3 Haziran 2021 Perşembe

PROLETERYA VE DEVLET

 PROLETERYA VE DEVLET


Gelişen dünyayla birlikte gelişen yeni üretim biçimleri ve yöntemleri, sanayi neferlerinin geçim kavgasında giderek proleterleşmesini getirmiştir. Tüm sınıflardan kapitalist rekabet mağdurları proleteryanın oluşumuna olmasa da güçlenmesine katkı vermiştir. Ve proleterler çeşitli gelişme aşamalarından sonra dünyanın belli bölgelerinde diktatöryasını ilan edecek ve temel yaşam pratiğini belli süre sürdürecek denli güç devşirmişler, dünyayı değiştirmişlerdir...


Şimdilik tarihe karışmış bir statü olarak görülsede değişen dünya tutarsızca salt yüksek kara kenetlendiğinden, proletaryayı zorla diriltme modunda ilerliyor. Siyasal ödevlerinden ve hedeflerinden kopmuş proleteryanın üretime yönetilmesinin karşılığı da günden güne tırpanlanıyor. Yani emek sömürüsü artarak devam ettirildiğinden tarihsel deneyimleri sıcak proletaryanın yeniden siyasallaşması olası görünüyor... 


Kapitalizmin önleyemediği ekonomik buhranların peş peşe sıralanması, yaşam koşullarının gittikçe ağırlaşması, istikrarın kaybedilmesi her an baş kaldırmaya hazır proleteryayı tekrar siyasal sistem içine çekebilir. Dünyanın bir yerlerinde tek tük çatışma ve ayaklanmalarla başlayacak devrimsel süreç tüm dünyaya tekrardan hızla yayılabilir. Zafer işçilerindir sloganı yeniden yaygınlaşabilir. Yok olmaz diyen paralı asker dil bazlar; özgür yurttaş ve köle, patrisyen ve pleb, derebeyi ve serf, lonca ustası ve kalfa, efendi ve amele, burjuvazi ve proleteryayı çok iyi bilir. Yani ezen ezilen ortamında sürekli gelişen aşamalardan sonra gelen devrimci yeniden kuruluşları ve toptan mahvoluşları mutlaka bilir. Bilir ama sermayenin uşakları olmak hasebiyle bu hassasiyet hep görmezden gelinir. Dinsel dürtüler, karışık program, karmaşık mevki planlamaları ve yandaş paylaşımlarla bu gelişim yavaşlatılır.


Topunun tek derdi vardır, proleteryanın burjuvazi eliyle kurulan temsili devletlere karşı kazanacağı zaferi engellemek. Çünkü bu zafer kısa süreli olsa da sonuçta kapitalizmde açılan gediktir. Bu gediklerin apayrı coğrafyalarda aynı karakteri taşıyarak peşi sıra açılmasıyla sınıf mücadeleleri siyasal mücadeleye evrilir, proleterya siyasi parti olarak örgütlenerek ve kitlesel kazanımlarını devletleştirebilir. İşte korkulan budur. Çünkü proletarya ultra gelişmiş sanayinin özel ve asli varlığıdır. Diğer katmanlar, dışarda kalanlar ve burjuvaziyle mücadele etmek zorundalığı hisseden tüm değişken sınıfsal unsurlar tutucudur. Hatta gericidir. Tek gayeleri tarihi tersine, gerisingeri döndürmektir. Onlar bir şekilde safa çekilebilir, hizaya sokulabilir. Bu yüzden burjuvazi için en tehlikeli sınıf sadece proleteryadır...


Bu nedenle temsili devletler, sözde demokrasi modeliyle özellikle proletaryanın mücadele alanını kısıtlar, geniş alanakları burjuvazinin emrine sunar. Çünkü tarihteki örnekleri itibariyle her bir proleter devrimci eylem, azınlık hareketi olmaktan uzak, muhteşem çoğunlukları harekete geçiren, radikal devrim içeren,  bilinçli ve bağımsız çıkıştır. Hatta kendi burjuvazisiyle hesaplaşmaktan ve kapitalizmle kapışmaktan hiç çekinmez. Ve hatta millet çapında bir başkaldırı mücadelesini örgütler. Öyle ki emperyalizme asla boyun eğmez.


Diğer yandan proletaryanın gelişmesi demek evrensel evrelerin tarihe kazıdığı gibi içten içe sürgiden iç savaşları bitireceği, bu savaşımın devrime dönüşerek burjuvaziyi zor yolla da olsa alt ettiği veya alt edeceğidir. Bu gerçek vahşi kapitalizme hizmet eden, burjuvazinin güdümündeki temsili devleti her an rahatsız eder. Bir gün mutlaka yıkılabileceği endişesiyle tüm devlet olanakları proleteryanın üzerine sürülür. İşte bu nedenlerle proletarya diktatörlüğü görevini tamamlamıştır, bir dönemdir ve denenmiş geçip gitmiştir edebiyatından hiç vazgeçilmez. Çünkü korku dağları bekler. 


Proleterya ve devlet, büyük sermaye, yerli burjuvazi ve kapitalizm işbirlikçilerinin gizli tezgahları ve akıl almaz oyunlarıyla pek karşı karşıya getirilmez. Meseleler senede bir günle ayyuka çıkarılır ertesinde travma atlatılmaya çalışılır. Bunun için sarı ışıklı sendikal enstrümanlar sıklıkla kullanılır. Tepede uzlaşı boyutunda suni denge kurulmaya çalışılır.


Son çare resmen temsili devlet politikalarıyla uzun yılların kazanımlarının ve maddi manevi değerlerin içi boşaltılır. Hatta proleteryayı zayıflatacak üretmeden tüket formülünün devreye sokulması dahi denenir. 


Bunca deneme, deneme yanılma, aldanma ve aldatma yeter mi? Yetmez. Gün olur proleterya ayaklanır. Vay ki onların haline...

Hiç yorum yok: