5 Eylül 2020 Cumartesi

YAZI KIŞI SANSÖR...


Sansür. Sıkı denetim. Karartma. Karanlığın, zor zenaat halka yansıyan parlak ışığı örtmesi. Karartma düğmesine bir yerlerden faşizanca basılarak lafta özgürlüğe kavuşturulmuş gösterilen basına medyaya emasiasyon etkisi. Emaculation. Apaçık sansür koymak. Cehennemi sansör...
Bu kapkara cehennemde gitgide kolaylaşmayan, bir gün bir gün daha zorlaşan bir iş yazmak. Her yaz külrengi dağların eteğinde kırmızı bir kumsalda güneşlenmek değil yazarlık. Karakış ortası doğan kızgın güneşte dağlanmak...
Sansür ve sansörlere rağmen salt beynini boşaltmak üzerine gelişen, duygu ve mantık yoğunlaşması yazmak. Tekrar tekrar üzerinde düşünüleni ve yaşanılanı kelimelerle cümle kabına dökmek, cümleleri paragraf kalıbına metalik kurşuni harflerle bir güzel istiflemek yazmak. Yani en zor yolculuk okur yazarlık...
Yazmak, acılardan kurtulmanın dertlere ortak olmanın, ualan yanlış akıp gidenlere set olmanın, en doğru ve yalın ifade biçimi. En çıkar yolun en ücrada bile olsa aranıp bulunması. Karanlığa kapkaranlığa korkusuz haykırış...
Her şeyi düzene koymak, zihinlerdeki karmaşayı yoklamak ve gündelik hayatla baş edebilmeyi önermektir yazarlık. Yazarlık nazarlık bir iştir. Nazar değmez ustalık ise asla ve asla vazgeçmeyip, yazmayı denemeye devamın kutlu armağanı...
Ar ara, dur durak demeden jurnal. Karanlık akılla kötüleme, temelsiz şikayet ve körleme ihbarlarla ve daha başka türlü aksiyonlarla millete ulaşan gerçeklerin engellenmesi. Otoriteyi jurnalitenin belirlemesine izin verilmesi. Jur çağına ait denouncer denemeler. Muhbir şatafatı. Saltanatı jurnal...
Sultanlık bir yana saltan kalınsa da, gide gele iç huzuru bozulan ama kendi kendine iyileşmeyi de bilen bir rahatsızlık yazarlık. Yazmak gelgitlerle sadece kendine zarar veren bir bilgesel yolculuk. Yazarlık en basit haliyle bile çalakalem devasa çalkantı. Biraz bireysel terapi. Biraz kendi kendine tedavi...
Tedavülden bir türlü kalkmayan çok ileri demokrasi mahareti ise katı sansür ve kitlesel jurnal. İşleyen, harf düzeneğini, anlam ve düşünce pratiğini, ilk yazı denemelerinden itibaren keskin denetleme mekanizması. Hükümet hükmüyle yazı bilimine faşizan darbe. Yazının karakter ve içeriğine bakıp güneşi zaptedecekler endişesi. Endişelerin sağanağında doğan ise grafobi...
Gramofonda çalan eski bilindik heybetli şarkılara ve grafobiye rağmen, güneş parıltısından yürek sıcağına, denizlerin hırçın dalgasından sıra dağlara, hayatı değiştiren en doğru seçenek belki de yaz kış yazıyla yoğrulmak. Yorulmak ama denize sırtını asla dönmeden yaşamak. Sanki bir sahil yöresinde derin ufka yönlenmek. Yönü ve yöntemini yazarın belirlediği bir eylemin mimari olmak. Dünyanın sonuna dek kalacak en değerli kanıt olan kayıtları kayda geçmek. Hey gidi yazarlık...
Bu çağdışılık girdabında çok zor olsa da yazmak, yazmak gerçeği yaşamak için. Doğruyu yakalamak için. Zihinlerin bulanıklığını dağıtmak için. Kararlı ve cesur bir atılım için...
İşte için için güçlenen ve bu kapkara cehenneme değişmez yazgıdır demeyip etik kurallar çerçevesinde direnen tek kalelerdir matbuat ve medya. Daha ele geçirilmemiş, preslenmemiş olan kaleleri zifiri karanlıkta, karanlıkla basmak bu yüzdendir. Bu yüzdendir press de button...
Ve bu tonda hak ve özgürlükleri kısıtlayan, hepten karartan besleme baronların balonu da bir gün mutlaka patlar...
Evet gitgide zorlaşan bir iştir yazarlık. Çünkü yazıyı teste tabi tutan, pes dedirten derecede sansürcülük ve jurnalcilik had safhada. Paragraf sahife savaşılır ve presser melanetine yılmadan karşı koyulur.
Koyulur ama karşıtlığın karşılığı tek bir mahallede. Yazı kışı elde kaleme, sırça köşkü çevreleyen çelik tele bir bir uygulanan aynı kümülatif tahakküm...

Hiç yorum yok: