VARLIK VE DEVLET
Her devirde kitleleri kütle kütle körleştiren, dinler ve kültlerdir. Bunların yoğunluklu varlığı küçük büyük dünyaları mutlaka harabeye döndürür. Hatta an meselesidir yıkım. Yani açlık her an için kapıdadır. Bu katı körleşmeye ağırlıklı olarak feodal orijinli ananeler de kuvvetli destek sunar. Bu orjinal ortamda önce duygular körelir, sonra din iman aşkına her kötücül durum görmezden gelinir. Geniş kitlelere külte külte açlık ihale edilir, bana mısın denilmez...
Kusurları körleme müdafaalarla örten, sırf desinler ölçekli, görsünler örnekli mevcuda vasıta olmaktan ileri gidemeyen blinding inançlılar silsilesi yaratılır. Hükmediciler resmen kitleleri esir alır. Ve hükümranlık zor el değiştirir...
İnsan beynine ve gündelik yaşama direkt etkisi yadsınamaz bu dini kültleşme ortada ne kültür bırakır ne de moral değer. Çünkü fantastik gölgeler dahili ve harici kuvvet olarak, samimi inançlara tesir eder. Böylece aksettirilen semavi manzara bulanıklaşır. Kabilesel, kavimsel mukayeselerle muhakeme yeteneği de yok edilir. Dinsel prensipler, tüm yaşamsal alanlara kayar. Din ve kültü, her türlü toplumcu plan ve projelere karışır. Totemci klanlardan beri bu körleme dinsel anlayış işletilir. Dinsel işgüzarlık köleleştirmeye araç olur, vahşi sömürüyü kolaylaştırır...
Dinlerde kitlesel ve kolektivist nüveler aranmak elbette yanlıştır ancak mezhepsel bazda eylemsellikler, kitlesellik ve kolektivizm içerebilir. Salt sömürüye dayalı, dinsel devlet anlayışına baş kaldırılar gözlemlenebilir. Bu çıkışların dayanak noktası ise mülkiyet fazlasının, aşırıya kaçan zenginleşmenin, tüketilemez boyutlarda birikimin, geniş kitlelere sahip dinlerde yer almayışıdır. Kabul görmeyişidir. Varlık ve varlık çoğaltmanın reddedilişinin dinlerde kayıtlanmış ve asla meşru görülmeyen bir husus olduğudur.
Bu dinsel olguya karşın kitleleri, kitlesel manada varlık körlüğüne iten, varlık edinme hırsını yücelten de ne yazık ki dinler ve kültleridir. Varlıklı olmak, sürdürülen bozuk düzende şahsi çıkarları korumak ve şahsım varlığını artırmak lüksü kazandırdığından devlet de, ister dini ister modern görünümlü devlet olsun, bu dinci iktisadi vuguna körleşir. Hatta körü körüne mevcut sistemin varlığının devamı için sermayeye hizmet etme noktasında, dinden rol çalar hale gelir.
Kütlesel çerçevede yaşamı kuşatan dinler ve kültler inanç, idrak ve duyum karartmalı dinsel icatlar icra ederken bir yandan da korku, şiddet ve ceza üçgeninde, mevcut varlığın kabullenilmesini sağlar. Hiç değilse bir müddet daha şiarıyla, dinsel ve devletsel erkin hissedilmesine destek aranır.
Oysa varlık ve darlık arasına sıkıştırılmış kitleler, pelteleştirilmiş beyinler
kütlesel körleştirmelerle, büyük devlet, boş hayal ve ayarsız avuntu tuzağına çekilir. Hayal satılarak, geçici yöntemlerle giderilen açlık saçılarak uyuşukluk artırılır. Asla dinle alakası olmayan kültlerle yol bulmaya, zemin hazırlanır.
Hal ve gidiş böyle olunca ayarsız arızalara varlık dayanmaz. İlliyet ve zihniyet bozukluğu tüm kıymetlerin hatta devlet varlıklarının da ziyan edilmesine kapı aralar. Dinler, kültler ve örf anane destekli körleme yönetiş tarzı, ucube yönetiliş tarzını kanırtır. Din ve kültlerini yalandan baştacı edenler, mutlaka iptidai yöntemlerle varlık savaşına girişeceğinden kaybeden taraf daima geniş kitleler olur. Kütle kütle yıkım baş gösterir. Lafta fedakarlık ve kaypak cesaret ortaklığı, insani duygu ve kutlu inancı ikinci plana iterek, varlık kargaşasından en yüksek payı kapma telaşına düşer. İstim üzerinde ip kopar..
İşte bu varlık düşkünlüğü, dinsel ve kütlesel körlükle buluştuğunda, devlet malı deniz olur. Varlığa darlık olmaz, darlığa varlık dayanmaz. Devlet resmen çöker...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder