9 Haziran 2021 Çarşamba

HAYAT, ALBEYAZ BENEKLİ

 HAYAT, ALBEYAZ BENEKLİ...


Sıkı dur, bir gün mutlaka bedenindeki beyaz beneklerden öpecek hayat. Kızaran yüzünü, kararan gözünü, ayrıntılara boğulan gözü karalığını pırıltılarla donatacak. Aklına bulaşan yanılgıların yanağından, hiç tedavisiz yaralarından ve nazlı dudağından en candan öpecek. Canan dünya ötesi hazla yeniden doğacaksın. Özlem bulutu öpüşlerle geçecek yüreğine tüneyen tüm acılar. Ve ey hayat sen nelere kadirsin diyeceksin...


Denize açık tahta iskelede sabitlenip, tahtalı köye varış hikayene içlenirken, usulcacık, yumuşacık kendine geleceksin. Olan biteni dalga boyu izleyen deniz, sen ne kıymetlisin şavkıyla sarılacak al beyaz benekli bedenine. Sıcacık durulacaksın.


Dur duraksız aklını güneşe serdiğin günlerde başın dönecek, sinirlerin uyuşacak. Ama soğuk tuzlu bir ıslaklık avuçlarında delirtecek bezgin duygularını. Azgın esintiler baygın düşüncelerini diriltecek. Sır sayıp belleğinde taşıdıklarını tarihi yarımadaya savuracak ıssız meltemler. Yakamozlar mozolesinde enkazından doğacaksın bir kez daha. Yanıbaşında çoktan bitmiş düşler, azınlık kıvamında azametle yenileneceksin. Karşıyaka'dan süzülen ne idüğü belirsiz sünepe ışıklar değerlendirecek yalnızlığını. Sadakasız, sadakatsiz yoz dönüşler altınsarısı kumları karartır ve ipek kumsalı kirletirken, işte hayat alyeşil arınacaksın. 


Ölüler kentini kuranlara, gecenin kusursuzluğunda bir kez olsun yardım etmişliğin vardır muhakkak. Sıkı sarıl küçük kristal taşlara. Hayatın kara kalem resmi kazınan bedenine. Bedeninin her zerresini doyuran deniz suyu damlacıklarının haykırışını duy. Hikayende ismini cismini gizlediklerinle duygularını bir kenara koy ve yüzleş. İnsana has duyarlıkla hayatın ikiyüzünü de gördüğünde, hayatın kitabını okuduğunda elbette öldüm sanacaksın. Hele sabah alacası camını tıkladığında, canını verdin izlenimine kapılacaksın. Oysa yaşıyorsun al beneklerde sıkı dur...


Ölüler kentidir adı ama öyle bir canlıdır ki, her uzvuyla hazırdır hayat örgüsü. Hayat döngüsü, kara toprak serpili örtüyü sıyır hemen çünkü kiminle değil salt kendinle ilerleyeceksin. Geleceği az buçuk kestirdikten sonra, kırmızının en koyusuna adayacaksın ten rengini. Kadılar, kadırgalar, kargalar susacak ve dostane denizle cilveleşecek hayat. Deniz tüm çirkinlikleri kusacak kıyılara ve her gergin inleyiş güneşin batış rengiyle buluşacak. Ahenkle kuşatacak beynini, ölmeye gör ve sonsuza yaşa terapisi ve tin rengine kavuşacaksın. 


Bir kere ölmüşlüğünü, bin kere doğumla yıkayıp tebessümle taş lahite saklayacaksın. Al benekli benliğini, bin kere doğanlar limanından hırçın dalgalara salacaksın. Töresiz törensiz, özensiz, öylesine. Ağaç nazarlıklara uyuyan resmini kazıyıp, asacaksın boynuna madalyon gibi. Hayat boyu uyanık kalma tılsımı olarak kaynaşacaksın...


Beyaz benekli hayat aklına her düşen de  koynundaki hazineyi öpeceksin. Ağaç muskanda güneş yanığı tenli özel hislerin. Ölüler kentinin mimarisine taş üstüne taş koyanların azmiyle rengarenk gökkuşağına boyayacaksın kentin surlarını. Kırmızı ipe serdiğin kızıl güllerle bezeyeceksin benliğini. Nar gözlü hayat bacaklarındaki al beneklerden beyaz kelebekler gibi öpecek. Hayat kızarmış gözlerinden. Köpük köpük dalgalar bitmeyecek hazla harlanan hikayeni hatasıyla günahıyla kentin ölümsüzlüğüne gömecek. Sonsuzluk her gün silbaştan parmaklarının ucunda titreyecek, dilinin ucunda delirecek.


Hissettiklerin ölçüsünde bedenin rahatlayacak. Rahatın kaçacak belki aklın aktarımları durduğunda. Damarda durmayacak kan aktığında ise düşman değil dost arayışında olacaksın. Elbette çok yanlışlar var düşünce kurgusunu bozan, ahenk bozuldukça düşleri kurcalayan, hayatı karartan. Ömürden sayılanları, varı yoğu üst üste koyduğunda, hayatı zehir eden beyin oyalaması, beden aldatmacası yoklayacak al benekleri. O yüzden sıkı durmak lazım hayata. Al benekler basınca bedenini anında bembeyaz bir sayfa açacaksın arşın merkezine.


Ölüler kentini kuşatanlara inat, göğsünün sol yanında hesabı sorulacak bir hikaye barındıracaksın daima. Dahası çıplak, çırılçıplak koylarda akla dolanan dalkavuk çemberini öyle kıracaksın. Yanan ateşe köpüren cezvelerin taşkısı ve bir fincanlık telve hatırına kopkoyu yarınlara inançla süzüleceksin. 


Matemci martılar çığlık çığlığa bedenindeki al beyaz benekleri öperken, zihnin deniz mavisi öksürecek ve buzdan kılıç kesileceksin. Seni sırtlayan ölüler kentinde sırt üstü uzanıp hayatını maviliklere süreceksin... 


Sürgünlerde düş ötesi tanrıkent diyarına doğacaksın. Hayat bedenindeki beyaz benekleri öptükçe, belleğin alyeşil naturana kavuşacaksın...

Hiç yorum yok: