21 Ocak 2015 Çarşamba

SABİTE ŞARTLAMA, ŞAŞKINLIK, ŞARTLANMA ŞARKLILIĞI VE DİN…

SABİTE ŞARTLAMA, ŞAŞKINLIK, ŞARTLANMA ŞARKLILIĞI VE DİN…

Kan kırmızı bulaşınca dini atmosfere yeryüzüne yağan kar da, yağmur, tipi, boran da kızarır. O kızgınlıkta şartlanmalar ideye, fikre, dine, mezhebe, ırka, renge bağlanır. Merkezsel sabitlenme zamanla deneyim şartlanmasını da şartlar. O şaşkınlıkta ve şartlanma şarklılığında öten artık gerçek İslam bülbülleri değildir. Çakma ve yandan çarklı bir aldanıştır billurlaşan. Yüreklere tüneyen kargalar ve akıllara dadanan akbabalardır aslolan ve bülbüllerin yeri artık kapılmıştır. Ve bu kapanda yer gök hava, din ve mezhep adına kan kırmızılaşır ve o ilahi adaletten kopuş başlar...

Sonra şartlanılan fikre körü körüne sabitlenilip saplanarak karşı hiçbir görüşe hoşgörülü davranmamak eylemleştirilir. Bu durum nedir, neyle isimlendirilir herkese göre değişir. Değişir ama tersi tutumun adı deneyimdir ve dersler çıkarmaktır tarih yapraklarından. Deneyim; yakınlık, hısımlık ve yarenlik kurulan, şövalye yüzüklü ince kıyım bir orta yaş delikanlısının hasta yatağında yuttuğu haplarla tutunabildiği hayattan kopuşuyla kendine gelmek gibi bir şeydir aslında.

İllet vurmuş da haberi yokmuşçasına bir yok oluş öyküsüdür kan dökülen albümlerden yansıyanlar. Seramikten geniş tabaklarda sunulan çepeçevre dizilmiş yapma meyveler şeklini şemalini düzeltse de anıların bozulmuş bir kere her şeyin tadı. Kocaman sürahilerde sunulan bol buzlu limonatalar bile kandıramaz bu kısır susuzluğu, susamışlığı. Durduk yerde din ve iman sorgulaması yapma şartlanmışlığı da kimseye Allah emri ve de vahiy değildir asla.

Kuran’ın kurguladığı  Kur’an’a inanmakla, anlamakla başlayan manasal enginliği yıpratmak, dört bir yanı yangın yerine çevirmekle bitecek bu sürece kirli sular taşımak ölüme götüren büyük yalanlardandır. Hangi akıldır peşine düşülen, hangi dindir tapılan anlamak mümkün değil. Tarikatçı abartması ve abanmasıyla bayatlayınca kahrolası düzen, düzmece hayatlar ve illetlikler ortaya dökülüyor. Ve nice savruk hayatlar bir hiç uğruna ala kargaların kılavuzluğunda ve ablukasında kadavralaşıyor.

Sabit fikre aykırı tüm değer ve fikirlerin reddi, donuk ve mat bir yapının tesisini de test eder. Testilerinde bin bir çeşit öğrenme metodu bulunmasına karşın ecel şerbeti içmeyi inatlaştırmak, yalnızca şehitliğe mertebe şüpheciliğidir. Bu çapraşık düzende deneyimlerden ders çıkarmadan, askersel boyutta dinsel motifte ortaçağsal hizmet tarzı, bu hizmetsel aşk neyi niçin kanıtlar belli değil. Dinamikleri bozulmuş ve dinamitlerden medet uman bu şartlanmışlık neyi ortaya koyuyor apaçık görüntülerde kayıtlı.

O kafa koparan kapanlara kapılmalar, boğuk sesli gecelerde çepeçevre tüm özgürlükleri sarmalar ve yutar. Bu adı Şarlo olur, Şarli Şaplin, Hebdo, Cumhuriyet, Agos olur ama edepsizlikler görülmezden gelinir. Yüzsüzlük en ücrada ve bir hiç görülen adı sanı duyulmamış Esenler Time uzayana dek susulur. Hem de Germanya’da geçen o meşhur fıkra biline biline. Böyledir işte karanlığın ayak seslerinin yayılışı. Dindarlık edebi gereği görüldüğü an düğmeye basılmaz, nedense susulur da susulur. Dinler ocağında pişmemiş tabletler olarak kalır tüm yazıtlar, yazıldığında en iyiden sayılacaklar ve makamları rakamlaştıracaklar. Dünyanın böğrüne saplanan bu kara islamik deneyler çok acayip sırla gömülür toprağa nihayetinde ama çok can alırlar, epey can yakarlar gitmeden evvel. Ancak adı o, şu, bu olanlara nasılsa bize hiç uğramaz korkaklığıyla sarılmak semaları da üzer herhalde. Hiç bize dokunmaz varsayılan ve hatırı bu yüzden çok sayılanların punduna gelip bir gün Tanrısız Allahçılar babında rahata alışmışların, yadırgamazların, sanki istikrar varmışçasına aman istikrar bozulmasın borazancılarının yakınına ışınlandıklarında şartı şurtu kalmaz inançların her nevisinin...

Şartlanarak, şartlı reflekslerle yaşayarak deneyim kazanamamak ve deneyin ta kendisi olmak ve dahi iş bilirlerce kolayca kontrol altına alınmak ve kontrolde tutulmakla devam eder dinsel siyasallaşma. Hal böyle olunca da karşıtların tüm söylemleri canını sıkar siyasal dincilerin. Kimseler alınmasın ama meselenin özü, tespitler doğrudur ve karasal iklime uyan kurmaca İslamcılığın topluma dönük yüzü karanlıktır gerçeğidir. Aynen böyledir durum ne kadar saklanmak istenirse istensin. Parasal düzenekte ve düzmece din frekansında dilediğince ve deneyimsizce insana kıymalar şartlı refleksliliğin dışa vurumunun tam tescilidir. Bölgeler arası ve belgeler arkası barışa gem vuran, nüfuz ve coğrafya savaşı ötesine taşınan ilkel yaklaşımlarla sabit yanlı, yönsüz, hamallıktır. Bu ham Allahçılık çiçek bahçesi düzenliliği sağlamaz fezaya. Bu övülen ve dayatılan asla dinsel ereği ve gereği bulunmayan fikri sabite neferlik ve müflisçe noterlik belki nirvanaya ulaştırır ama hidayete ermek Allah muhafaza.

Tanrı kelamları boğazda düğümlendikçe cennet göğsümde saklı, cehennem ise aklımda serzenişleri gökkubbede çınlar durur. Adamakıllı adam olmayan fikri sabitlerin dinsel aykırılıkların kucağına düşerek piyonlaşmasına normal bakanlar olabilir. Ama şol cennetin ırmakları şirinliğinde gönül perdesinde misafir tutulmaları normal olmaz. Bu anormallikte serseri mayına basmış hokkabazlar gibi zorlama gülücüklerle bin bir parçaya ayrılıp dört bir yana cennet havarisi havasında dağılmak zatlık değil, Tanrı’nın yüce öğretisine zıtlıktır. Bu zıtlık ve arsız zıplamalar da bir yere kadar meşrudur. Zaten tüm dogmalarda karanlığa ev sahipliğine ısrar, inat ve ayak direyişin sonu cehenneme direk misali geçer.

Ayrıca din adına sabit yüklenenlerin, sabite subutayların ve subuların bir denge unsuru olarak durum tespitinde kullanılmaları da başka bir tanımsızlık ve deneyimsizliktir. Deliliğe varan boyutta bu harcanışın ve aldanışın kimlerin işine geldiği de tarihsel tecrübeyle sabittir.

Deneyim şartlaması gereği birçok terimle özneleştirilebilir bu travmatik şartlanma. Hangi hobi, fobi, izm olursa olsun angarya nakaratlarla ve kendinden olmayanları mıntıka temizliği tarzında sıfırlamalarla, karga gaklamaları ve akbaba kundaklamalarına mecbur kılmak, kara deliklerde boğmak, acıklı manzaraları yırtık azgınlıklarla göze gözlere sokmak, kesinlikle sabite neferlik değil resmen animalsallıktır. Bu fitili bitik, yer gök hava paramparça ve insanlık kayıp döngüde tüm şartlanmalar ideye, fikre, dine, mezhebe, ırka, renge koşut merkezsel sabitlenmeye bağlandığından sözde şaşkınlık ve şarklılık bir süre daha prim yapar.

Bu çakma ve yandan çarklı kara kapanda din ve mezhep adına o ilahi adaletten kopuş habire deneylenip şartlanırsa yer, gök, hava ve insanlık sabite şartlama, şaşkınlık ve şartlanma şarklılığı üzerine düşünmeye başlar…

Hiç yorum yok: