HAYATIN
ŞİFRESİ...
Şifreli
hayat yalandır, yavandır. Kitapsız hayatta öyle. Yavanlık hayâsızlığı azdırır.
Haylaz adımları çoğaltır. Çapsızlığı hatırlatır. Çatlağı yaratır. Ve çatlak
genişler, genişledikçe hepten kitapsızlaşılır...
Kitabın
şifresi beyin arkası ham hayal dünyasının gerçeğe tersten akışını şifreler. Hayatın
içinde kayboluşu resimler. Veya sarsak varoluşu...
Oysa hayatın
şifresi tek bir cümledir; aynayı düz bırak, bakmaya yüz bırak...
Hayatın
dönüm noktası ise çözülen veya çözülemez sanılan şifrelere endekslidir. Hayatın
şifreleri tarih boyunca, teoride veya kitaplarında karşılaşılan bir sistemsel
bütünlüktür. Pratikte ise yaşamak, ayakta kalabilmek için sürekli şifre kırmak
demektir. Hayasızca, hayatı ve hayatın içindekileri kırmak değil.
O kırım yüzünden
insanlık sürekli gizeme takılır. Daima sırlarla yaşar. hayatı doğru okumadığı
için de daima dehşetli sırlar ile sınanır.
Yine de
kitapsızlar, saklamak ve gizlemek temelinde bir hayat kurar. Kurgular kısa
zamanda kuşa döner. Toptan kusur odaklı olsa da bile bile katlanılır. Ancak
hayat vakti zamanı gelince onları toptan kusar.
Çünkü
keşfedilmesi güç mesajlarla kıymetlenir hayat. Hayat kısa sürelik şahsen
şahlanmak üzerine belki yükselebilir. Ama yükselme derdiyle, aşkın pik
yapılınca şahsiyet kaybı yaşanır. Başa kakılan boş mesajlarla da düz mantık
çöker.
Hayatın
içine gizlenmiş öyle mesajlar vardır ki, en değerli kabullenilenleri dahi suçsuz
yere dışlamayı öne çeker. Haytalığı hak gösterir. Boğucu hava değişik
entrikalarla beslendikçe de hayatın şifresinin daha sık aralıklarla
değiştirilmesi gerekir. Çünkü aynanın arka yüzünde şifrelerin can yakıcı, can
alıcı hali de kendiliğinden güncellenir.
Hayatın
mantığı ve felsefesi, şifrelerin bir bir kırılıp, gizemin ortaya serilmesi,
gerçeğe ulaşılması olduğu unutulmamalıdır. Unutulursa eğer şifreler patlar, sırça
saltanat çöker…
Önce
sarımtırak ampullerden, en titrek olanları şifrelere göre sırayla patlar. Sonra
peş peşe patlaklar artar. Doğan patırtıda loş labirentteki kitap rafları
arasında kaybolmak evlâdır. Ancak evlayı, mevlayı hiçe sayarak yapılanlar bir başka
kitapsızlaşma emaresidir. Ve bu embesillik boş baskılı sararmış yapraklarda
görünmez biçimde yerini alır. Ve de hayatın şifresi kendiliğinden değişir...
Hayatın
şifresi sıcaktan solmuş, keskin ayazdan buz tutmuş topraktan fışkıran çığlık
olunca da kil vazolar kırılır. Çiçekler solar, güller kirlenir. Kirlenişin şifresi tek cümledir; aynaya yüz
bırak, güzele güz bırak...
Güz, gez, göz
arpalığında hayatın yaratıcı gücü, en gözde halleri bile yutar. Yüzde tatlı
eser bırakmaz, muntazam mihrabı harabeye döndürür. Sönük silik halleri yaşatır.
Hayata ilham veren yanları törpüler. Yetişkinlerin gücüne gider, giderleri
şifreler.
Ve herkese eziyet
ile harami meziyet arasına sıkışan mankof manzarayı hiçbir şifre açmaz. Uçurum
derinleşir ve genişler, tüm kodlar kırılır, arsızca pik yapan kollar kanatlar
kırılır.
En çözülemez
zannedilen şifreler dahi hayatın sunduğu, hayal kırıklıkları ile çözülür. Zümre
zevat çözülür. Yapmacık ilişkilere dayalı gösteriş, cahil cesareti caka kitaplara
tersten girer. Zordan itiraflar ve berbat sonlar en muazzam kitap gibi,
muhteşem hayatları da bozar.
Bozguna aldırmadan
hayatın tersine, kitabın tersine sinsilik ve tilki kurnazlığı daima muhtaçlık
kovalamaktır. Anında sonunda muhtaç olmaktır. Tıpkı şifreleri bir bir kırılan
hayatı aynalarda bulmak gibi.
Yüzde yüz
yüzsüzlüğe hayatın şifresi tek cümleciktir; aynayı düz bırak, bakmaya yüz
bırak.
Bırak gitsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder