GÖKKUŞAĞIM, ÖMRÜN DENİZ...
Deniz ile bütünleşilen ömür, hiç geçmesin istenir ama bir çırpıda geçer. Cız etse de yürek, mızmızlanmaya hiç gerek yok çünkü zaman durmaz su gibi akar. Acı gerçek budur...
Nasılsa bütün hikâye, cıscıbıl bembeyaz bir kumaşa sarılmaktır ve üstüne hayat perdesine üflenen nefes çekilince, sessiz sedasız hakkınca sahneden çekilmeyi bilmek gerekir. O vakit Deniz ağızda, Deniz akılda, Deniz yürekte asla çekinmeden ölüme yürünür. Gönül rahatlığıyla bilinmeze gidilir. Masmavi gökte parlayan gökkuşağıyla, lapa lapa...
Denize doğulan gün, kömür gözlü ömür perisiyle buluşma vaktidir. Sonrası yalınkılıç ufka seğirten hırçın dalgalarla umutlanmak. Ecel çarpana dek keder sultası...
Sultanlık ise son nefese dek durulmaz yürekle yüreklenmek. Duyulur duyulmaz bir fısıltının anımsattığı sus telkinine karşı sonsuzluktur. Samimi itiraf ise herşey koca bir yalan makamıdır. Sultanı yegah makamında...
Tek sahici olan Denizin, buz tutan gözlerdeki kavurucu güzelliğidir. Dahası kör bıçak gibi göğse saplanan gökkuşağı. Göksel sakinleştirici kıvamında...
Her an ayrımsız ve katıksız hislenmeye sebep ise Ekim üçlemesiyle tohum serpilen mevsimde, iyi ki doğdun kızıl toprak ve güneş tenli yaprak tekerlemesidir. İyi ki doğdun Deniz…
Doğum ile ölüm arasında göksel anlaşmanın Denizin derinliğine yansımasına yürek dayanmaz. Soluklanılan tılsımlı gün batımlarında, bir batında doğan dalgalarla bütünleşmeye de. Çünkü hakiki hazine, tam yıkılacakken ansızın beliren denizdir. Ve yalazlı bir siluet gibi kristal kubbeye asılan gökkuşağı. Ve Hiçten gelinir hiçe dönülür repliğinin içselleştirilmesi. Hepsi insanı büyütür...
Büyündüğünden itibaren tutkuyla türküler söyleyerek, zalime söylenerek geçip gider ömür. Hemde giz değil iz bırakarak.
Paslanıp pınarın gözüne serilmeyle birlikte ılıman bir serinlik tutar yakadan. Bir yakadan, Karşıyakaya koca bir ömür...
Ve beş paralık varsayılan sitemlerle sistem çöker. Hüzün dağılır. Bir tek Deniz kalır. Kaldı ki bilinmeze yolculuk kapıyı çalar. Düşler kararır, denize düşer cihan güneşi. Ve süratle geçip gider günler. Yol tükenir. Yolcu yorgun. Ve hararetle ömür perisinin yolu gözlenir. Güneşin tutulduğu, denizin doğduğu gün de...
Artık ne fark eder, yolculuk nereye ise orayadır. Hep beraber. Hele ki gök gürülder, yer yarılır. Başı sonu bilinmeyen notalara basılır. Yüreğe dokunan ise nice şarkılardan şarkıdır, kıssadan hisse Deniz şarkısı. Söylenir. Dinlenir. Sözleri sonsuza buharlaşır...
Bu arada yer gök deniz mavisi. Rengârenk kuşanılan edası, cefası ve sedasıyla, yangısı ve yankısıyla denizdir. Varlık nedeni deniz. Onca yılların mesajı ise denize ulaşmak. Okyanuslardan vazgeçip Denize koşullanmak...
Deniz içindir tüm uğraş ve deniz kor demir, kör duvar çıkmazında yürekten bağlanılan rengârenk gökkuşağıdır...
Gökkuşağım, ömrün Deniz olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder