31 Ocak 2015 Cumartesi

“SOSYAL DEMOKRASİNİN İKTİDARI SOSYALİST DEVRİMİN TA KENDİSİDİR”

Bir siyasi toplantıda yaklaşan genel seçimlerde milletvekili aday adayı olmak isteyen emektar sosyal demokratların kendilerini tanıtımlarını ve siyasi sunumlarını dikkatle izleyince yaşanan akıl tutulmalarına karşı bazı açılımlarla katkıda bulunmak gereği kendiliğinden doğdu. Yılların birikimi bir gerçek var ki şu garip ülkede sosyal demokrasi hangi parti tabelası altında olursa olsun hiçbir zaman kolaylıkla iktidara gelemez, getirilmez.

Doktrini çok iyi bilenler ve inceleyenlerin dışında kalanlar bile, yani denizin dibinde batık hazine arayanlar ile iğneleyici sözlerden incili define çıkaranlar dahil bu değişmez gerçeği çok iyi bilirler aslında. Çünkü “sosyal demokrasi tarafından iktidarın ele geçirilmesi sosyalist devrimin ta kendisidir”, taş baskı resmidir. Onun için tüm emperyal güçler bu iktidarlaşmaya ne pahasına olursa olsun karşı durur. Eğer sosyalist bir devrim değil de demokratik bir değişim hedefleniyorsa o zaten geçici bir devrim olur ve sürekliliği olmaz. Konu da o değil zaten.

Ancak bu devrimci süreç anında tersine de işleyebilir, işletilebilir de. O yüzden çağdaşlığın, bilimselliğin ve demokrasinin temel taşları yerinden oynatıldığında tüm siyasi tasarımların cılkı çıkar ve umulmadık biçimde karşı devrim süreci başlar. Bu gün yaşandığı gibi. Bu saptamalar demir uçlu yazıcının resmi kaydında ise şöyle geçer;

“ Sosyal demokrat devrim boyunca, devrimi ilerletme olanaklarını en iyi biçimde sağlayabilecek, sosyal demokrasinin burjuva partilerinin tutarsız ve çıkarcı siyasetlerine karşı savaşımında kollarını bağlayacak ve devrimi burjuva demokrasisi içinde erimekten koruyacak bir konumu elde tutabilmek için çabalamalıdır…”

Bu çaba öyle yoğun ve keskin harcanmadıkça hele hele dinsel motiflerle süslenmiş bir karşıtlık alabildiğince cazibe kazanıp güçlenince sosyalist devrim yapmak bir yana, mevcut sosyal demokrat devrim bile avuçlardan kayar gider. Bu nedenle ülkede kendine solum diyen tüm partilerin en önemli meşguliyeti iktidar olma arzusu en çekici ve en muhabbetli şekilde bu paragraf çerçevesinde bir daha gözden geçirilmelidir.

Yani; “ Sosyal demokrasi geçici hükümette iktidarı ele geçirme veya ona ortak olma amacını gütmemeli, aşırı devrimci muhalefet partisi olarak da kalmamalıdır…”

Aslında hayatın gerçek anlamını çözmeden, tüm renklerini tanımadan siyaset öngörmek ve yaşamak, politika mezarlığında bol paraya yer ayırtmaya bedel bir tutumdur. Bu tutukluk toplumda hissedildiği an ise güvensizlik artar, devrimci tutku da biter.

O halde; “Sorun şu yada bu sosyal demokrat grubun burjuva demokrasisi içinde erimek isteyip istemeyeceği veya böyle bir şeyi istediklerinin farkında olup olmadıkları da değildir. Erimeyebilir, kişiliklerini ve kimliklerini de koruyabilirler. Ancak burjuvazinin tutarsızlığına karşı mücadelede elleri kolları bağlı kalabilir…”

İşte o vakit, onca emek, onca alınteri, onca sene, önlü arkalı seçimlerde boşa gider. Zaten sosyal demokrasinin biçimsel bağımsızlığına karşın ayrı bir parti olarak tam bir örgütsel yapıya sahip olmasına rağmen gerçekte bağımsız olmadıkları da şimdiden rahatlıkla ortaya koyulabilecek bir gerçekliktir. Bazen olayların akışı içinde kadrolar proleter bağımsızlığın gereğini meydanlara, alanlara yansıtabilir de yansıtamayabilirde. Yansıtsa da yansıtmasa da burada önemli olan siyasi çalkalanışa ve direnişe öncü olmak noktasındaki isteksizlik ve beceriksizliktir. Düşünülenin aksine çoğunlukla öyle zayıf kalınabilir ki bir bütün olarak burjuva demokrasisinin içinde erimeyle yüzleşilir.

Son ve sol tahlilde bu hiç de arzulanmayan eriyiş tarihsel bir olgu, siyasi bir realite haline dönüşerek en kılcal damarlara dahi sıçrar. İşte asıl tehlike budur.

Dört bir yandan kuşatılmışlığın getirdiği aşırı stresin yoğunlaştırdığı ve yorgunlaştırdığı örgütler ve kadrolarla sağa kaymadan devrimci bir duruş sergilemenin kolay görülmeyişi yeni benzeşmelere iter sosyal demokrasiyi. Bu sıkışmanın neticesinde sola açılmadan söz edebilmek bile hiç nedensiz ve gerekçesiz korkuları tetikler. Yani yapılacaklar listesi boşalmadan, boşaltılmadan düşünceyi eyleme dönüştüremeyecek yeni ve gereksiz yüklemelerle boşa zaman yitirilir. Örgüt emekçileri her zamanki gibi yine küstürülür. Zamanla uygulanan takdir yerine tekdir modası da içten dışa tutmaz, fayda vermez ve politbüronun manevra alanı gittikçe daralır.

Öyle ki aşağıdan yukarıya tam özgürlüğe kavuşulamayınca kitlesel boyutta ulaşılamayan her şeyin delisi divanesi olunur. Bu devinimde sosyalist devrimcilerin eylemliliklerinin nesnel niteliği bir nebze de olsa devrimci ve cumhuriyetçi burjuvazinin amaçlarının ve amaçladıklarının gerçekleştirilmesi görevine indirgenebilir. Ancak zamanla bu da kadrosal yenilenme dönemlerinde baş edilemez sıkıntılar yaratabilir. Ayrıca belli zamanlarda en aktif biçimde en ön saflarda yol, yön ve zemin bulma bir dönüşüm veya devrim hevesini tırmandırabilir. Ama iş listelemelere gelip dayandığında kim nerede niçin sorgulandığında başka genel geçer kurallar işletilince yol iz şaşırılır. Her şey yarım kalır.

Şark ve şirk sirkinde cambazlık edenler, canbazları işte tam bu aşamada acımasızca karalamaya başlar. Bir zamana kadar bu saldırılar sürer ve bir partinin ana çekirdeği olmaktan men edilenler çoğu kez kaderine küser. Veya sosyalist aydınlar grubu olarak kalmayı da bir seçenek olarak görür ve vakti zamanın kendilerine de geleceğini boşuna beklerler.

Formüle edilen tüm taktik tavırlar ve sloganlar demokratik devrimci ve cumhuriyetçi burjuvazinin sloganları ile çakışınca gidişatın durdurulması da iyice zorlaşır. Dinci değişimin olacağı gün gibi aşikarken sosyal demokrasi iktidara gelebilir mi, kim bilir?

Bir siyasi toplantıda yaklaşan genel seçimlerde milletvekili aday adayı olmak isteyen örgüt emekçisi sosyal demokratların kendilerini tanıtımlarını ve siyasi sunumlarını dikkatle dinleyince yaşanan akıl tutulmalarına karşı naçizane bilimsel açılımlarla katkıda bulunmak şart oldu…

Hiç yorum yok: