1 Haziran 2017 Perşembe

MÜNECCİMBAŞILAR CİNLİĞİ…

MÜNECCİMBAŞILAR CİNLİĞİ…
 
Öyle zamanlar vardır ki o zamanlarda mücevher sanatçısı gibidir müneccimler. Kayba kadere, gayba ganimete fal açarlar. Yüklü gelirler karşılığı yıldızlaşanlar ise müneccimbaşı olurlar. Zamanla mahkûmiyeti tescilleyen hizmetlerde bulunurlar. El mecbur fanus gardiyan bu müneccimbaşılara akıl kesene kadar tabi olunur. Ve neccinalığa göbekten bağlanılır… 
 
Müneccimler insanlık var olduğundan bu yana saray sathında en geçerli meslek erbabı sınıfındadır. Öyle ki o değme müneccimlik münazaraları yönetenleri de yönetmiştir. Yönetmeye de yönelmiştir. Bu memlekette de böyledir diğerlerinde de.
 
Şu bereketli ve çok meşakkatli coğrafyada da bin yıllık bir yıldız hükümranlığı vardır. Aslında müneccimlik bin yıllar öncesinden evrile devrile gelen bir iştir. Öncesi de sonrası da münecces bir iştir. Yalan yanlış bulaştığı her hali, hayali bir güzel mantıksız öğelerle yönetir. Veya yönettirir. Bilineni bilinmeyeni ne müneccimbaşılar gelip geçmiştir şu tavlı topraklardan. Usta çırak karışımıyla renklendirilerek nice kandırmacalarla kanlandırılmıştır kanallar. Tek vuruş güzeldir ve o vuruş ta güven kazanmaktır. Nice müneccimbaşılar palas pandıras inanılmaz kıvamda güven kazanmışlardır…
 
Öyle dönemler vardır ki müneccimler cin akıllı türeyip çoğaldıkça müneccimbaşıları da peydahlanır. Ayni kaynaktan eslenirler beslenirler. En baştakilerden iltifat ve alaka hâsıl olunca oluklar kalınlaşır, avantalar bollaşır ve varsıllaşır müneccimler.  Yükünü tutanlar yalakalaşırlar. Bu arada müneccimhaneler kurulur,  kurumlaşır, kurumsallaşır. Bazen tahttan sadarete, kederden kerevete, sarftan saadete dehlizlerden çıkmak, delikleri onarmak da zorlaşır. 
 
O zorluk da tüm ahali, devlet etrafı, şehir eşrafı, şehir israfı, güdük bürokrasisi eşref saatine uysun uymasın bu müneccimbaşıların ağzına düşerler. Ağına düşerler. Tapınmalı düzeyde milletin başına bela olacak, tüm kapıları kapatacak bu düzenbazlığa körleşirler. Bu cincineleri ilahi bağlamında sayıp inanırlar. Astrosuna maestrosuna iman ederler. Satancı icrasına amel ederler. 
 
Dil, din iman onlara tüm idareyi maslahat onun kutsadığı iradeye bırakılır. Müneccim şeysi değmeyen her işe uzak durulur, sindirilemeyen her güce de hor bakılır. Zenginlik menbaından nasiplenmek memleketleri gözyaşları içinde soymaya bağlanır. Riya ve riayet pek bir mühimdir bu kör karanlıkta. 
 
Zaman veya takvim ayarları, müneccimbaşıların olanı biteni sözde gördüklerine göre mülakatlandırılır. Müracatlar bire bin alacaklandırılır. Mükâfatlandırılır. Ataktan atara, yataktan yatırıma ne varsa müneccimbaşının bakışına itibar edilerek sıralanır. Bu iteneğin açılımı en dürüst manada raydan çıkma, paydan paylanmadır. Salı yalı düşünmeden nüfuz ve saltanat da bu sıraya dizilişe dâhildir. Kıssadan hisse dehası dahası karşılıklı ikballer uğruna ağır ihmallerdir…
 
Ona uğradı buna uğramadı, bana tuğraydı babında var olanları varlık yönünde, yok olanları darlık yönünde paylayan bu müneccimbaşılar tüm sızıntılara da sınırlı kaynaklardan bol imkân tanırlar. Uygunsuzluğu ulemalık ve ulamalık tarzında tanırlar ve tanıtırlar. Bu tanışıklıkla rutubet ve difüzyon en tepeden aşağıya tüm konduları konakları, konar göçerleri, çaderi ve çadırları ele geçirir. Kaderleri bir bir tayin eder. Ancak sırça köşk servet münevverliği de günü gelir niyeti bozar. İyi niyet bozulunca da müneccimbaşılar ile saruklu kavuklu beyler, cübbeli cübalar ve parşömen paşalar başından sonuna, ibinden dibine birbirlerinin tahtlarına göz dikerler.
 
Her şan ve şöhretten nazende nazarlık, manevi yatırımlık isteyen muamelelerden amelelere, kastlardan kasaya, namelerden kaseye, kaselerden keseye, kinlerden kimseye işleyen bu paslı düzenek keyfiyet derecesinde dertlenir. Hepsi hediyelidir, he diyelidir. Diyen diyene gardlar alınınca da menfaatler bozulur. O bozgunda filmler firmalar, aleyhte imalar, isyanlar taşlamalar, tripler tertipler, darb harb, sikke fiyatına pazarlanır. Şeriat ve din raydan çıkarılır hırpalanır. 
 
İşte müneccimbaşı aracılığıyla götürülen işin sonu budur. Müneccimler elçiliğinde iş görmenin kısa zamanda olağanüstü manzaraları çöle kuma çevirdiği, idareyi malumlaştırdığı bin yıllık gerçektir. Ötesinden berisinden idareyi uhdesinde tutanların tamamının bu marazgahdan utanmayışları ise resmen samimiyet dolandırıcılığıdır. Dalan dolan her şeyi ramdan ramazana, namazgahtan namaz niyaza bağlamak ise hepten yozluk yobazlıktır. Hangi lige hangi ilgiye ve ilgisizliğe bağlanırsa bağlansın tüm mesele aslında müneccimbaşılık müessesesinin çökmesidir.
 
Her fırsatta halk nezdinde kıymetsizleştirilen, haysiyetsizleştirilen ve değiştirilen kanunlarla nizam ve intizam bozulur. Müneccimler ve müneccimbaşı neden ise bir tek bunu bilemez ve de söyleyemezler.
 
Cahillik ve suskunluk temelli bu müneccim cinliği özünde hiç de boşa değil…

Hiç yorum yok: