği karanlık dönemlerin, sonradan olma dinci-şövalye kisvesine bürünmüş sakat ürünleridir. Özellikle Haçlı Seferlerinin birincisinden itibaren, lafta kutsal toprakların kurtarılması adına girişilen barbarlığın etkin temsilcisi ve gelecek zamana kalıntılarıdır...
Zora düştükçe Papa ve kilise, dönemin
en güçlü ve organize silahlı yapısı olan tapınakçıları, kutsallık vakfedilmiş konumda,
hemen her işte maddi bedeli karşılığı kullanmıştır. Soyluluk unvanları
verilerek tarihin ilk sömürgeci hareketi Haçlı Saferlerine de dahil edilen
tapınak şövalyeleri, zamanla krallara ve derebeylerine bile kök söktürmüştür.
Karanlık dönemlerde zenginlikleri ve
politik gücü dengeleyen en önemli unsur haline gelen tapınakçılar, Haçlı Seferleri'nin
özü dini idealler gösterilse de elde edilen ganimetten pay kapmak olduğundan tapınak
şövalyeleri, mevcut din ahlakından da uzaklaşmıştır. Sırf maddi varlıklarını
artırmak derdindeki soylular sınıfı, büyük küçük her yanlışa ortak çıkarları
gözeterek, göz yummuştur. Böylece başı sonu belli bir macera, kutsal kilise
çağrısıyla yinelendikçe yinelenmiştir…
Tapınakçılar şan ve şöhret kazandıkça,
vahşi düzensiz disiplinsiz hareket ve eylemleriyle kontrol edilemez boyuta evrilmiş
ve en kanlı katliamların öncüsü olmuşlardır. Haçlı Seferlerinin maddi kazanımlarıyla
da hızla yükselmişlerdir. Hayal edilemez boyutta büyük zenginliğe kavuşan Rahip-Şövalye
pozundaki tapınakçılar, kilisenin ayrıcalıklı desteğinde, dindışı eğilimleri
gelişen, dine düşman eylemlilikle köklü bir tarikat olma yolunda emin adımlarla
ilerlemiştir.
Yıllar içinde tapınakçı biraderler, kendilerine
özel ilgi duyulan ve ayrıcalık tanınan havayı da çok iyi değerlendirmiş ve kilit
makamları bir bir ele geçirmiştir. Kral olmasını istediklerine tacını sunan,
taht mücadelelerine taraf olan bir güce erişmiştir. Hatta ilk kez Truva konsülü,
tapınakçıları da toplantıya davet etmeye mecbur kalmıştır.
Payens liderliğinde oldukça gelişen ve
geniş coğrafyalara yayılan tarikatın, ördüğü karanlık ağlar yayılmış, tarikata
rağbet artmış ve hayran tapınakçı kitle oluşmuştur. Sahte rahip-şövalye tarikatına
katılımlar artmış, hatta ağır suçlular hükümlüler dahi aklanmış, gizli yeminlerle
tapınakçı yapılmıştır.
Çarpık model her zorlandığında sahte
dini savaşlar icat ederek sivil halka hücum etmiş, güncel ağırlığını
kaybetmemek için büyük savaşları kazanmamak üzere kurgulamıştır. Böylece kilise
ve kralları haraca kesen kampanyalar yürütmüş, kasalarını şişirmişlerdir.
Servetin uçsuz bucaksız, ganimetin
dayanaksız kazanıldığı sürecin son deminde, salt Papaya sorumlu ve bir başka otoritenin
asla hesap soramayacağı ayrıcalıklarla, tapınak şövalyeleri tarikatı hepten raydan
çıkmıştır. Kilise, krallar ve derebeyleri güdümündeki soylular ile tapınakçılar,
ortaçağ karanlığını hazırlamışlar ve kapitalizmin temelini atmışlardır.
Kendilerine dindar görüntü vererek
itibar ve imtiyaz kazanan tapınak şövalyelerinin, ustalıkla gizlenen gerçek
yüzü anlaşıldığında ise Haçlı-tapınakçı zihniyet ve din iflas etmiştir.
İflah olmaz derin izler takip
edildiğinde Tapınakçı tarikat Rönesans’a kadar açıktan, Rönesans sonrası
yeraltına çekilerek yüzyıllar boyunca kirli ve gizemli faaliyetlerini
sürdürmüştür.
Peki, bu sürdürüm ne zamana kadar, yeryüzünde
açlık, sefillik, salgın hastalık ve cahillik pik yaparak devam ettiği sürece, kuleler
arası kuryelik karanlık dönemleri peş peşe sıraladıkça, belki de değişik versiyonlarla
kıyamet saatine dek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder