14 Haziran 2017 Çarşamba

SUÇLU KİM, KİMLER? İDEOLOJİLERİ NE?

SUÇLU KİM, KİMLER? İDEOLOJİLERİ NE?
 
Dünyanın geldiği nokta lafta herkesi dertlendiriyor gibi. Bu gizlenmeye çalışılsa da açıkça görülüyor. Belki de herkesin kendi derdine düştüğünden bunca cayırtı. Peki, suç kimde, kimlerde, kimin suçu bu günler? Bu suç taşeronlarının ideolojisi ne? Benzer sorular peşi sıra sıralandığında hemen anlamayı bilmez ezberciler tarafından konu başka yere çekiliyor; hala bir dönemin ideolojilerini, gençlik ideolojisini savunan var mı kaldı mı acaba? Sorulur ve hızla eklenir; o ideolojiler kalmadı, bitti diye. Karşıdan cevap beklenmeksizin fetva verilir; kaldıysa eğer pek azdır. Ve pişkin kelle gibi sırıtarak dinozor falan yakıştırmaları da yapılır. 
 
Çiğ yemedik ki korkalım, çağla çalmadık ki ürkelim. Pratikte eski şiddetiyle olmasa da ki yaş kemale erdiğinden başka bir nedeni asla yok; Ben teoriye hala inanırım. İdeolojiyi hala savunurum. Teorinin tıpkıbasım yeni baskılarını da süzüp, idenin amacına ve tarzına uygun derleyip düzenleyip, ideolojiden daha ayrıntılı bilgilenip daha da güvenip, insanlığın ve dünyanın kurtuluşunu onda görüp hala savunurum… 
 
Ayrıca başı dönenlerin boş zamanlarında okuyacağı türden, tüm savları zevkle süsleyip, süsleyip püsleyip manifesto boyutunda tarihe kayıtlar düşerim. Bir bardak su da boğarım bu mevcut dünya ahvalini. Bu kısır kapitalist döngüyü. Emperyalist sömürüyü. Kılıç kalkan çaldıkça çalanlar çağlar boyu faturayı kimlerin önüne koymuşlar bilinmiyor sanki. Bas bayağılığın, pespayeliğin bu kadarı da fazla diyenlerin elbette. Meydansız dayılanmalar ayıdan korkmayanları da hiçliğin ormanına sürükler. Dünya kadar meydan dayağı da kimlereyse kimlere kalır. Gecelere ak, karanlığa dol geleceği mahvet sonra da maharetmişçesine uzak geçmişe sarıl, yakın geçmişi suçla. Olmaz.  Ödenmemiş, ödemediğimiz bedel kalmış sanki de bu tek soruluk akılla yatan kalkan ahvalara havarileşelim. Yok artık.
 
Fikirsiz bilgisiz yükselmenin neticesinde bir yere düğümlenen düşüncesizlik işte bu olsa gerek. Yücelme ne pahasına ise sıkışınca kaçmak da öyle. Böylesi bir zenginlik işte yarımsı mevcudun aparttığı. Ağzında sular akarak tabloya bakanların abarttığı. Cüce cenderesinde cümle alem. Sen neyi savunursun ey gafil diye sormadıkça, sorulmadıkça kimse sonradan siz ne yaptınız diye de atarlanamaz. Son bir atak bataklığa düşülür, bataklık çiçeğine dönüşülür. Gerçi kaba göre şekil alan likid yapışkanlar, cıvık akışkanlar o düşüşü namaz niyaz abartırlar ama yüce adaletten asla kaçılmaz. Kimse kimseler kaçamaz. Asalak salak, aslı astarı tutmayan bir taslak proje ahmağı olurlar sadece. Ve görüntüde ah vah ederler, ölüye de diriye de gözyaşı sel tufan, zil zurna yanarlar. O kadar işte. 
 
Bu nedenle dünya çapında denildiği gibi bu çapsızlığın vadesi geçmiş de olsa bir süre daha başta kalırlar. Olmadık işleri daha sert başlara kakarlar. O kaknemsi kalıplaşma ve hain kalkışmalara karşılık ideoloji savunmak iyidir. En iyisidir. Vadesi geçer görüntüsü verir veya öyle dillendirilir ancak hala yazılı akçesi geçerlidir. Doğru sonuca ulaştırır rikkatle. Dikkat edilmelidir hala tasvir ve tanımlamalarına. 
 
İdesi mide, ideolojisi jikle olanlara rakamı rakım belirler. Yine de açık verir bilançolar. Tutmaz mizan. Yıkılır intizam. İzanı zayıf azana kılıf bu tembel ve terbiyesizler gün olur devran döner ensesinden yakalanır. Babaları da kurtaramaz o tipi tipleri. Babalar gibi kurayı çekerler inci mercan sonsuzluğa.  Kurnaz şark kurnazı bu figana çağdaş köleler de isyan eder. O yok sayılan ideoloji ile beslenirler. Bu benzer ezginlik ve bezginlik hangi kitapta yazar bilinir. Lakin kusurlar arttıkça vicdansızlık da artar. Bilmezden gelinir gerçek din dahil tüm ideolojiler. Boyut değişir sanki das sallanmadan meta okunmadan. Lafla zaman ve mekân değiştirilir sanılır. İşte orada aldanılır. 
 
Bu varsıl varyasyonda suç daima ideolojilere ve ideologlara yüklenir. En iğrenç ve terbiyesiz bir muhatapsızlıktır bu suç yükleme sanatı ve sanatsal sahtekârlık… 
 
Kimine göre bu tavsızlık doğrudur. Tavırsızlık ve arsızlık doğru mudur çoğuna göre değişir. Muhakkak olan bir şey varsa ideolojisizliktir. Topyekûn intihar ayrıcalığıdır ayar çekilen. Zaten duvara toslandıktan sonra şikâyete de hiç de gerek yoktur. Göz göre göre, akıl gere gere gelinen nokta işte budur.
 
Şimdi bu haldeyken hala ideolojiyi savunanlar kaldı mı acaba var mıdır sorusu sormak ise resmen malzemeden çalmaktır. Vardır yoktur bilemem ama ben hala ilk gençlik yıllarındaki ideolojimi savunurum. Ve benim gibiler inanılmaz sayıda ve çoktur. Savunurum savunmam ayrıca kime ne…
 
Her ne kadar o ilk gençlik yıllarımızda o zor zamanlarda en kötü şartlarda yaşamışsak acıların en babasını görmüşsek de pişman değiliz. Piştik. Hamdık piştik. Ve ideolojiye ideologlarından çok inandık. Benimsedik.  Ama kime kimseye ve hiç kimseye körü körüne ne takıldık, ne olmadık havalar takındık ne de tapındık. Hayaller kurmuş olabiliriz suçumuz da günahımız da o sadece.
 
Emperyal dünyanın dayattığı bu idesi boş dincoz yöntemler ve isimsiz resimsiz ilişkiler silsilesiyle varılan sonuç ortada. Ödenecek diyet belli. Dört bir yan kan deryası, gam denizi. Hangi hangisi demeye kalmadan suçlar ve suçlular açık seçik belli. Değil diyenler de bizden değil. Biz de onlardan.
 
İşte bu kara ayazda benim de görevim ideolojik saptamalar içeren reçeteleri bulmak, doğruyu daima savunmak ve yeni bir dünya önermektir. Serfsiz sınıfsız, ceremesiz cenderesiz, cenahsız cehennemsiz bir dünya. Ben insanın dünya imtihanına da böyle bakarım. O yüzden hala ilk gençlik yıllarındaki ideye inanırım ve iddiayla savunurum. Siz yarınlarda bugünleri bunca yapılanları ise asla savunamayacaksınız ve de kolayca savuşamayacaksınız. Bari cahiliye öncesine değil de ilahi emirlere riayet edin.
 
Her şeyden bir haber hangi ideoloji kalmışmış veya nerede yaşarmış, nasıl uygulanırmış size ne birader?                        

Hiç yorum yok: