CUMHURİYET’E OPERASYON VE YARI BAŞKAN ERDOĞAN…
Cumhuriyet Bayramı ertesinde Cumhuriyet’e yapılan operasyon ile “Bu gidişle ya ‘Cumhuriyeti yok edeceğiz…’ ya da ‘Yarın Cumhuriyeti çok arayacağız…’ endişesi” resmen tescillendi. Her telden her türden, her şeye her gerisingeri gelişmeye karşın kamuoyunda şimdilik değişmeyen, değişmeyecek ve değiştirilemeyecek görülen tek bir algı var; tek lider Erdoğan. Onun dediği olur…
Parlamenter sistemde şimdilik yarı Başkan gibi Erdoğan. Tüm dertler bitti tek gaye kaldı; Başkanlık Sistemi…
Şu fakir ülke, tüm idari ve yapısal sorunlarına, acı sonuçlarına karşın lidere dayalı siyaseti her dönemde her pozisyonda kredilendirmiştir. Bu yoksul halk tam dozunda veya hepten ayarsız lider siyasetini koruyan ve kollayan bir mahcup niyete sahiptir. Milli iradenin tesisi görülen bu keskin milli irade yalpalaması her ideolojinin kendi liderini yaratma hevesiyle siyaseti biçimlendirmeye temel nedendir.
O yüzden 93 yıllık tarih sürecinde işleri çığırından çıkaran bu kaçıncı tek başına iktidardır bakmak gerek. Ve bu tek başına iktidarların kaçı soldan kaçı sağdan görmek gerek. Ve bu tek başına iktidarlar kaç tek adam ortaya çıkarmıştır enikonu irdelemek gerekir.
Bu gün gelinen nokta aslında siyasette iddialar kalıplaşınca bütün sultalar anlamsızlaşır ve inatlaşmalar başlar noktasıdır. İnce planlanmış, bu geniş kapsamlı ilerleyiş isyanlarla zedelense de su akarını bulur. O akışkanlıkta idari karmaşa ve toplumsal kargaşalarla beslenen lider sultası beyinlerin arka tarafına hükmeder. Ve derinliği hissedilemez mesajlara aldanan nüfus çoğunluğu ise avantajı ele geçiren liderin lehine, demokrasi yerine tek lider egemenliğine evrilir.
Sağ bu ülkede bu tek lider sultanlığını sonucunda iktidara gelsin veya gelmesin çok iyi beceriyor. İdeoloji ve sosyal yetersizlikleri dini çerçevede renklendirerek demokratik ilkelere uymayan biçimde örgütsel bir ağda toplamak, piramidin en tepesindekine körleme bir bağlılık geliştirmek ve her arzuya yönlendirmek sağın en iyi yaptığı iş. Ayrıca sorgulamaz yönetilecekler bulundukça da acayip bir yöneticilik mahareti sergiliyor.
Ayrıca Sağ 93 yıldır bu dikenli yolda her çeşit enstrümanları kullanarak iktidarda kalıcı olmanın stratejisini en verimli kullanabilecek liderler çevresinde toplanmıştır. Yani sağ her defasında hedefi olmasa da projeksiyonu aldatıcı ve albenisi yüksek liderler ile kısa zamanda yaygınlaştırılabilecek metotlar izlemiştir. Öyle ki son on küsur yıldır Cumhuriyetin en kuvvetli iktidarı da böyle yakalanmıştır. Proje tutmuş sağlam lider bulunmuştur. Zaten her şey lidere sabitlenince millete çoklukla bu neyin siyaseti dedirten ancak ezici çoğunlukla kabullenilen bir siyasi mekanizma egemenleşir.
Bu egemenleşme sayesinde özellikle son on yılda hayata geçirilmesi ütopya olarak görülen, asla değişmez sayılan nice değer nice kazanım varsa bir bir değiştirilmiştir. Yenilikçi ve reformist duruşu bir kenara, gerçekleştirilenler sıkı eleştirilere gark olsa da millet referansı devreye sokularak her işin arkası toparlanmıştır. Bu yenidünyanın tek bir kişi tarafından yaratıldığı pompalandıkça pompalandığından, her hareketi ve tavrıyla parsayı toplayan her kim ise zirveye iyice yerleşmiştir. Bu yerleşimin de tarihle sabit elbette bir sonu olacaktır. Ancak her son bir başlangıçtır. O yüzdendir Başkanlık hevesinin millete sirayet ettirilen havası.
Şimdilik yarı Başkan gibi Erdoğan. Tüm dertler bitti tek gaye kaldı; Başkanlık Sistemi. Ve Başkan Erdoğan…
Sol ise on yıllardır toplumda sonsuz karşılığı olan liderler bulamamıştır. Bulduğunu da yeterince sahiplenmemiştir. Kadro partisi olma doğrultusunda sığ ve statükocu gruplaşmalar yüzünden liderleşemeyen, liderleştirmeyen bir kısır sürece mahkûm kalmışlardır. Böylece çok kısa sürede kredisi tükenen başkanlar ve genel başkanlar ortaya çıkabilmiştir.
Sol bir türlü lider kadro yönetici kadro bütünleşmesi gerçekleştiremediğinden iktidar pratiğine yönelik argümanlar da ortaya koyamamıştır. Koysa bile kendini halka anlatamamıştır. Ve her kırılma dönemlerinde yeni başlangıç olarak kongre ve kurultaylar sürecinden medet umulmuştur. Güç ve ivme kaybettiren yarışlarla gözden düşülmüştür.
Sol siyasetin amacı iktidara ulaşmak, iktidar olmak, olup da elde tutulan erki halk yararına hakkınca kullanmak olduğu halde asla liderleşemeyerek, halkın koşulsuz onay vereceği lideri bulamayarak sadece takıntıları güncellemiştir. Günü kurtarmıştır. Yani uzun yıllardır tek başına iktidarı yakalayamamıştır. Bu gidişle yakalayamaz da.
Bu gidişle tarih tekerrür etmez belki ama nasıl bir rejime gidildiği belirsiz bu süreçte solun en büyük partisinin de üstü kolaylıkla çizilebilir. Maazallah kapatılabilir…
Çünkü bu garip ülke özellikle faşist darbe dönemleri ertesinde zahmetsiz çözümleri yeğleyen eyyamcı ve darbeci kadrolara ve liderine kayıtsız şartsız hâkimiyeti kullanma yetkisi vermiştir. Tek başına iktidar lüksü tanımıştır. Bu fakir millet neden ise her şart ve koşulda yeni tarz ve ilahi farz bağlamında sağa bağlanmıştır. Tapınma boyutuna taşınan bu yakınlaşma kısa vadede en doğru, uzun vadede tepeden tırnağa irdelenecek iğreti bir yakınlaşmadır aslında.
Bu yeni yakınlaşmanın getirisi ise, sanki tüm dertler bitti tek gaye kaldı; Başkanlık Sistemi. Şimdilik yarı Başkan Erdoğan. Yakında Başkan Erdoğan…
Tarihi gelenek ve talihsiz değerlemeler bu fakir ülkenin tüm siyasi aktivitelerini direkt etkileyince ve dini yapılanmalarla da ciddi boyutta etkileşince işte böyle hiç te barışık yolda ilerleyemeyen bir siyasi acze düşülür. Fırsat bu fırsat rejim sorgulanır. Cumhuriyet horlanır. Otoriter ve şiddet yanlısı, özgürlüksüz, benmerkezci, tam merkeziyetçi, gerici ve sivil faşist bir iktidarla yüzleşilir. Ancak yine de ya sevgiden ya korkudan tam destek devam eder. Çünkü kadrolar lideri değil, lider kadroları oluşturmuş ve yerleştirmiştir. O kadrolar da tabucu ve teba kıvamında kitleleri eğitmiş ve resmen kullaştırmıştır.
Ancak bu kör destek şimdilik Başkanlık Sistemine geçiş için veya Erdoğan’ı Başkan yapmak için yeter mi, yeterli midir? Veya ileriye dönük kiralanmış akıllar çelinebilir mi? İşte iktidarı darlandıran endişenin tecellisi budur. Budur yersiz yurtsuz salpa saldırganlığın sebebi. Yani kamuoyunda şimdilik değişmeyen, değişmeyecek ve değiştirilemeyecek gibi görülen tek bir algı var; tek lider Tayyip Erdoğan. Onun dediği olur, oluyor. Bu algı kırılır da ya olmazsa korkusudur ortalığı kasıp kavuran.
Olura ya olmazsa, hesap tutmazsa, bu yılmaz millet bir daha Cumhuriyet öncesine dönülmesin, Cumhuriyet aydınlanması tersine işletilmesin, büyük sermayenin uşağı olunmasın, bu millet bir daha kurtuluş savaşı verecek konuma düşmesin diye direnişe geçer ise başkan yine Erdoğan’ mı olur acaba.
Veya ‘Cumhuriyeti yok edeceğiz…’ ya da ‘Yarın Cumhuriyeti çok arayacağız…’ endişesi boşa çıkarsa, yani Cumhuriyet bunca operasyona karşın sağ ve diri kalır başkanlık sistemini yerse sağın 93 yılda yetiştirdiği en etkin lideri Erdoğan yine bunca sevip sayılır mı acaba…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder