3 Şubat 2015 Salı

ŞİİR SEZGİSİ…

KİTAPSIZ BAHTIM


Bir kitap yazdım okunsun diye
Kalemsiz gecelerde kör ışığına sığınıp
Beynime kazıdım sayfaları satır satır
Gönlümce,
dilenmeden sabahlara
Bir sen okumadın sana aitleri
Veya anlamadın, anlatamadım yeterince
Veya sabah alacasında selamlaştığım her yüzde sen
Sen olduğundan kitapsız bahtım
İçimdeki çocuk ölsün artık, büyüyeyim
Ne korkusuz niyetler sundu kaçak güneş yine yanmadım
Her kelimede savruluyor karanlık
katık gelecek kasıp kavuracak
Yine yazacağım seni dağa taşa banane
Nasılsa kitapsız bahtım kapkara
Ama düzeltmek adına bile okumadan, okutmadan hiç kimseye
Ne çıkarsa bahtına artık,
partner teste tabi değil bu yalan yalnızlıkta
Sabahlasan benle ömrümde tek gece
şiir gibi şiir gibi yıldızlar
Kalbini zorlayan solukta tek hece
Tecrübe tecrübe etmeden kaçakları
Gönlünce,
Dinlenerek yürü yepyeni başlangıçlara
suç ise de uslanmamak
Boynuna doladığım dizeleri çıkarma niçinsiz sebepsiz
Sardığın bu beden bir harf çeksen dağılacak çünkü
Biriciktin sırasız albümde, tek
Tek sen olduğundan bahtım kitapsız
Baktım acılar da dinmiyor
Bir kitap buldum okudum,
avuntu olsun diye diyeceksin
Ben sanki buna yıl sonra ne diye anımsadım
Kalemsiz gecelerin kör ışığında kor aşkı
Gönlümde sakladığım kitapsın...


USTAYA

Ve gideceğim bir gün...

Ustam
Boğazda bir yerde
Küreklerine asılsam sandalın
Gelsem.
Karşılasan beni
Çelik zırhlı geminin güvertesinde
Sarı saçlarında sabah rüzgarı
Deniz mavisi gözlerinde birkaç damla yaş
Birlikte açılsak engine.
Sözcükten dalgaları yara yara,
Çelik grisi yüreklilikle...

Götürsen beni
Güzelliği tarifsiz Dünyana
İşte o zaman
Kolaylaşır mı acaba?

Yazmam...

Ustam
Unutma çıkıp geleceğim bir gün…

 
ALINYAZIMDA BELİRSİZ İŞGAL

Otuzikimilyonken nüfus,
Er doğmuşum vakit sabaha karşı ayaz.
Depremle emzirilmeye getirilmişim ilk.
Loğusa anamı hemşireler indirmiş Haseki’ nin mart kışı bahçesine...
Okula başladım, ilk mektep.
Bir seher vakti, ordudan muhtıra
12 Mart,
Atışalanı’nda bamya tarlaları
Alınyazımda belirsiz işgal...
Lice yerle bir, ben ortada.
Oruçgazi’ de bir adres eksik,
Seninle Bir Dakika yarınlarda
Madara olmakta var hayatta...
Valde Mektebi’ ndeyim.
Gündem depmece dolu vesvese.
Boykotla tanıştım okulun birinci günü.
Yüzüncü yaşında Ata
12 Eylül,
12 Eylül den sonra yasta.
Ben Valde Mektebi sonda Pertev...
üniversiteye giremedik ilkinde...
Eski işim ehli sayılırım yani,
Cam duvar boyuyorum,
Alınyazımda belirsiz işgal Atışalanı’nda
“ Hakkari’ de Bir Mevsim” Berlin’ de
ben Kırklareli Meslek Yüksek’ te ön lisansiye...
peşine Marmara’ lı günler başladı.
Askerlik tecil, Ortaköy’ de tarih yandı.
Ben Akademi’ de Yüksek Ticaretli.
Radyasyonlu fındık günleri,
Televiz iki kanal filan...
Ve lisans diploması
Yükseğinin kapısında caymalar...
Ve yok sayılan yaşanmamış yıllar
Yitik kuşak yolcusuna yokluklar
Sonra sigortacıyım zifiri karanlıkta,
Sigortalıyorum silik sakat hayatları.
Şimdi Edibin E tipindeyim,
Gülemem hiç ağız dolusu,
er kalkar geç yatarım. Arada sırada delice yazarım,
sıkça delice okurum, yutarım,
siyasiydim yıllarca,
şimdi amatörce politika yaparım,
en dibe vurduğum yaştayım
dibe vurur durur çıkarım...
Sığındığım liman Karadeniz’ de,
Gireyim isterim ağır düşlere,
günahtan iskele önümde.
Evvel doğanım, cümlelerim Aksu’ ya yazılı,
Kitapsızım Allah’ına kadar
Kitapsızlığıma isim hazır:
“ Alınyazımda Belirsiz İşgal“...
   
BİLMECE

Yaşamındı örnek aldığım.
Yirmi yıl boyunca
Bir yirmi yıl daha geçse
Yine sana taparım.
Kırk kere maşallah
Umut oldun.
Tüm kuşakları ardına taktın
Onların oldun.
Güçlerine güç kattın.
Bileği bükülmez oldun.
Sönmeyen ateşi Tanrılardan
Onlar için çaldın,
Kor oldun.
Gönüllere taht kurdun
Ve son vazifeni yaptın.
bilmece oldun kendini bilmezlere
Güneş oldun, Güneşe karşı deniz
Yanma sıramız geldiğinde biz de yanarız.
Hiç çekinmeden…

ÖT BÜLBÜL ÖT

Öt bakalım bülbül
koca bir ay geçti bin gün gibi
koca bir ömür geçti bir gün gibi
İlkbahar sardı kollarını doğaya
Sıkıca kucakladı
Sarhoş yüreklerde acı bir düşün izi
Güz sıkıntısı
Beyin henüz ayılamadı
sancılara düpedüz küstü savcılar
Demek ki Tanrının olmadığı yerde, insanın ruhu da ölüyormuş
Sonsuz aşklar ocağında pişmemiş tabletler
ve yazılar dakiler
Sevinç türküleri artık söylenmiyor,
ağıtlar yakılıyor yılgınlıklarda
Boğuk sisli gece çepeçevre özgürlüğü yutuyor
Bir ağızda milyonlarca yeşil göz
Ülkenin mavi dağlarında
beyaz güvercinler uçsa da hiçlik
Gagasında kurşun,
içlerinde ölü soluk,
kanatlarında ahuzar
Öt bakalım bülbül
dilinden can damlıyor camdan kalpler kırılıyor
analar ağlıyor yana yana
Kan gölü civarında genç yaşta bir doğan
Eğilmiş sol yanına yatıyor
Kulağı kesiklere dokunur bu acayip sır
Sadece bir ömre bedel
Sırlarıyla gömülürler
Bıçağı kınında mutsuz bir sonbahar günüydü
Dünyanın böğrüne saplandı evren pulu
Göğsümün sol yanında hatırı sayılır tekleme
punduna geliş emrinde direnmeler
Bıçaklanmadan öt bülbül öt
Bıçak ağzı dondurucu ayaza tek parça
Buz tuttu gözlerimdeki yaş,
dudaklarımda mor güneş
Öt bakalım bülbül öt
koca koca adamlar düştü kara denize
Yaz bakalım yazısı incili
Kaz bakalım yazgısı inci taneli yazıcı,
yaz da geçer gider geçen yıllar gibi
dün gibi gün gibi
akılda kalanlar bülbüle yapılanlar
bir koca ömür bitti bülbül aşkına
koskoca bir ömür bitti biter
yok, o gün gibisi...


DUR YOLCU DUR

Onca yıl geçti sevinemediğim
On yıllar
söz, umut, aşk, inanç selinde
Her yılın sonu yangın
Yeni koca sene ateş topu
Yazgımız hep yaşanmamışlık.

            Ay kızıla çaldı, güneş tutuk
Anılar puslu, umut yitik

Günler tank paleti, yıllar jet hızıyla
Ez geç, er geç tez geç asırlar sarhoş
Nice bin yılların boynu bükük berduş
İhanetin onursuzluğu omurgasız heykelcikler
Beşikte sallandığını sandı bebecik

                Can üşüdü, Kışlalı dondu
                Nur söndü, Zuhal karardı

Yirmide ulaşılamadı yirmi bire
Lakin ezeli kin ebedi kalmış
Piç oldu sevgililer yad ellerde
Sarsıldı inadına doğa fayladı ikiye
Sille tokat gariplere indi felaket.

                Boldu darlandı, düzdü düzlendi
                Koca el küçüldü, ada pazarlandı

Bir gün evet  Melek bir gün
Karanlık kapkaranlık olmayacak dünya
Ellerim bedenim titremeyecek asla
Karşıyaka’ da ellerim meşale sıcağı
Aydınlığın orta yerinde dimdik duracağım.

                Memlekete uzanan ağaç köprü, üçüncü bahar
                Geldi geçti altı çarpan, mevsim karakış

Bir öykü ol öykünemediğim
Bir aşk ol tapınamadığım
Bir şiir ol besteleyemediğim
Bir roman ol bastıramadığım
Hayatımız roman kendin ol gel.

            Yıldızlar kaydı tutulanlar herkese yeter
Yüzyıllardan geçtik, bin yıl daha beter

Dileğim diyeceğim
Ablasının yosun yeşili gözlerine
Yirmi çift sıfırdan hey on beşliye
Memleketten deniz doygunluğuna

Bin kez dur

Bin bir kez yürü yolcu…

Hiç yorum yok: