20 Şubat 2015 Cuma

TEKRAR TEKRAR TEKRAR “KUMA KADIN GÖMMEK”…



Şu çağda bu ülkede hala ne yazık ki kadına şiddet var. Öğrenci, Ev hanımı, emekçi, Milletvekili, Başbakan hatta Cumhurbaşkanı olsan da, kadın isen eğer dayaktan, her nevi şiddetten, vahşetten kurtuluş yok…

Kurtuluş yok, Kuma kadın-kız gömme günlerinden bu güne. Değişmeyen tek acı gerçek bu maalesef… 

Bu kez de Özgecan’a reva görülenler yüreğimizi yaktığından Tekrar tekrar tekrar üçlemesi olarak “Kuma kadın gömmek…” yazımızı anımsadık…

Bir özge can değer, yüreğimiz kanar…

“KUMA KADIN GÖMMEK...

Ülkede kadınından razı olmama, razı olup da memnun olmama gibi haller var. Hem ülke hem de birey iktidarındaki bu sapma, koyulan hedeflere de ulaşılamayınca erdemli ve temiz kalmayı zorlaştırıyor. Kuşkulu akçeli işlerle çarşıdaki hesap eve uydurulamayınca olan kadına oluyor. Yol ışığı, hayat arkadaşı, döl yatağı çekiyor ızdırabı, yer misin yemez misin, Ölür müsün ölmez misin hesabıyla…

Zenginlerde tevazuunun fakirlerde tokgözlülüğün tükendiği bir dönemden geçiyoruz hep birlikte. Üstelik zirve yapmış din, iman, mezhep günleri. Yine de hız kesmiyor kadın avı, kadına yönelik şiddet, vahşet. Evrene yayılan pozitif ışıltılar sadece bezirgân sofralarını aydınlatmıyor ki. Kitaplardan mahyalardan süzülen mutlu toplum mesajları da güme gidiyor böylece. Yürek sızlatan gerçekler de aklını yakıyor düşünen insanın.

Kadına yönelik şiddet hayat sofrasının başköşesinde maalesef, yanında cinsel açlığı. İkisi de teröre dönüşmüş boyutta kan-can almaya devam ediyor. Köhnemiş ideolojilerin tutsağı olundukça zorbalık işte böyle sokağa taşar. Dört duvar arasından sıvışır namahrem, iktidarın sertliğine düz orantılı alır başını gider, ta ki ölümlere kadar. Kadına şiddet uygulamaları, göstermelik erkeksi tavır olarak literatürdeki yerini alır almasına da giden can geri gelmez. Cinayet olur, canilik olur filmin adı.

Bir özge can değer, yürekler yanar…

Hayat felsefesinde geriye dönüş, tam dönüş değilse de ufaktan çark ediş, geriye özlem dolu bir bakış egemenleştikçe, erkek egemen toplumun kadına bakışı ve tavrı da taşlaşır. Katılaşır, kalıplaşır elbette ve sonuç hüsran olur. 

Bir iki tokadın yerini acımasız dayaklar, dayağın yerini sakat bırakmalar, sakat bırakmanın yerini de zamanla şu son günlerde yaşadığımız cana kast etmeler, öldürmeler, yakmalar alır. Kadın cinayetleri böylece son yıllarda bin yüzdesel zirve yapar. Cinsel saldırı suçları devasa artar. Elde son beş altı yılda dört beş bin kadın öldürülmüşlüğü kalır. On yıllara vurulduğunda sadece kahırlanılır. Geriye kalan sudan sebeplerle bile, elbirliğiyle, işbirliğiyle kadın canının hiçe sayılmasıdır. Üçüncü sayfa haberi olarak görülüp, gereğince hakkınca üstüne gidilmeyişidir kadın ölümlerinden silik iz bırakan.

Bir özge can değdi, canımız yandı…

Kendi kendine zulmeden başkalarına adalet dağıtamaz, adil davranamaz ki. Kadın erkek eşitliği halen görmezden gelinirse, kocaya kayıtsız şartsız itaat öğütlenirse, üç çocuktan aşağısı olmaz bir marifetmiş gibi dillendirilirse, kadın çocuk bakıcısı ev hizmetçisi, seks kölesi olarak görülüp sınıflandırılırsa ne kadar koruma altına alınsa da erkek her fırsatta çalar kapısını, kırar kafasını, alır taze canını. 

Çünkü kadın dayak yese de evinde oturacak, yeri kocasının yanıdır, tüm sosyal dengesizliklere geçim derdine sesini çıkartmayacak, tüm işkencelere boyun eğecek, tacizi tecavüzü unutacak, olmaz ise ölecek düsturu egemen. Ayrıca kadın boşansa, baba evine dönse de kurtaramıyor yakasını erkek illetinden-milletinden.

Hayatta hep kız çocuğu sahibi olmayı istemiş, anası, bacısı, karısı ve kız çocuğu olan birisi olarak utanarak, erkeklikten utanarak yeniden güncelliyorum bu yazıyı. Binlercesi olan kızını dövmeyen dizini döver, kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya gider gibi sözlere rağmen, zenginleyen erkek ilk iş arabasını sonra eşini değiştirir safsatalarına rağmen, şimdi burada anmaktan hicap duyduğum mahlûkların dar açılı açıklamalarına rağmen, bu gün cinsiyet ayrımcısıyım Allah’ına kadar. Şimdi usulden kadın tarafında olmak günü diye değil harbiden kadın tarafındayım... 

Olayın üstünü örtme, Kesenin ağzını kapatma günü olmayan şu günlerde, açlığa ve kadına dayağa, şiddete, vahşete ve kıyıka karşı maddi ve manevi ciddi bir duruş göstermek gerekiyor. Konuyu oraya buraya çevirip kıvırmak değil. Kadınlar ölüyor, el bebeler gül bebeler ölüyor, kızlar analar öldürülüyor her gün. Bacılara kıyılıyor göre töre hesabıyla, can kızlara kıyılıyor kuma gömüldüğü günlerden beter.

Utanıp da tavşan uykusundan uyanmak bu kadar mı zor. Bu kadar mı zor insan olmak…”

Bir özge cana ateş düştü, özümüz yaralandı, yüreğimiz paralandı, ciğerimiz yandı. Can kızımın annesinin ayaklarının altından öpüyorum, aslan babasının ellerinden… 

Hiç yorum yok: