20 Aralık 2016 Salı

OLİGARŞİK DÜZEN

OLİGARŞİK DÜZEN
 
İnsanlık tarihi veya uygarlık tarihine bakıldığında yönetim şekilleri monarşi, oligarşi, teokrasi, cumhuriyet, demokratik cumhuriyet ve sosyalizm yolunu izler. İzlek böyleyken bugünün dünyasında zar zor yaşayan cumhuriyetlerin her türlüsünden sapma, tepede anında oligarşi ve teokrasiyi birleştiriyor. Resmen dinsel oligarşiler türüyor.
 
Bilimsel gerçekliktir; çıkara dayalı gruplaşmaların arttığı, çıkar ilişkileri ve çatışmaların ayyuka çıktığı her dönem her ülkede, her bölgede ve her coğrafyada oligarşi egemenleşir. Küresel oligarşik düzenek içinde yer alan veya yer bulmaya çalışan her ülke de kendi oligarşik düzenini yaratır. Hem de başlangıçta oligarşik düzen yıkılmalı diye diye iktidara gelinir. İktidarı ele geçirmenin hemen ertesinde dayatılan oligarşik düzen ise yıkılmaya çalışılan cumhuriyetin nimetlerine sığınılarak daima halkın oy desteğine bağlanır.
 
Geniş oy potansiyeline karşın oligarşik düzende kesin buyruk azınlığın elindedir ve izlenen rota da en keskin yöntemlerle çoğunluğa hükmediştir. Günün doğu coğrafyasında ise yerleştirilmeye çalışılan oligarşik düzen, din destekli veya dini takımların emrinde. Bu yüzden daha acımasız ve vahşi…
 
Geri kalmışlığın alametifarikasıdır oligarşik düzen. Dünyadaki işleyen sistemden kopuk bir şeyler yapmak yalnızlaşmaktır yanlışı, ayrıca da mümkün değildir yalanı ve kısa yoldan paraya ulaşma hevesi üzerine kurulmuş bir dinsel sömürü mekanizması çarkı parlatılıyor. Parlatılıyor ve palazlandırılıyor çünkü geri bırakılmış ülkelerin insanlarını öyle veya böyle din ile kandırmak ve din temelli oligarşik bir düzende yönetmek en kolayıdır. Kral çıplak diyerek kanmayanları ve direnenleri ise hizaya getirmek kurulu kurumlu oligarşinin temel görevidir. Bu düzende görevliler kraldan çok kralcıdır veya görevlendirilecekler de kraldan çok kralcı olanlardan seçilir.
 
Dünyada kalan son örnek, şu saf memlekette bile kapitalizme kökten bağlı yerli tekelci burjuvazinin devlet egemenliği son yıllarda dinsel bağlamda kurulan iktidarlarla sürdürülüyor. Kökten dincilikle beslenen bu yeni model, demokrasinin daraltılmışlığı ve teokrasinin genişletilmesi temelinde kurgulanmış. Çokuluslu paraya hükmedenler kenara çekilmiş, ayrıcalıklı olmak, ayrıcalıklı sınıftan sayılmak sadece dine ve dinin mezheplerine bağlanmış. O tek yanlı genleşme son on yıllarda oligarşik networkunu kurmuş ve o kurgu gizli bağlantılarla sevk ve idarenin başına geçmiş. Geçmişin delik zırhını kuşanarak aklı sıra olaylara yön verdikçe veriyor. Mevcut oligarşik düzenin çekirdeğinde dini temaya tamamıyla zıt benlik, bencillik ve görevi kötüye kullanma var. Yine de mevcut iktidarın din tandanslı olarak hükmettiği varsayılıyor. Lafta referans din oldukça da tüm yanılmalara ve yanlışlara rağmen içte aşırı destek görüyor.
 
Ancak en baba tavra rağmen hem içeride hem de dışarıda egemen sermayeye ürkek baş eğişin nedeni hizmetin asıl boyutunun göstergesi. Bu öyle bir üç boyut ki her dönemde sadece maske değişir, deri atar, gömlek değiştirilir ama işlev hep ayni kalır. Yani oligarşik düzen insanlık dışı zulümlerle devletin tarafsızlık veya eşit oluş ilkesini hep bozar. Güç odakları ile anında birleşir ve kapitalist sömürünün devamını sağlar. Zamanla en has yöneticiler zalim, yönetilenler ise kaderci olur.
 
Ayrıca din temelli oligarşik düzenin her toplu kesiminden, sıradan sayılan küçük, en küçük parçasına kadar kadercilik saplantısı, dinsel paranoya ve parapsikoz ile sorumlu gördüğü herkese silahlı veya silahsız saldırılarla hesap kesme üzerine şartlanır, şartlandırılır. Hem de hesap kesmek, Yaratana mahsusken, Dine, dinin temel prensiplerine asla uymazken.  Şu yüce Dine yapılanlar bir yana, menşei muallak menkıbelere dayanarak kıble şaşırılır. Bir dini öyküde geçtiği rivayet olunan ‘Bizler yaşadığımız sürece daima cihâd etmek üzere Muhammed'e biat edip söz vermiş kişileriz’  sözü din gereği sayılır, pusula kaybedilir, cana ve canlara kastedilir.           
 
İşte bu yüzden Emperyalizmin direktifindeki burjuvazinin ve onun oluşturduğu oligarşik dini düzenin yıkılmasına yönelik her ciddi tavır büyük riskler taşır. Demokrasinin burjuvaziye endekslendiği ve burjuvazinin kollektivizm yerine oligarşiyi benimsediği böylesi bir düzene karşı muhalif duruş ve her türlü mücadele devrimciliktir. Ve gereklidir. Ama başa gelecek her şeyi de göze almak demektir. Zaten genel yargıdır, her türlü bozuk düzene karşı durmak solcu, sosyalist ve komünist olmak demektir. Devrimcilik ülkeyi yıkmak, rejimi değiştirmek, istikrarı bozmak ve sermaye düşmanı görülmektir. Ve olağanüstü gerekçeler gösterilerek de suçtur.
 
Oysa acı bir gerçektir, oligarşik düzende inanç ve düşünce özgürlüğü yoktur. Tek tip inanç ve tek tip düşünce vardır. Özgürlükler yok derecesinde kısıtlıdır. Antiemperyalist ve Antikapitalist tabanlı her girişim isyan, ayaklanma, darbe ve direniş olarak nitelenir. Faşizme karşı her masumane itiraz eylemsel tehlike, planlı başkaldırı sayılır. Yasal olsun olmasın tüm hak arama eylemleri bir zamandan sonra şiddetle bastırılır. Karşıtlığın tümü bariz biçimde din dışı olmakla özdeşleştirilir. Sadece düşünce tarzlı destekleyenler bile dört duvar arasında susturulur.  
 
Yani oligarşi işine gelen biçimde, büyük sermayenin çizgisinde her şeyi ters yüz eder. Toplumsal karşıtlıkları öyle dinsel içerikli yakıştırmalarla ve acımasızca körükler ki saflar kemikleştirilir. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek din çerçevesinde resmen ayrıştırılır. Etraflıca etnisiteye dayalı radikalleşen kamplar oluşturulur. Bağlar iyice zayıflayınca, bağımsızlık ve sulh duygusu iyice zayıflatılınca da hiç birini ayırmaksızın tümünün tepesine binilir. Yeniden on yıllar boyu büyük sermayeye hizmeti devam ettirecek başka bir oligarşik çeşni yaratılır.
 
Oysa göz önünde yaşananların tamamı bumerang döngüsüdür. Nedendir bilinmez hissedilmeyen dejavu etkisidir. Bu gün için geçerliliğini koruduğu biçimde gözler din ile bağlanır, bağlanmıştır. Bu kısır döngü ve dejavu yok sayılır çünkü oligarşik düzen her türlü çirkin politikayı, politikada kıvırmayı gerekli kılar. Kendine öylesine politikacılar ayarlar ki en doğru görünenler dahi olduğu, öğrendiği, bildiği güzergâhtan anında uzaklaşır. Uzaklaşmayanlar da uzaklaştırılır.
 
Son tahlilde solculuk bitti diyenlere açık duyurudur. Madem sol ve solculuk bitti, din bazlı bozuk sisteme veya mevcut oligarşik dinsel düzene yönelik en küçük eleştiriler bile neden solcu olmakla savuşturuluyor. Demek ki tüm dünyada hala emperyal sermayeye dayalı oligarşik bir düzen işliyor ve şimdilik din temelli işletiliyor.

Hiç yorum yok: