AYDIN ZAAFI VE YANLIŞ SEÇİM…
Tarihle sabittir, Sanayi Devrimi'nin getirdiği kentlileşme, kendi kentli aydın sınıfını da yaratmıştır. Bu kutlu doğuşun, bu memlekete yansıması ise çok geç bir yansımadır. Çünkü hep kusurlu ve sakıncalı görülmüştür. Çünkü bu sınıf ciddiyetle araştırıldığında görüleceği gibi daima hâkim düşüncenin dışında, iktidar erkinin tam tersine, değişimi öngörmüş ve dönüşümü savunmuştur. Topluma yansıyan ve yansımayan şekliyle, farklı fikir ve düşüncelerin öncüsü veya takipçisi olmuştur. Yani aydın kesim, tarihsel kökenleri çok derinde, iktidar muhalifi gruplaşmadır. Veya zaptı raptı ve kabulü zor bir denetleme mekanizmasıdır. Şu garip memlekette ise aydın kitle, tüm zamanlarda yapılması gerekenin tam zıttını seçmiş, ölü cereyanlara kapılmıştır...
Geleceği kurtarmak adına aydın tarihi ve fikri tahlili, toplum bilimciler veya siyaset bilimciler tarafından yeniden tezlenmelidir. Çünkü özellikle son on yıllarda memleketin sözde aydın tarafı, maddi kaygılar ve sapkın ihtiraslar yüzünden, isyan dizginleyici bir role bürünmüş, sırf mevcut iktidarlara taraf olmuştur. Yetmez ama evetçiler tefrikası gibi...
Alameti farikasını hiçe sayan bu aksak aydınlar veya kendini aydın yerine koyan kobaylar, kısır arzuları kışkırtıldıkça, küpleri dolduruldukça, toptan iktidarcı davranışlar sergileyerek, mevcut iktidarlara yanaştılar ve açıkça tapındılar. Din ile pek tutarlı bağları olmamasına karşın, bir anda dincileştiler. Paranın arkasında itaatkarca saflaştılar. Böylece demokratik dönüşümlerin önünde duvar haline geldiler. İşbirlikçi burjuvazinin ve din taifesinin belirleyiciliğine her dönemde olduğundan fazla rıza gösterdiler...
Yani gelişmeyi destekler, değişimi ve dönüşümü önemser görüntü vermekten dahi süratle kaçındılar. Süren kutsal davaya ihanet edercesine, emanete hıyanetkarlıkla dirençli birikimleri hiç desteklemeyip, onlara karşı retçi pozisyonda ve sırf iktidara destek verme noktasında tırmalayarak iyice tavırsızlaştılar...
Erki elinde tutan siyasi kurumlara bağımlı, görüntüde sosyal statü açısından bağımsız ama ucube bir esneklik imasıyla bütün keskin çatışmalarda, hep iktidar lehine taraf oldular. Fundamentalizmin külden biblolarına, bezden bebeklerine, kartondan kuklalarına dönüştüler. Hâkim güçle baş etme yatkınlığı ve ağırlıkları varken göz göre göre, memleketi yok edecek, tersine değişime uyarlandılar. Uydulaştılar...
Bu yüzden, bu uydu aydın kesimin etkili olduğu toplumsal yapılarda da bir anda dengeler bozuldu. Bu sayede iktidar hiç de hak etmediği düzeyde, aklı karışan halktan destek aldı. Ve toplumsal düzenekte yalan dolana sapanlar yüzünden demokrasiye inanç kaybedildi. Umutsuzluk katmanlara yerleştirildi. Sosyal doku bazuldu. Bu içsel bozgun yüzeysel seçici ve seçkinci bir yapıyı mukaddes kıldı. Dayanışma ve işbirliği dengesi de bu sebeple çok kolay yıkıldı.
On yıllar içinde olanlar mütemadiyen bunlar. Olanlar oldu ve içinden darbe kalkışması geçen kliklere gün doğdu. İç karartan kliplerle, klinik vakalık fe tipi durumlara ve nihayetinde darbesel hareketlenmelere apansız geçildi. Acemilik dolu tertipler, klikleşmiş uzlaşılar çerçevesinde azmanlaşmalar oluştu...
Sonuç felaket. İşte tüm bunlara yol vermiş olan memleketin lafazan aydın sınıfıydı. Toptan sınıfta kaldılar. Ve ortaya ilk fırsatta demokrasiden vazgeçiş sürüldü. Saray ve salon aydınlığının yeniden dizaynı ile de mali güçlenme ve gelecek endişesi memleketin aydınlanma tarihine kilit vurdu...
Vurgun büyüdü. Büyülü ikiz taşlar köşeleri tuttu. Yani yaygınlaşan sahte din adamları ve devşirme aydınlarla her tabaka, katman katman iyice zehirlendi...
Sonuçta güvence bitti. Deniz bitti. Aydın olmak ise acayip ucuzladı. Kolay hale yola gelir, punduna getirilir bir aydıncık kesim yaratıldı. Şu cennet vatanda özde kaypak, sözde çarpık, lafta aydınsılar cehennemi kuruldu. Aydın çıkmazında tezgâhlanan nice oyunlar sahnelendi. Yarışta hep önde çıkıldı. Böylece iktidar tahtı iyice sağlamlaştırıldı belki ama memleket dibe çakıldı...
Bu umulmadık durum algısı yaratılan dibe vuruş gerçekleşince, yani pik sevdasıyla dip gündemleşince, aniden çark edildi. Ve ümitler erken veya baskın seçimlere bağlandı. Sanki çoğu kez ince hesaplar tuttu. Hepsinde de hiç hesapta yokken, hesap kesim tarihi gereğince düşünülmeden öne çekilmiş görüntüsü verildi. Oysa bu şekilde pek yakında kesilecek hesap, kesin hesap zamanı ertelendi...
Şimdi sözde memleket aydınları, yakın geçmişte bunca nitelik kaybı yaşamışken, kim iktidarın elinden tutacak acaba diye nicel zırvalık yarışındalar. Ekonomik açıdan her sınıf gerilerken, hatta batmaya ramak kalmışken, belirgin yansılıkla ve hiç utanmadan hala gerilemeyi öven ve güven telkin eden, iyi durum edebiyatı yapan yapay aydın kesimi rolündeler. Pelte kıvamındaki bu seçkinci, suni aydınsılar, radikal dincileşenlere karşı, hala toptancı jakobenci aydın halini yansıtıyorlar. Toptan veya perakendeci bu yandaş zümresine kim inanacak, kim kanacak denildikçe iş çığırından çıkmakta. Çünkü halka rağmen halkın içinde, halk adına ahkam kesmeye ve kestirilmeye devam ediliyor. Edildikçe, ettirildikçe de varılan noktanın hep kara, mevcudundan da kapkara olacağı aşikar. İşte millet inceden inceye bu hal ve gidişatın bilincine varmalı, kısmen de olsa uyanmalıdır...
Peki bu fakındalığı kimler başlatacak? Ne yazık ki, yine o pragmatik ve taklitçi, suni aydın takımı. Hepten cılız tavırlıyken palazlanan, parayı kapınca megolamanlaşan, sürekli forma değiştiren bu aydıncık zümre şu fakir memleketi bir nebze olsun düşünmez. Düşünse, millet memleket masallarıyla işlenip, tersine işleyen bu mekanizmaya destek olmaz. Ve çarpık sistemi hizaya çekmek de kolaylaşır. Ancak bu kampana, değişik kampanyalarla daima engelleniyor. Çağdaş demokrasilerde asla tutmaz, tutsa da katmanlara yol göstermez, gösterse de geçici asla geleceğe aktarılamaz haller bu kalıtsal aymazlık ürünü aydınlar sayesinde kalıcı hale dönüşüyor...
Oysa insanlık bugüne geldiyse salt ölümsüzleşen aydınlar sayesinde gelmiştir. Yaşarken ölmeyi seçmiş, iktidara oyuncak aydıncıklarlarla değil. Öyleyse bu sahte yapay aydın çıkmazına bulanmış, çıkarcı umacıların işaret buyurdukları memlekete asla umut olamazlar. Bunu anlamanın zamanı gelmiş de geçmektedir. Çünkü işlerin sözde aydınlarca gösterildiği gibi olmadığı ve kötüye gidişin beter faciaya davetiye çıkardığı artık görülmelidir.
Yok, hala üç maymun maymunluğuysa yetki göçermek, bıçak kemiğe dayandığında, aydın zaafıdır ve yanlış seçimdir martavalıyla, kirli ve bulanık manzara aydınlatılamaz. Olacak o kadar da denilemez...
Çünkü tam yerine rast geldi, manzara koyduk sikeçleri çoktan tarih oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder