21 Eylül 2020 Pazartesi

SU VE ATEŞ

 SU VE ODUN VE ATEŞ...


Üç tarafı denizle çevrili, yerleşkede en büyük gereksinimdir su ve odun ve ateş. Her dönem öyle çok rahatlıkla karşılanamaz bu üçleme. Çünkü susamak, acıkmak, donmak ve yaşamak üzerine gelişen Dünya kurgusunun vazgeçilmezleridir üçü de...


Bilgi ve belge kavrama düzeyi düşük, sentez analiz ve değerlendirme yeteneği sıfır, sokma kısır akılla eylem ve söylem geliştirenler anlayamazlar bu gerçekliği. Ve her zaman sonuç tabii ki fiyasko olur.


Her şeyden önce temizlik ve temiz kalmak şartı insanlığın gereğidir. Arınma su ve odun gerektirir. Ayrıca hala çoğu yerde suyu ısıtmak için ateş. Yani Dünya yanmak vw yakmak üzerine kuruludur...


Su ve odun, kalp ve sahte mevzilerde bile en gerekli gereksinimdir. Kötü hava koşullarında, hatta yemek içmek için bile yoğun emek gerektirir. Tükenme noktasında da, ölümlerden ölüm beğenmeyip ölüncede. Korkunca da...


Su ve odun temini ciddi efor sarfı, belli belirsiz risk ve zapt edilemez sınırda göz göze gelinen tecrübedir. Su ve odun tescilli markadır. Ateş tecelli...


Tek kerelik bir yanılsama bile koca denizin tek Adasını bir gün tutuşturur. Suyun kaldırma ve götürme kuvveti ile ateş yerleşim alanlarına dek yayılır. Kızol kızgın alev yerleşkeleri arar bulur. Oysa ortaklığı pekiştiren su, odun ve ateştir. Üçleme merhamete kalmış eksikliktir. Veya eşitliktir. Veya eşitliği bozan, dağ orman nesnesine dönüşü nesline öğretmektir.


Üç tarafı cennet Denizi yarımada, su deryasıdır. Yüce dağlardan ovalara, havalardan denize ulaşır tüm akan sular. Her yerde her derde devadır. Kendi kanunları çerçevesinde işleyen, doğa içinde var olandır. Akla zehir uçlu mızrak batınca da üç tarafı deniz, yerleşimlere dar gelir. Herkes daralır...


Tarla kenarı veya tam ortası eski giysiler giydirilmiş kılıksız korkuluklar, su ve odun arasında kalan karakargaların korkulu yazgısı olur. Güneş ateşiyle yanan tarlakuşları ise sonuç. Başta silik bir tablo gibi görülen akan su üzerindeki yüzen odunlar ise üç tarafı denizle çevrili yerleşkenin yıllar yılı süren önlenemez tuhaflığıdır. Baş belasıdır...


Su, odun ve ateş alçak tavanlı, etkileşim mekanlarında da en vazgeçilmezlerdir. Dallanıp budaklanarak büyüyen bir öykünün ve loş karanlığa dökülmenin mimleridir. Meymenet bırakmayan bir perdenin çekilmesi ve kuş kafesi rahatlamasıdır. Islak bir çıtırtıyla alev alan tutuşan alçak tavan ve odundan kirişlerin kağıt gibi küllenişidir. Demir kafesin içinde cansuyu beklentisi ve canına susamışların gagasında taşınan aynı gereksinim aynı nağmedir. 


Üç tarafı denizle çevrili bir yerleşim alanında havaya karışan kıvılcımlar, ağlak ateşin alemi nefessiz bırakan kokusudur...


Yani aritmetiği çok can yakar bu işin. Su ve odun eşittir ateş. Su büyüktür, odun ve ateş. Odun ve ateş iki bilinmeyenli denklemdir. Su çok bilimeyenli Deniz. Suyun karekökü ise okyanus...


Üç tarafı Deniz çevrili bir yerleşkede, sebepsiz doğan yangın, çok rahatlıkla asma köprüleri de eritir. Ve rahatlık da bozulur...

Hiç yorum yok: