28 Ekim 2020 Çarşamba

EFENDİLER, ÇÖKÜŞGEN

 

EFENDİLER YARIN CUMHURİYETİ KURTARACAĞIZ...

 

Büyük Ata'nın önderliğinde, kanın su gibi aktığı cephelerde, tayın yerine çarığını ve ağaç kabuklarını kemirenlerin, süngü ucu can pahasına seçimidir istiklal. Bu ülke, bu Cumhuriyet...

Emperyalizme kafa tutan böylesi bir Ulusal Kurtuluş Savaşı, tarihte ilk. Ve kazanılan. Sonrasında Cumhuriyet ile taçlandırılan. Önce vatan ve tam bağımsız bağlantısız bir ülke...

Ümmetten millete tarihsel yolculuk, öyle bir yolculuk ki; Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yıkmak isteyen kapitalizme karşı verilen Bağımsızlık Savaşı..." Uzun, yıpratıcı ve yok edici bir yolculuk. Mazlum ulusların devrimcilerine ilham kaynağı olmaya evrilen bir Kutsal İsyan...

Kutlu yolculuğun ilk günlerinde "Türkler haritadan silinmelidir..." söylemine sert cevap. Yedi düvele atılan unutulmaz tokat. Radikal bağımsız ve barışçı ide, önce niyet sonra diyet harmanı...

Tek cümle ile cümlesini, küllerinden Doğan memleket, yıkılmaz bir devlet ve yılmaz bir millet yaratan Büyük Kurtarıcı Ata'nın tek cümlesinde saklı dünya; "Efendiler Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz..."

Aslı "ya istiklal ya ölüm" iradesi. Keskin iradeli bir önderin, ölümsüz Ata'nın izinde, yokluk yoksulluk ve cahillik bataklığını kurutan bir Cumhuriyet...

Yaklaşık 100 yıl sonra bile dünyada bir başka benzeri kurulmayan, bir türlü yıkılamayan, kökü derinlerde modern bir devlet. Son 10 yıllarda bu vasfı zaafa uğratılsa da hedefinden asla uzaklaştırılamayan sağlam bir kurgu. İçten dıştan kemirgen kurtlara direnen, devrimci yolundan ayrılmayan bir kutsal emanet...

Emanete hıyanet son sürat, sanki 'Efendiler Yarın Cumhuriyeti yok edeceğiz' telaşında bir zihnizifir devrede. Çıkıp 'Efendiler Yarın Cumhuriyeti çok ararız' diyenlerin düşman sayıldığı bir atmosfer. Kaçıncı cumhuriyetçi, hangi saltanatçı oldukları bilinmezler yüzünden harcanan ve kararan bir gelecek. Cumhuriyetin geçmişten geleceğe kutlu yürüyüşüne mani olma yarışı. Nüfusu nüfuzu sahiplikle, öyle hologram seçimlerin, havadan tayinlerin, istiklali sindiremeyenlerin, istikbali  feda edenlerin dayattığı istibdat tutmaz bu bereketli topraklarda...

Çünkü istikbalin ilelebet kendilerine emanet edildiğini bilenler ve hissedenlerin, kayıtsız şartsız Büyük Ata'nın korkusuzluğuyla; "Efendiler Yarın Cumhuriyeti kurtaracağız" haykırışları yeri göğü çok yakında inletir.

Sert adımlarla...

 

ÇÖKÜŞGEN

 

Hayata hazı kıta dolanlar dolar ve hayata dair en kötü senaryolu film çekilir. Kan çekilince en başta sıkı aile bağları zayıflar. Saygı sevgiden itaate, zaaflar artar. Yasal özgürlüğü tanımazlık ve temel hakların ihlali büyük çöküşü hızlandırır. Sıkıntı başlar...

Büyük çöküş filminde pik yapan sıkıntıyla beraber ailede çöker. Ailesel değer sonradan anlaşılır. Çünkü sıradan bir çekimle aynı standart bir daha asla tutturulamaz. Zaman geçtikçe iş işten geçtiği kafalara dank eder, ailenin önemi daha da kavranır. Ancak yıkım katmerlenir, yürek kavrulur. Yaşamboyu çöküntünün suçlusu olma acısından kurtulmaya çabalanır. Dilekçeye derkenar kader, kader ama kadın çöker devlet çöker, faslıdır...

Hasıla toptan çöküşle kırpık, kıytırık hayatın devamında ısrar, kopup gelen tehlikeyi sezgide eksiklikler yaratır. Aksine, dirayet ve direnç gerekmektedir. Yoksa göze alınamaz derecedeki kayıplara, modern usulde aldırmazlık eklenir. Baştan sona adı adresi mezbelelik, seyri eğlencelik mezalim merkeze çekilir. Hızla gelişen banallik her doğanın başına bela motor, motor gücü...

Hayata dolanlar dolar ve en kötü hal başa gelince geleceğe dönük plan proje cerrahi işlem gerektirir. Tüm dengeler altüst olurken neşter işler. Eğrisi doğrusu belliyken farklı uygulamalarla düzene sokulmalıdır hayat. Hiç çekinilmeden akıl ile, arnamus, temiz kutlu bir çözeltiyle...

Elbette kötü senarylu, kötü çekim filmdir motor denilince başlayan. Kan kaynar her gördüğüne ama kanmaz. Gelgeç şevkler insanlıktan çıkış karnesi olmaz. Zaten karın ağrısı arttıkça, sümenaltı edilemeyecek belgeler de senaryolaşır. Çünkü ayağa düşme, bayağılaşma çöküşün bir diğer payandasıdır. Paya düşen mutlaka alınır sahnelerini kodlar üçüncü sınıf film olsa da...

Hangi paylaşıyla iğrençlik kabullenilir, anlaşılmaz biçimde güncel genel gerçekliğe nasıl şaşkınlaşılır ve çıkmaza sürüklenilir, üzerinde hiç düşünülmez. Hangi akıl çökertmesidir, hangi telepati, neyin takibi hangi gerçeklerden kaçıp uzaklaşmadır yüzleşmeye yüz gerek cesaretini iç eden kimdir? Neden hiç sorgulanmaz. Nedendirin cevabı bulunamaz, verilemez. İşte büyük çöküş filminin ana hikayesi...

Hikaye uygunsuzdur ve en kötü hava, havadis ve duyguların hayasızca senaryoya dokunmasıdır asıl uyumsuzluk. Yıl üçyüz gün aynı havayla, sırt dönük solumalar sonrasında, aniden sıklaşan uyurgezer havalanmalar filme çekilir. Çekilen ne varsa sahte cilveyle gereksiz oyalanmalardır. Kusurlu oynamalardır.

Oysa kanunlara uyan bir umursamazlıkla çekilmesi en doğrusudur. Kangreni söküp atmak, kendinden kaçmak, ucuz filmi akıldan resmen silmek de. Kesin silinecek sahnelerin buluşturduğu sırf ihtiyaç karşılama rengine ve renksizliğe karşı koymalar da. Herşey oyunun bir parçasıdır.

Büyük çöküşün çokgenleri, paslı plakası belli araçta, koltuk azabından sonra günügünlük platin plazada kıvranırken, çatkapı hali filmin en çarpıcı sahnesi olabilir. Küçükten büyüğe yaşanan travmalar da. Ama küçüğüne zarar vermekten çekinen, küçük büyük günahlarla asla oynaşmaz, varolan aklını kullanır. Dahası en hassas halleri ve olabilecekleri umursayıp, aynı yere bir daha park etmez. Tümü filmin püf noktasıdır...

Hayata dolanlar dolar belki ama can pahasına yaşananların ve yaşayanların filme çekilmesi çekilmez. Çekilirse en kötü senaryolu film olur...

Çöküşgen irade hayata dair bağları da zayıflatır. Sonra kaçıp gitmek de çare olmaz. Afişleri karaperdeye, ad ve namları beyazperdeye çivilenir...

Yani en kötü hayat en iyi filmlere,  en iyi hayatlar ise en kötü senaryolara konu olur. Artık hangisi, hangi yel akılla çekilirse. Çek edilmemiş roller hangi ruhla veya ruhsuz canlandırılırsa...

Yani kıymeti anlaşılamaz, artı değerli bir çözülmeyle çekilir film ve salt büyük çöküşü resimler. Loş salonlara dolanlar dolar ve bir kaç dolar ederine film başlar...

Perdeye yansıyan kısa filmin adı da çöküşgen olur...

Hiç yorum yok: