30 Kasım 2016 Çarşamba

EN VAZGEÇİLMEZ KURUM; POLİTİKA VE SAVAŞ…

EN VAZGEÇİLMEZ KURUM; POLİTİKA VE SAVAŞ…
 
Politika, insanlık tarihinde bin yıllardır en vazgeçilmez kurumdur. Politikacılar da öyle. Savaşlar da…
 
En vazgeçilmez görülen politikacılar da an gelir unutulur. Politikacılar çoğunlukla bir kurum çatısı altında oy verilerek seçilirler, beli zaman için para karşılığı görevlendirilirler. Bu görevlendirme doğrultusundaki tüm politik etkinlikler toplumda ve politika ile uğraşanlarda bir meslekmiş gibi algılanır. Oysa politika ve politikacılık aile boyu süren veya sürdürülecek, babadan oğula, anadan kıza geçecek bir meslek değildir.
 
Kara kaplı lügatta politika; Memleket işlerini idare için tutulan ölçülü yol, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyaset, siyasa, yöntem olarak geçer. Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma ve benzer yollarla işini yürütme de tanım kapsamındadır.
 
Öyleyse politikacı da; Memleket için bu ölçülü yolda, devlet işlerini düzenlemek ve yürütmek, siyaset, siyasa ve yöntem geliştirmek için belli dönemler içinde para karşılığı tutulanlardır. Bir hedefe varmak için ise karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma ve benzeri yollarla işini yürütendir.
 
Politikacılık, Politika tanımlaması içine girenler dışında bir mirasyedi politikasıyla, tehdit ve şantaj politikası ve aksak kıvrak politik duruş ile yürütülmemelidir. Politikacıların çoğunluğu için, politika adaletsizliğin, vurgunculuğun, yolsuzluğun, eşitsizliğin mihmandarlığına soyunma, soyma ve soyulma üzerine kurumlanırsa sosyal, ekonomik ve siyasal çöküntü peş peşe dizilir.
 
Politika çerçevesi belli olan hareket serbestisidir. Politikacı da öyle görüldüğü gibi tam serbest değildir…
 
Yazılı ve sözlü gelenek uyarınca kesin kural denilemez ama politika diye bir meslek olmayınca, politikacılar da kendilerini tam serbest sanınca, tüm politik kurumlar ve politikacılar, karşılaşılan her sosyal, siyasal ve ekonomik çöküntüde meseleyi ya dünya ölçekli ekonomik krizlere veya sözde meslektaş politikacıların peydahladığı savaşlara bağlarlar.
 
Yani politikacıların yenilme ve yenilenme dönemlerinde izledikleri politika şudur; her fırsatta soğuk savaş rüzgârları estirmek ve imkân yaratıldığında sıcak savaşı körüklemek.
 
Aslında her türden savaş; rasyonel ekonomik çöküş ve nasyonal politik çöküşün asosyal çıkmaz ile birleştiğinde gelinen en son noktadır…
 
Bu temel çöküşler emperyal sömürünün devamı ve iktidar egemenliğinin sürekliliğinin sağlanması için hoyratça kullanılır. Sosyokültürel, sosyoekonomik ve sosyopolitik dengeler gözetilerek kitlesel ve bölgesel savaşlar ustaca planlanır. Planlama doğrultusunda politika kurumları ve kurumsal politikacılar, ulusal veya uluslararası her sıcak savaştan etrafı kaplayan her türlü negatif havanın dağıtılması, içine düşülen çöküntünün üzerinin kapatılması için yararlanır. Ve usta politikacılar birikmiş suçlardan ancak bu sayede kurtulur ve aradan bir güzel sıyrılır.
 
İşte politik açıdan yanlış burada başlar. Sonuçta nelerin kaybedileceği iyi hesaplanmadan bile bile teoride birlik,  pratikte dirlik bırakmayan politikalara bel bağlanır.Siyasal, sosyal ve ekonomik çöküntüden kurtulmak için övülen ve övünülen tüm değerler bir bir dışlanır, sistemler bir bir yıkılır. Olan daima garip halklara olur. Ve insanlık çöker, rejimler tarz değiştirir, kendi memleketinde mültecilik başlar.
 
Oysa politika kurumları ve seçilen görevlendirilen politikacılar sosyal, ekonomik ve siyasal çöküntünün girdabından halklarını kurtarmak için vardır. Varlıkları önce tüm kirli savaşlara karşı durmak ile şekillenir. Sonra savaş karşıtlığını yüreklice dile getirmeli, haksızlığa ve vurgunculuğa, savaş ganimetlerinden pay kapışa karşı tek ses tek yürek haykırabilmelidirler. Ama haykırmazlar.
 
Çünkü kurumsal politika ve mesleksel politikacılar nedense çöküş nedenlerini adaletsizliğin hüküm sürdüğü her alanda, her bölgede, her belgede adaletsizliğin karşısında gereğince karşı durmadıklarına hiç bağlamazlar. Resmen savaşlardan beslenirler.
 
Şu fakir memleketin ana gemi partisinin cin politikacıları da, sağında solunda seyreden yan gemilerin hin tavırlı politikacıları da iki elin parmaklarını geçmez. Cinleri, hinleri bir araya toplansa bir avuç insan. Ama yığınlar acı içinde. Böyle giderse bu sosyokültürel, sosyoekonomik ve sosyopolitik travmadan, bu kılcal kanamadan tabandan tavana nitelik ve nicelik gözetilmeden her profesyonelleşmiş politikacılar, yarı profesyonel politikacılar ve amatör politik rol modeller nasibini alır. Bu toptan deliriş ve devriliş sürecidir. Yangın ana gemi partiden başlar filikalara ve forsalara kadar da uzanır.  
 
Tarihte En vazgeçilmez kurum; politika ve savaş. Bu minval üzerine politik apolitik tipler, cinler, hinler, dilbazlar meydana çıkar ve minareler yıkılır. Yine de sosyal, ekonomik ve siyasal çöküntü emperyal istilacıların pompaladığı savaşlarla asla düzeltilemez.
 
Tarihle sabittir; Politika ve politikacılar için savaş; günlük gündelik, yapay güç, suni görüntü, eksik vizyon, boş vitrin ve haybeden geçici güçlenmedir, o kadar… 

Hiç yorum yok: