15 Ocak 2021 Cuma

YİĞİT MUHTAÇ

 

YİĞİT MUHTAÇ OLDU KURU SOĞANA…

 

Kısık ateşte pişen siyaset korona virüs ile harlanınca, uyarına gelen her konunun bir şekilde soğana bağlandı. Bağlandığı gibi dibi tutan siyasette çaresizliğini soğana bağladı. Sona üç beş kala kuru soğan kuru, dolar kuruna endekslendi. Yani on yıllardan sonra rakamları delirten boyutta büyüdüğü söylenen memlekette, ‘Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana…’ hali de başa geldi…

 

Başa bunun neden geldiği çok açık. Gerçi soğan kardeşliğinin, patates kafalıları anlamamakta dirense de, bir dörtlük yeter işin gerçek yüzünü görmeye, anlamaya; “Yoksulun sırtından doyan doyana, Bunu gören yürek nasıl dayana, Yiğit Muhtaç Olmuş Kuru Soğana, Bilmem söylesem mi söylemesem mi?”  Onca akıl yorulan projeler, üretilen planlar, tepeden tırnağa yapılan siyasetin özü bu. Soğanın cücüğü edebiyatı…

 

Bir memlekette gariban öğünü ‘soğan ekmek’ yemek bile lüks olmuşsa, soyup soğana çevirme üzerine tezler yazılacak bir ortamdan geçiliyor demektir. Deniz bitmiş demektir. Yandaşlarca dillendirilen yüz yılın kara mizah malzemesi ‘soğan lobisi’ millet ve memleket üzerinde hedef şaşırtıyor demektir. Kuvvetle muhtemel bu sonuca bir nebze de olsa kuru soğan lobisinin eseridir diyenler çıkacak demektir…

 

On yıllardır hükümetin tarım üreticileriyle başı dertte. Veya üreticilerin başı hükümetin uygulamalarıyla dertte. Mevcut iktidar başta fındık üreticisi olmak üzere, tüm tarım ürünleri üreticisini yok saydığı için, tüm tarım ürünlerindeki aracılık-komisyonculuk düzenine göz yumduğu içindir bu enkaz.

 

Yeni yılla birlikte korona virüs bir yandan her gün yeni bir tarım ürünü üzerine zamklanan zamlar sadece dış lobilerin kombinasyonudur demekle de olmaz. İthal et kurtul, dış mihraklara akıl satmadır. Kazanç tekelde toplansın aşkıyla, bu kimin işine yarar görmemekten gelmektir. Faiz döviz ekseninde var olanla idare etmek ise her gerçekliği soğan yüzünden akan gözyaşlarına saklamaktır…

 

Oysa millet koviti günlerinde, kuru soğana muhtaç. Ekiciler ekilesi tarım alanlarını ekmeyip kara geçiyor. Çünkü ekip ekipman zarar ediyor. Durum vahim yani. Üretime destek sıfır olunca, üreticiye de mazot piyasa fiyatı liraya verilince, ekim alanlarında düşme yaşandıkça, pazardaki fiyatlar da zirve yapıyor. Bunu beyaz tablolara bağlamak demek ise lobilere hizmettir.

 

Dökme soğanın kilosu ve kalitesine göre ekonomi ayarlamak, gitti gidiyor ticaretidir. Taze patates kuru soğana denk açlık yaygınlaşıyorken başsal ve bakansal düzeydeki siyaset, spekülatörlerin kıskacında. Yeni uygunsuz teoriler düzmeye devam etmek milletin umurunda değil. Soğanın kilo fiyatı üzerinden tıkanan siyaset akarını yandaşlara açmak sürdükçe sürdürülüyor. İşte dert o dert…

 

Mevcut iktidarın alabildiğine faydalandığı ve yandaşlarına paylaştırdığı siyaset akarı durmaya yakın, soğan akarına bağlandı tüm mesele. On yıllardır iktidara destek olan soğan siyasetçiler ve patates kafalar, soğan akarı ince hastalığına tutuldular.

 

Soğan akarı; Çürümekte olan soğanlar üzerinde bulunan ve bu soğanlarla temas eden insanlarda deri yangısına neden olan akar türü demek. Akar ve yakar bir durum yani. Zambakgillerden tat almak ve tat vermek üzere kurulu bir doğal denge var doğada. Giderayak o da bozuldu.

 

Bozuldu çünkü ‘Sakala soğan doğramak’ tan yana olanların da sonu gelmek üzere.  Kalıplaşmış ve genellenmiş zenginliğin de bir sonu vardır elbette.

Her fırsatta memlekete ince ayar çekildiğinden, soğanın cücüğünü de artık garibanlar yiyemeyecek…

 

“Yiğit Muhtaç Olmuş Kuru Soğana, Bilmem söylesem mi söylemesem mi?” 

 

EŞEK ARISI SİYASETİ VE KOVİTİ…

 

Koviti günlerinde camdan kuşlar diyarında canı gönülden arzulanan, beladan kurtuluş. Kurtuluş öncesi ve sonrası, ‘Asyarap’ yani Asyatik artı Arabik eşek arısı siyat-seti ve siyasetçileri. Havaya önce bir daire çizilir. Sonra akı karası, otu topu o dairenin içine hapsolur. Zehirleyici iğneleri anca o vakit, hiçbir işe yaramaz. Zar zor kanatlanmalar ve zer zır çırpıntılarla boşa geçer zaman. Zamanı gelince de keskin uğultuları hiç duyulmaz. Eşek arısı siyaseti balonları bile kendi zehir zakkum iğneciklerince patlatılır. Hal böyle olunca, vakit tamama erince de realist siyaset nameleri çemberlerin içinde dertop edilmiş ve toplanmışlara inceden inceye dehşet fısfıslanır. Kasvetli hava değişir…

 

Camdan kalpler diyarında eşek arısı siyaseti her telden nemalanışın makbul ve mubah sayıldığı, ibretlik bir masaldır. Masalcı, bindirme kıta eşek arısı siyasetçilerin, in, hin, din merkezli milyonlarca kristalize insanın izniyle resimli tarihi masallar kitabına madden ve manen kirlenişi resmeder. Elbette bu resmedilişin arka fonunda korku müziği çalar ve forsu forsasında muazzam bir teorik birikim aranmaz. Zaten gün ışığında kandille aransa da bulunmaz. Olmayan teorik birikimin yalandan soyut işlere bezenmiş, çok özel programları hayata geçirilir. Proje en azından kullanılan dil ve muhtemel arzulananlar itibariyle, son on yılların moda siyasetini ve siyasetçilerini tesciller; Asyarap eşek arısı siyaseti ve siyasetçilerini.

 

İşte o yüzden hani bir deyiş vardır ya, ‘dilini eşek arıları soksun’, replikler yerlerde sürünür…

 

Sürümlenen şekliyle din ile Asyarap eşek arısı siyaseti kol kola giriverince önlerinde hiçbir engel kalmayacak, kalmadı zannedilir. Larvalar bile arı sütüyle beslenir. Asyarap eşek arısı siyasetçileri din iman kuvvetiyle dere tepe dümdüz giderler. Oysa bu körleme gidişatın sonu uçurumdur. Ve o uçurum çok geç fark edilir. Aklı başa devşirmenin zamanı geçince da hazin son kaçınılmazlaşır. Çünkü gece karanlığında karabasan gibi çöken eşek arısı siyasetinin, deniz ortasında uzak şehirler yaratan aymazlığı geç de olsa anlaşılır. Ta ki deniz bitince anlaşılmış olsa da anlaşılır.

 

Bu bitiş on yıllardır anlaşılmasın diye kurgu siyaset bilim klasiklerine taş çıkartacak denli densizliklere bulaşan eşek arısı siyasetçilerinin, sırlı gökler diyarından görüldüğü cam gibi barizken, camdan biblolar diyarında tüm camlar buzlanır. Buzlama yetmeyince beyaz camlar filmlenir. O tecrit edilmişlikle sürdürülür kovansı yaşam. Yani fillerin tepişmediğini sanmak ile başlar Asyarap eşek arısı siyasetçilerle baş başa kalakalmak. Çimenleri hiç düşünmemekle de başkalaşılır…

Bu arada hepten ortada kalmışlığın payı ve paydasına korku düşünce de pembe düşler biter. Zamanı gelince uyanılır. Ve bu sıra dışı düşkünlük kalakalanların bir kısmında tipik tematik değişimleri tetikler. Modern toplum bilinci tam kentlerin tozunu attırmak üzereyken, aniden saflaşılır. Çünkü eşek arısı siyasetin, cevval Asyarap siyasetçileri en küçük fırsatını yakaladığında putlaştıran zehirli iğnelerini batırırlar. Hayat felç olur. Neredeyse eşek arısı siyasetçileri havaya çizilen dairelerden dışarı taşarak can havliyle önüne çıkanı sokmaya başlar.

 

Camdan saraylar diyarında aklın almadığının yaşandığı, dilin sustuğu, kulakların duymadığı ve gözlerin donuklaştığı an, aklın sınırlarını zorlayarak memleketin en ücrasından sokarlar. Zehirli iğnenin batmasıyla sağda solda ‘Sokma akıl bir adımlık’ denilse de her şey yolunda babında kullaşılır. Uyusallaşılır. Bir kullanımlık periyotta eşek arısı siyaseti ve siyasetçileri yine adım ve adem şaşırtır. Ama genel etkisi bu kez geçicidir. Lokal uyuşukluk verir.

Çünkü camdan kubbeler ve minareler diyarında kısmen uyanma gerçekleşmiştir.

 

Velakin Asyavari eşek arısı siyasetin Arabik siyasetçileri anca uyku sırasında defalarca sokarak işlerini görürler. Ayrıca eşek arısı siyasetin uyurgezer mantıkla memleketi getirdiği uç nokta ve bir tık ilerisindeki ucubeliğin keskin kokusu, Kıta Avrupası'na yakın bölgeleri ve sahil kesimleri kendine getirmiştir. Buraları ne yaparlarsa yapsınlar Asyatik artı Arabik eşek arısı siyasetçilerinin çabasıyla etki altına alınamayacağı besbellidir.

 

Bu belirginliğin kızdırdığı Asyarap eşek arısı siyasetçiler tüm suçu, kendinden başkalarına mal edilerek ve edipleri ait olmadıkları yere tıkarak, şok sokmalarla kısmen beyin ölümüne yol açarak, bedenleri felç ederek yine yeni eşek şakalarına meyil ederler. Ama bu kez sanki tutmaz, tutmayacak gibi görünüyor.

 

On yıllardır bu denli aşağılanmak Asyarap eşek arısı siyasetçilerinin sokmasından beter acı verir olmuş olması lazım millete. Bu hissediliyor gibi. Memlekete bulaşan zehir ölümden beter yasakçı kafaların ürünü Asyarap eşek arısı siyasetiyle yaşamaktır. Bu reddediliyor. Bir de koviti illeti…

 

Temel haktır ama yaşamak veya yaşamamak kararı Milletin…

 

YAZ GAZETECİ, YAZ YILLARI…

Hiç yorum yok: