25 Ekim 2017 Çarşamba

DELEGELEŞME VE SİYASET…

DELEGELEŞME VE SİYASET…
 
Özellikle değişen memleket ile beraber yığma üye bazlı partiye egemen klikler son yıllarda her delegeleşme, kongre ve kurultay süreçlerinde nitelikli kadroların önüne yığınla engel çıkarıyorlar… 
 
Yani kendi siyasi gelecekleri doğrultusunda ketum ve kuralsız davranıyorlar. Nedense partinin kamuoyunda güç ve ivme kazanmasını perçinleyecek yarışları da monotonlaştırıyorlar. Kıdemlerine karşın pek olgunluk gösteremiyorlar. Ve tabandan tavana önyargılı bir tutum, katı bir tutuculuk yayılıyor. Bu savruklukta evrensel ilkelerden sapılarak, ilkesiz davranışlara yönelmelere de göz yumuluyor…
 
Hal böyle olunca temel hedeften de uzaklaşılıyor. Yani yerelde ve genelde iktidara ulaşmak ertelendikçe erteleniyor. İktidar erkini halk yararına hakkınca kullanmak genel amacı da zedeleniyor. Bir şekilde lider kadroların öne çıkması çıkarılması da önemsenmiyor. Öteleniyor. Bu kısır döngüde anlaşılır dilden konuşmak kaydıyla biçimlenecek çıkış yolu; lider kadro, yönetici kadro ve örgütsel bütünleşme bir türlü yakalanamıyor. 
 
Sadece gündeme ve güncele ait tartışma pratiğine bağlı bir rota izleniyor. İzlenen rotaya teoriyi eklemek yıllar içinde iyice zayıflatıldığından, değişen ve gelişen siyasal boyuta yeniden ayar çekilmesi de iyice zorlaşıyor. Strateji ve hedefler içeren projeksiyon günden güne değişirken bir yandan da mücadele dozu azalıyor. Kabul edilebilir ve tabanda yaygınlaştırılacak projeler bir türlü üretilemiyor. 
 
O yüzden bilimsel yeterlilikleri gözden geçirilerek, politik birikim ve çağcıl bilinçle partiyi bu hale getiren müzmin yöneticiler tekelinden kurtarmak gerekiyor… 
 
Bilinmeli ki, yönetimleri başarılı ve etkin kılacak metotların hayata geçirilmesi asla ütopya değildir. Önemli olan tıkanma noktasında olunduğunun anlaşılması ve tıkanıklığı açmak için dirençli çıkışlar gösterilebilmesidir. Ancak son yıllarda her delegeleşme, kongre ve büyük kurultay aşamasında partinin güç ve ivme kazanması yarışında rekabet koşulları daima tırpanlanıyor. Böylece parti içi yarış değişkenlik noktasında durağanlaştırılıyor. 
 
Yani yığma üye bazlı parti egemenleri partinin önünü açmıyor. Yanlışta ısrar ediyor…
 
Reformist her çıkış sözde üst seviyede politika yaptığını sanan bu üye bazlı parti egemenlerince horlanıyor. Bu görmezden geliş deyim yerindeyse hepten yok sayma ve kaygısızca yok etme düzeyine erişiyor. Böylece örgüte ve halka yön gösterme, özveri siyaseti kapsamında emek verenler hırpalandıkça hırpalanıyor. Yargısız siyasi infazlar yapılıyor, ilkesizlik benimsenerek evrensel bilimsel normlarla zıtlaşılıyor…
 
Oysa geleceğe yön verecek yönetimlere işlerlik ve işlevsellik kazandırmak için kolaycılığa kaçmadan öncü-lider kadrolar öne çıkarılmalıdır. Görgüsüz, ölçüsüz, yapay gündemler icat ederek bütüne ve birliğe ulaşılamaz. Sadece ayrışmaları gün yüzüne çıkarır. Bu neyin siyaseti? diye de sorgulatır. 
 
Zahmetsiz çözümler peşine düşmüş eyyamcı kadrolarla bu ana gemi yürümez. Batar. Bu şartlı icazetli siyaset yapma biçimiyle tabandan tepeye sadece entrikalarla yüklü, bir kıymetsizlik egemenleşir. Tepeden tabana ise kısır döngü, sığ statükoculuk ve ilkesizlik modası yerleşir. 
 
O halde bir an önce yeni bir tarz oluşması için birleşilmeli ve bu yönde çaba sarf edilmelidir. Parti planlı ve programlı biçimde kısa ve uzun vadede yeteneğe ve yeterliliğe göre tepeden tırnağa yenilenmelidir…
 
Farkı görmek şart. Forum ve platform üyesi olmaktan çok farklıdır partililik. Onurlu bir duruş gerektirir. Fark siyaseti yöneten kadroların seçiminde de aktif rol oynama hakkının varlığıdır. Bu sorumluluk bilgiyi ve yeteneği seçme fedakârlığıdır. Delegeleşmeyi taşeronluk olarak algılayan yığma üye bazlı parti egemenlerine partinin esenliği için elbirliği ile gerçeği göstermek gerekir. 
 
Çünkü parti delegeleşmesini parti içi emek sömürüsü ve sömürücülüğü yönünde devşirmek son yıllarda iyice ayyuka çıktı. Bu tiryakilik göreve talip olma ve görev alma onurluluğunu da kısıtlıyor. Öyle ki partide körü körüne destek perçinlemeye dönük delegeleşme özelleştiriliyor. Bu özellik zamanla mevki lüksüne dönüşüyor. Özel çıkarların parti çıkarlarının önünde tutulmasına neden oluyor. 
 
0ysa gün partiye güç ve dinamizm katacakların, siyasette aktif rol almak isteyen yeni ses ve renklerin gözden çıkarılmasına artık son verilmesi günüdür. Yeni kırgınlar, küskünler yaratacak, ayrıcalıklı sayılanların seçimi delegeliğe terfi etmişlerin baştan sona gözden geçirmesi gereken bir durumdur.
 
Partininin geleceğine öyle gözümü kaparım vazifemi yaparım körleşmesiyle yön vermek olmaz. Biraz düşünülünce olmayacağı da görülür…

Hiç yorum yok: