9 Ocak 2021 Cumartesi

YAZ GAZETECİ, YAZ YILLARI…

 

YAZ GAZETECİ, YAZ YILLARI…

 

Yeni yılda, içinde ayarlı ayrıntılar gizlenmiş, ağır edebi bir dille ince eleyip sık dokuyan, belki de karakolda bitecek, bilahare Silivri’ye selam gönderilecek, Politik formatta yazılara devam edilecek sanki. Yaz gazeteci yaz yılları ve koviti günlerinin getirdiği baskı, z…

 

Devam edecek çünkü iyiye giden hiçbir şey yok. Hatta daha beter. Aradan geçen on küsur yılda tavan ile taban arasındaki uçurum yıldan yıla gittikçe derinleşti. Pik dip arasına hapsoldu ibretlik durumlar. Memleket saymakla bitmeyecek sorunlar yumağına dönüştürüldü. Millet deyim yerindeyse can çekişir halde. Gerçekten gazeteciysen, gel de yazma. Kapan hücrene…

 

Başta sağlık, eğitim, geçim insanca yaşam her haliyle karmakarışık. Her yıl değişik uygulama, her yıl çelişik yaptırım. Yediremese de yediden yetmişe millet isyanda. Koviti pik yapmış. Ekonomi batmış. Döviz kanatlanmış hiçbiri yakalanamıyor. Övünülen, halledildi denilen ne varsa dip yapmış. Siyaset dibe vurmuş. Açıkçası içinden kolayca çıkılamayacak bir durum söz konusu. Sözde sırf istikrar stratejili, peşi peşine seçimler yapılmış. Erkeni, yenisi kapıya dayandırılmış. Ama görülen o ki kısa aralıklı seçimler de çözüm değil. Nefes alamıyor millet. Hükmedenler sınıfının ise dini imanı para olmuş. Hâkim gözün milleti gördüğü filan da yok. Düşündüğü de yok, hep herşey yalandan. Ya memleket…

 

Memlekette insani ve toplumsal değerler yok sayılıyor. Her şeyin planlaması, önce kime ne kadar para sağlayacak ölçeğinde yapılıyor. Sonrası para yığma, para sayma makineleşmesi. Bu paragözlük Trakya ve denizlere kıyı kentlerde pek işlemiyorsa da kırsal kesimde ve şehir gettolarında hala geçerli. Ayrıca çare bekler durumda yaşayanlar, hala hızla ümmetleştiriliyor. Gizli plan hala yürürlükte ve yengeç kıskaçlı.

 

Bu sinsi planın bir kez daha baskın veya erken seçimde önü alınamaz ise ki, alınacak gibi görünüyor veya kesinlikle alınmalı, millet ve memleket namına durum daha vahim boyuta evrilir…

 

Çünkü geçmiş seçimlerde alınmış tam desteğe bağlanan güçle ve yapay gündemlerle apansız yeni rejime geçildi. Rejimi yerleştirme zafiyet göstermeye başlayınca, kurulan korku imparatorluğu da yetersizleşti. Sanki bıçak kemiğe dayandı. Zor durumda olunduğu apaçık. Giderayak işleyen fabrikalar demli keyfi çay ve savruk kur arasında bırakılarak iflas ettiriliyor, peşine satılıyor ve kapatılıyor. Geniş ve bakir araziler yağmalanıyor. Kamunun kar eden yerleri stratejik değeri hiç düşünülmeden, kelepir fiyata devlet kredileriyle satılıyor.

 

Gün geçtikçe kötüleyen durum süsleniyor, püsleniyor, cilalanıyor, kambur üstüne kambur biniyor. Memleketin temel değerleri çokuluslu şirketler aracılığıyla, açık gizli tapu, kimlik ve din değiştiriyor. Hala kimse tepki vermiyor. Her zamanki duyarsızlık ve körü körüne tapmışlık hala zirvede. Yeter artık diyen ve yaz gazeteci yaz babında yazıp çizenlerin de bir güzel üzeri çiziliyor…

 

Gel de yazma, memlekette haksızlık hukuksuzluk, sevgisizlik saygısızlık, işsizlik açlık, ıssızlık uğursuzluk, ihanetçilik namussuzluk, ahde vefasızlık tarihi kaypaklık… ayyuka çıkmış, pik yapmış. Gel de sus, susabilirsen. Eğer bir kez daha yaklaşan erken veya baskın seçim, bir ulusal kurtuluş mücadelesine dönüştürülemez ise bu menfi tablo herkesi yıpratır. Zamanı gelince de yok eder. Millet kahrolur, memleket yok olur…

 

O yüzden zerre taviz vermeden memleketin kurtuluşuna, birlik tavrına tarihsel bir görev olarak bakılmalı. Ocu, şucu, bucu bakılmadan bütünleşilip, umacılara karşı çıkılmalı. Eğer bakılmaz, birlik olunmaz ve karşı çıkılmaz ise bu siyasal trend, rayına zamansız çıkılan tren gibi milleti ve memleketi ortadan ikiye biçer…

 

Memleketi on küsur yıl tek başına yöneten, yirmi beş yılla yakın yerel yönetimlerde krallıklar kuran, tek başına aldıkları karar ve yaptıklarıyla memleketin üçte ikisini karşısına alanların da artık deşifre edilme zamanı. Eğer yine seçilirlerse vay milletin haline. Seçilmek uğruna her türlü alicengizleri mubah sayanlar, yine yeniden iktidara taşınırsa vay ki vay memleketin hallerine. Daha nece trajikomik sonuçlar doğar, Allah bilir…

 

İşte o vakit, vakti zamanı gelince peşi sıra nice harnameler dizmek de şart olur. Karakolda, mahkemede, Silivri tatiliyle bitecek yazılar düzmek de vacip olur. Realist gazeteci isen gel de olası halleri şimdiden, yazma. Peki ne zaman?

 

Bu yaz gazeteci yaz yeni yılında o hallere, bu hallere aldırmadan dost doğru karakolda bitecek yazılarla, olaylara parmak basabilmek baskın yazarlıktır. Doğrusu, doğruları millete aktarmak cesaret ister. Bu harala gürele arasında eşek arıları misali, iğnelerini bileyleyip hazır tutanlar da mutlaka olacaktır. Memleket hayrına onlardan asla korkmamak gerekir. Her şeye hazırlıklı olmaktır bütün mesele. Olmak veya olmamaktır tüm mesele…

 

Bu keskin duruş mangal gibi yürek gerektirir. Zaten yasakçı zihniyetin yasaklı listelerine girmedikçe, karanlıkta beliren korku inceden hissedilmedikçe, al beyaz bayrak açmalar da boşa gider. Korku dağları beklerken korkaklık, millette karşılık da bulmaz. Memlekette kutuplaşmaların yıldızlaştırdığı, ayrışmaların aynılaştırdığı ve oynaşmaların çeteleştirdiği bu süreç son dönemeç. Dönemin, olan bitenin çetelesini tutmak en doğrusudur, tavır da doğrudur, doğru da tektir…

 

Zaten o kızgın eşik, kazasız belasız atlandığında kusursuzluk doğar. Kara kaplı kitaplar hep doğruları yazar. Dürüstleri kaydeder. Politik veya edebi içerikli formatta tüm gizlenmişler bir bir ortaya dökülür. Zamanı gelir, ince eleyip sık dokuyan ve ağır bir dille yazılmış karakolluk yazılara da değer verilir. Kimin yazdığına da pek bakılmaz, anında kitaplaşır. Kutlulanır.

 

Şimdi bu yaz gazeteci yaz yıllarında gel de yazma. Yazmak lazım çünkü, yaz gazeteci yaz nakaratında gizli memleket halleri. Devamında son söz ve kesin karar nasıl olsa Milletin…

Hiç yorum yok: