GÜNÜ BİRLİK AKAR TARİH
Günü birlik aksın tarih
Eşsiz kumsallarında güneşlenelim
doğanın
Kızıl kuleden kaleye
Aile boyu dost doğru yanarak
İnce kuma ulaştığında dim çayı
En harikasın harlanarak
Biraz tarih soslu tersanede
biçimlenelim
Dinlenelim şarap hasanda,
şaraplı kervansarayda sızlanır
tılsım
Ağaçların gölgesi muz ve siril
serilsin portakallıklar önümüz
sıra
Yaylasına çıkıp lezzetine varalım
aşkın.
Aşkın muhabbetin
Gürül gürül aksın aşk
bin yıllık çınarın dibine
Tadına doyulmaz güneş yanığı
teninin demine
Üzerinde yuvarlandığın ışıklar
Emanettir elime dilime
Hoş kokulu serinliğin yamacında
minnetle
Toros dağlarındaki dar boğaz ve
buz sularda yıkanalım
Yanalım tanrıların ateşinde
Korsan mekanı tutuk mağaralarda
sadece biz mekanlaşalım
Denizden uzak dalga boyu yemedik
halt bırakmadın
Oyma pınarlara düşen hatta,
hatrın kalmasın diye belenelim
hatırata
Limanda yudumladığım özlem yüklü
eser sensin.
Sensin diye esaret
Eşsiz aşklar eskimiş
ciğerime yüreğime al benizli
cemalin dolsun,
doğsun sıra adalara renkler
Kışlık sevdaların pınarından diş
çaldıran
Dirilten dişiliğin dökülsün
şelalelerden
Eşsiz kumsallarında
güneşleneceğim günü birlik sılanın.
Kızıl kaleden ikiz kulelere
Oradan eşsiz kumsallara güneşle
elele..
YÜRÜYÜŞ EYLERİM..
Şahane yakıştı valla,
Sahiden de yakıştı kış ortası
Giyip çıkardığın annelik varya
tıp oturdu üstüne
Belden biraz büzgü,
kollar narin yeşil damarlı
bilekten manşetli
Saçlarında kırmızı kurdele
Dudağının üstünde ayva tüyleri
nemli
Yüzünde tatlı tebessüm.
Yakalar kaldırılacak ama sıkar,
çocuk ta emecek kar memeden
Ve pespembe ipekten bir eşarp
gerdanda.
Omuzlarında sahici meltemler
uçuşsun,
Övün hafif dekolteli
efil efil deniz koksun
otağında konağında
İçine sen bilirsin pamuklu
veya saten tutamlı
Bak geceliğin boyu diz üstü olsun
rahat edersin hafiften
uzandığında
Göğüs gergin ilerde, baş dik,
dik tutabilirsen eğer direncini
Şahane yakışır valla,
Sahiden de yakışır hem de kış
ortası
Canından kopardığın can memende
muti.
Mutlu mutlu emdikçe gün sayıyor
azrail,
Emzirdiğin gülden çiçeksanki
melek
Deriyor dengine
Şarapsız akşamlarda cici annecik.
Bir yürüyüş eylemişsin hayat
uzaklaşırken
Dünya tutmuş elinden.
MERAMINA MERA
Boşta çalışmaktır asıl işi
Aylaksız yani,
Vazifeli vasıfsız.
Şuursuzca çile kaldırımlarda,
Kalkıştan yatışa
Örtülü akşamlarda ahmakça.
Mühendisliğin hendesesi kaymış
Ulaşılabilecek nahoşluklara
zevkle,
çirkinliğe ve paslı çarka en uzak
Zorlukla uymak zindana.
Mercek altında noksan imgeli,
Basılı belgeler doğrultusunda
dengesizlik.
Çare aramak hissiz,
Yalvarırcasına yaversiz
Saf alışkanlıklar tortusunda
zorla
Günahsız dokundurmalar yani
dokundukça.
Her yeniye eski fiyat
Güya aslı buymuş,
boşluk gibi bir mera
Lisanslı toyluklara bağlı
geçirmezlikte
Meramını anlatamama faslı
Direnç bedava bal,
boyun eğiş acı şirke küpüne
dalmak
boydan boya acı
Sonra meramını anlatamamak yine
ve yeterince
Boşa yazmaya uğraşmak belki,
Olsun varsın dilbazlığıyla
bağlanmak
Zaten daktilo da epey eski olunca
ayrıca o yerliden emanetse bir
kısım anılar.
Meramına meradır mühendislik…
KAYA BALIĞI
Ve o saydam gerginlikte
İki elinde saklayamadığın
göğüslerinden içecek melek
Dinginliğini enginleyecek
Avuçlayacak minnacık.
Şebnemlerine avuç açıp dilenerek
Duru kanım beynime vurduğunda,
Göbek çukurundan çıkıp
Yeşil gözlerini yum hadi
Hafif eğik ağzına dolacağım
Bende benim
Burnundaki hızmadan kayan
dilimle.
Derinliğine dengin
Senin ki kulağımda.
Ve kırmızı.
Tüm ayrıntılardan sonra
Ayırdına varacağım doğurgan
gerçekliğin
ve doğaya doğacağım
doğurganlığın doru atlısı sensin
Kuru yaprak gibi savrulacağım
kırık dökük.
Savur beni saplantıların ötesine
tek parça.
O parça sana ait kalsın
takılı kaldığım çıplaklığın özünde
üzüm gözlüm
Ve o şeffaf serinlikte
İki elinde saklayamadığın
göğüslerinden içecek kırmızı melek
Dinginliğini emecek dirilecek
Avuçlayacak minnacık
Isı ve neme duyarlı titizliğinle
Dol bakalım sarı yapraklı
serinliğe salınarak.
Sevinmenin kupasından içtiğim
sevişmelerde dol.
Ve de yeşil, ve de kırmızı
Seni tümüyle saklayacağım,
gözümün çiçeği
İçerleme hiç ellerinle
saklayamadıklarından içtiğim
Göğüslerinde uyuduğum uyandığım
Karşıyaka da bekliyorum.
DÜNYALAR
Sadece ikimize küçük bir dünya
isterim
Ve seni arka bahçede
Gün ağarırken avlamak.
Meralim,
Peşini bırakmamak sevişken
yağmurlarda
Ardına arlanmak
Ağzında kekik kokusu
ve koklamak en yakıcılığı
Sarmaş dolaşlığın ötesinde
yeniden yoğrulmak.
Soluk soluğalık bitmesin isterim.
Sadece ikimize küçük bir dünya
Yıllara varan dilin ucundakileri
Söylemek bir ağızda
Kekik buğusunda ıtırlanmadan,
Veya dinlemek vücudunun ahengini
Sellenmek silbaştan
Çıplak vücutların şiirini yazmak
Piyanoda notasız çalmak
Çisentilerle serinleyen ateşi
tutmak
Yılkının yelesinden yakalamak
Yıkıntılar arasından bir dünyaya
açılmak
Dar bir pencereden kara bir
delikten
Hiçbir erkeğin, hiçbir kadının
öpmediğince sıcak
Öpmek ve örülmek
Yanı başımda yankısız lezzet,
Yangınlar arkası ağlamadan doğan iyi
niyet
Avcıyken avlanmak
Günahsız zevkleri mucizeye sunmak
Arınmadan alınmadan put gibi
Sonsuzluğa yakınmak
Yanmadan, yakınmadan en
yakınlarda
Doğacak çocuğumuzun adı derya
olsun isterim.
Dünyaya karşı küçük bir pencere
deniz derya ve dalga kıransız bir
liman
Penceresinde beyaz güller ve
inci,
Güldalı ve harmandalı
kırılganlığında
Ölümü de ölümsüzlüğü de birlikte
sınamak
Örttüğün bunca güzellik
açığa çıksın
Bırak kendini arka bahçeye
Meralim
Peşine düşen sevişgen dalgalara
yakalandın
Kara ve kör, mangalda kor
Güneş lekeli sırtında bir duru
karayel
Bir yük de ben olmayacağım
Ömrümdeki en büyük zevki sana
borçluyum,
Belki de ilk
Ve sen arka bahçede yalınayak.
Ve ben peşinsıra yok olacağım
Sırra kadem
Sadece ikimize kocaman bir öteki
dünya isterim
Gerisi yalan ki yalan
Dünyalar da yalan...
SERHUŞ
Asmalı bahçede sarhoşlayınca ben
nahoş akıl dürtmesiyle
darıldın sanki sen
Rakıdan mı sandın?
Aslan sütü koça yakışır gülüm
Balada çağıran o armoni
olmasa
Ve aşırdığın o yürekteki kahırlı yangın
Ayılamayacaktım dünyada gerçekten
Hiç mi suçun yok nurum
Zahar hiç mi günahsızsın
Zinhar faslında acılar hafiflemez
Cürümsüzce eğer durum,
Bu ne menem kurum ruhum
Bu ne derinsi uysallaşma
Geceyi dizginleyen buram buram
tütsü
Ve tüller arasından
Sıyrılan o raks ve
O rakkase yok mu bir
Ne rakısı nurum
Raksında derişmedik mi iki
Yoksa ona mı kızdın ruhumun tuzu
üç
Üç kerelik ti sabıkamız
Üzümler karardı belki,
sapsarıyken
Güneş yarıldı
Asmalı bahçe asıldı.
Darağacında sarhoşlayınca sen
Belki beni asıldı sandın gülüm
Taburenin ayakları kırıldı
iki serhuştuk
iki arada bir derede
iki cihanlık çakırdık
iki cihanlık çakırdık
Asmalı bahçede ayıldık ikimiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder