21 Ekim 2017 Cumartesi

MAKAM

MAKAM 
 
Sürü kaderi, kaderciliğidir evrensel değerleri, kıdemi, liyakati asla önemsemeyen, gösterişli görkemli maiyete siniş. Yani bedavadan makamlaşma. Ama gün gelir makamı veren alır, bir gün gelir gerçekten zor bela alır…
 
Gün gelip çattığında makamdan alınmanın verdiği alınganlıkla yağmadan hisselenmek hiçbir savunma mekanizması ile de aklanamaz. Tesiri, esiri, kesri bilenler bu kesik yemeyi de kabullenmelidirler. Ama kabullenemezler. Ayrıca sonuna kadar giden de asla iflah olmaz. Böyledir orman kanunlarından beslenmek. Bunca kederlenmek niye?
 
Makam ben özelim baştan çıkması ile gözü kapalı imkânlı imkânsız felaketlere de bulaşmaktır. Felekle iş işten geçtikten sonra hesaplaşmaktır, kötü kaderle yüzleşmektir. Ve daima bir günah keçisi aramak ve de göstermektir. Karşılıksız kötülük ayrıntısında takaslar aramaktır. Ama beyhudedir.
 
Yani kendini aldatma ile büyür makam. Sonra benden yana benden öte ayartıcılığı ile masumiyet şarkı çöker. Makam küçülür. Kurumlanmalar çökerken korkulacak bir şey yoktur esenliği pompalansa da makam halleri asasını şöhret kapısına dayadığından beter korkulur. Anında makamların içi boşalır. Yapay isyan haykırışı ve yıllarca unutulmayacak salvolar kalır zihinlerde.
 
Ters yüz edilen her şey gibi makamlar da bir zamanlar diye anılır ileride. Siyasal direnişler ve toplumsal eylemler anımsanır da makamları mekanlaştıranlar en haşmetlileri dahi zamanla unutulur. Anımsanmaz. Çünkü asıl olan makamdır. Makamlara sahte istiflerle doluşanlar değil. Sıradan doluşturulanlar değil.
 
Tuhaf ama böyle işler tarih. Gerçek günü gelir makamlar adam da kurtaramaz. Kendilerini de. Batırır. Çok ileri gidildikçe peşi sıra yenilgiler gelir. Komple heyelanın altında kalınır. özel zeka ünlüymüş gibi görünmelerin topu kompleks batağına saplanır.
 
O aşamada ne kadar nevrotik davranılırsa da makam elden gider, kayar. Gün dayanır makamı veren alır. Bağlar çözülür. Kapışma başlar. Makam işi sıkı tutanın elinde kalır. Kalır ama keskinleştirilen yazı ve yazgı aralığı daraldıkça daralır. Makas değiştirilecekken makamı içselleştirenler makam adamlığını normal sayanlar kontrol dışına çıkarlar. Bir zamanların azameti kalmaz. Ve minyatürleşirler.
 
Zaten denge bir kez kaybedilince örtbas etmeler de zorlaşır ve sadece makam zedelenir. Makamı hiç hak etmeyenlerin inatla makamlaştırılması adamdan sanılmayı da beraberinde getirir. Ancak bu adamsılar deneyimlerle sabittir daima makamın gücüne taparlar. Gölgesine girilecek mekân ararlar. Günden güne yapay yanlı tutumlarla makama tutunurlar. Adeta yapışırlar. Ama asla fayda etmez, adamı kazırlar.
 
Acı son. Gün gelir makam despotik yaptırımlarla avuçlardan kayıp gider. Elde kalan kof şeref haysiyet masallarıdır. Çünkü makam öyle bir şahlanıştır ki baştakini de, etrafını da zehirler. Adamlığı da alnının çatından duvara mıhlar.
 
İşte sürü kaderciliğinin riski de budur…

Hiç yorum yok: