5 Ocak 2021 Salı

YENİ YIL, YİNE YAZGI EDEBİYATI…

 YENİ YIL, YİNE YAZGI EDEBİYATI…

Siyaset, pasif direnci yönlendirenler ile aktif siyasi tavır gösterenlerin buluştuğu arenadır. Bu eylemsellik memleketi ya düzlüğe çıkarır veya batırır. Bazen de içine düşülen kaostan veya birçok yanlıştan beslenen talimatlı düzenek kırılır. Özellikle kurtarıcı demokrat gibi sunulan, davranışları farklı ve farklılık yaratacağı düşünülenlerin foyası da meydana çıkınca en başa dönülür. Yani her şey bir yere kadardır, sonrası hüsrandır. Bu nedenle her yeni yıl, yılbaşından itibaren yine yazgı edebiyatına sarılınır...
Millet çok yakında erken veya baskın seçim beklentisinde olsa bile yazı ve yazgı. Ancak ayan beyan görülen, koviti ile pik yapan yazgıyı bu kez değiştirme yönündeki eğilimin ağırlığı...
Toplumda mevcudu incelikle süzgeçten geçirme ve sandığı daha bir önemseyiş egemenleşiyor. Erdemli kalmanın güçleştiği son yıllarda olursa ancak bu olur, olmalıdır, başka kim var örneklemesine prim tanınmayacağı da belirgin kanı. Belli profillerde ısrarcılığın ve dayatmanın getirdiği sonuç, açık seçik ortadayken başka seçenek de kalmamış gibi...
Öyle ki, artan yasaklar, aksaklıklar, kusurlar ağır kusurlar, hatalar yanlışlar, aldanmalar, kandırılmalar ve saire üzerine söylenecek çok söz var. Bunlar masaya yatırılıp beklenecek. Ve imkan verildiğinde düzen, hele bozuk düzen denildi mi, hele hele çarpık, çarpık kapitalist düzen denildi mi akan sular duracak gibi. Eğer bir anda acayip bir sahiplenme başlamazsa, paraya göbekten bağlılık ne emrederse emretsin sanki yazgı algısı bu kez ters tepecek. İşte bu yüzden büyük sermayeye hizmetkârlar, yeni hizipler peşinde. Mantar gibi anında çoğaldılar. Allah için…
Bozuk düzenin asıl bozgunu, işte bu aklından asılmışları tabelaya yerleştirmekle başlayan süreç. Yıl sonu hemen yılbaşında, yeni yılın başı sonu belli olunca yazı kışı, yine yazgı meselesi. Bu durumda ne denir ve köprüden nasıl geçilir, yine aşı tutar mı? Onu da zaman gösterecek…
Üstelik erken veya baskın seçimde, rejimin kaşla göz arası değişebileceği ve yine aslına, parlamenter demokrasiye dönüleceği seçeneği de apaçık oylanabilir. Çünkü tüm dünyada, akla gelen gelmeyen ve gelecek olan bütün sorunların üstesinden gelecek olan parlamentodur. Parlamenter rejimdir. Tersine ellisıfırbir mazbatalı sisteme hizmetkar konumunda erimek, eridikçe de ülkenin gerilemesi, en çarpıcı ve can acıtır biçimde gelir çatar. Hal böyle olunca sözde ileri demokrasi, kim kazanırsa kazansın yine kasadan, kutudan, kuytudan bol kepçe dökülür. Asıl ödenecek unutulup, faiziyle yetinmek, sırf tekelci iradeye çanak tutmak, yalpayı da hızlandırır. Hatta iktidar yandaşlarını veya saray hizmetçilerini bile bu hız bunaltır. Eğer bunaltmıyorsa, bu akıl bunalımında bir yalanı daha doğrulamak gerekir; evet ‘Allah’ın sopası vardır’...
Dahası baharı, yazı, kışı beklerken karşılaşılan hep yazgı edebiyatı. Yazı denir geçilir ama asla yazgı değildir…
Hayatın gerçek anlamını çözmeden, toplumun tüm renklerini tanımadan, siyaset öngörmek ve siyaset yaptığını sanmak, siyasi yaşamda aktif veya pasif oyalanmaktır. Sanki politika mezarlığında büyük paralara yer ayırtmaya da benzer. Oysa bir ömre bedel bir tutumdur siyaset. Siyaset içine doğmak ve siyaseti yaşamak başka, bir hiç uğruna ölmek ise çok başka birşeydir. Bu tatlı tutku yeterince hissedilmeden, topluma hakkıyla hissettirilemeden, salt yazgı ve ölüm temelinde inşa edilirse doğal olarak siyasete güvensizlik artar. Devrimci tutkular da biter. İşte yeni yıla özgü, özgün durum ne yazık ki aynıyla budur...
Üstelik memleket siyasi yalanlarla iyice köşeye sıkıştırılmış ve çıkış yolu görülen, sonsuz sanılan saltanat da bitmek üzeredir. Zaten mevcut iktidar koviti salgını, siyasi ve ekonomik çalkantılarla yüzleşince, yaklaşık yüzyıl öncesinden bu yana sorumlu arıyor. Yani kendilerinin var ettiği sorunları ve sorumluluğu üzerine yıkacak birilerini çağ ötesinde arıyor. İşte bu hal ve tavır ne feci bir zayıflamanın eseridir, artık görmek lazım. Ayrıca yıkım ve yıkılış dönemlerine has bir olgudur bu kaçamak isyankârlık...
O halde yeniden doğuşun ve dirilişin, mevcuda rağmen mevcudun dışında hazırlanabileceğine de güvenmek gerekir. Her sıkıştığında kendini var eden ve halka parlayanlar yerine, parlak fikirlerle parlayanlar ve halkını yüceltecekleri usulüyle görevlendirmek gerekir...
Erken veya baskın ya da zamanında sineyi millete dönmek, bu kez paralarını parlatanları, parsayı aklama paklama işiyle uğraşanları kurtaramayacak dengede duruyor. Millet pasif direnç, aktif siyasi tavır gösterecek derecede bilenmiş gibi görünüyor. Yani memleketin düzlüğe çıkması için, içine düşülen kaos ve birçok yanlıştan beslenen paslı düzeneğin kırılması için millet hazır ama mevcut iktidar daha hazır değil...
Çünkü büyükşehirlerden başlayarak gelişen siyasi tablonun, tekrarından korkuluyor. Yani başı sonu yeniyılda tescillenebilecek bir çekince yaşanıyor. Artık işlemeyen bu işleyişe dur denmedikçe, baharı yazı kışı sadece yazgı demekle gelmeyecek gibi…
Ayrıca on yıllardır yazgı diyenler de artık her şeyin farkında. Sanki siyaset arenasında, yeni yıl eskimeden, mevcut iktidar eksilecek gibi bir hava hakim...

Hiç yorum yok: