SİYASETİN TANJANTI KOTANJANTI VE SİNÜS KOSİNÜS HESABI…
Siyasette ve seçimlerdeki başarı veya başarısızlık siyasetin tanjantı kotanjantı, politikanın sinüs ve kosinüsünün iyi hesaplanmasından geçer…
Koskoca bir ülke üç beş ay sonra seçime gidiyor ve bir tek partisinde önseçim var. Demek ki seçim ve geçim kavgasının önü de arkası da ayni minval. Bilinen ama dilimlenen mevcut düzenden farklı bir düzen savunulmadıkça önseçimli, kontenjanlı adaylar ve adaylaşmalarla da arzulanan neticeye varılması güçtür aritmetik gerçekliğidir. Kolaylıkla salvolanan anlık ve geçici gündem tutan muhalefet taktiklerinin yerine yeni alternatif demokratik düzen projelendirilmedikçe sözde yenileşim havarisi kesilmişler ampul patlamadan bir kez daha mutlu sona ulaşırlar. Oysa muhalefetin ana gemisinde yolda bırakmayacak böylesi bir devrimci projeye yön verecek olgunluk ve birikim ve de en gereklisi kadro mevcut üstü mevcuttur.
Kırılma noktaları sert, dinamik ve etkin hale dönüştürülecek kadro yapılanması ile halk en ufak yerleşim birimlerinde dahi yalnız bırakılmaz ve ayni halk bilinçlenme düzeyine katkı sunacak pozisyona eriştirilirse iktidarda cumbalaklara yer kalmaz. Hedef yerelden genele kesintisiz akacak bir sosyal model sirkülâsyonu ve eski hatalarından arınmış yeni bir sosyal devlet demokrasisi mantığının yerleştirilmesi ve geliştirilmesi ise bu süreçte önseçimlerin rolü de yadsınamaz..
Öyleyse parti içi ideoloji birliğinden hareketle verilecek mesajları ve izlenecek politikaları içine sindirmiş siyasi kadrolara önseçimde hiç çekinilmeden yer açılmalıdır. Böylesi bir önseçim belki de yeni bir yapılanmaya, yarının toplumsal bilincine sahip haklarını gereğince kullanabilen, verilmeyen veya kısıtlanan haklar için aktif mücadeleden kaçınmayacak bireylerin partiye katılmalarına hız ve yön verecektir. Kapıların açılmaması demek ise korkulası büyük bir kadro erozyonuna gebe hareketliliğin işaret fişeğini ateşler.
Kadın erkek, genç yaşlı, kentli köylü, emekçi emekli bu ülkenin yurtsever insanlarına artık görev yüklenme günlerinin geldiği, bir biçimiyle de geçmekte olduğu da sıkı bir şekilde hatırlatılmalıdır. Bu günkü örgütlenme modeli ve ağıyla bu isteklilik ne oranda gerçekleşir ileride oturup tartışılabilir. Ancak bu gün yapılması gerekenler yine de politize olmuş tüm kadrolardan ve depolitize edilmiş ancak bu girdaptan sıyrılmaya yüreklenenlerden kim varsa bu meşru müdafaanın içine, bitmeyecek kavganın safına çekmektir. Şimdilik başka çare de yoktur. Yani solda olabildiğince geniş bir yelpaze sağlanmalı ve sağlamlaştırılmalıdır. Yoksa gelen ve gelecek olan tüm seçimler tüm sosyal demokratları ve yurtsever canları bir kez daha bir kez daha üzer, ezer, geçer gider.
Bu ülkede hiçbir surette sosyal demokrat bir parti büyümez safsatasına kapılmadan bir şekliyle tıkanıp kalmadan üretkenliği sıfırlayacak tuzaklardan da kurtulmak gerekir. Bu da ancak tüzüksel gerekliliğin hakkıyla işletilmesiyle mümkündür. Önseçimi bir de bu yönden ele almak ve işletmek gerekir. Çünkü değer verdiğince önemsediğince değer görür ve duyar, hisseder ve dokunursun. Yüreklere dokunulmadıkça her tıkanıklığı bahane gören ve bahaneden güçlenen her fırsatta da var olma hissi ile parti içi kavgaları sıcak tutan bir anlayışın bu günden yarına diskalifiye edilmesi de şarttır. Aksi halde nice nevi önseçimler de çare olmaz yaraya. Bel büken sığ ve sağ anlayışların biraz ertelenmesi değil defaten ötelenmesi gereklidir aslında. Hakim anlayışa boyun eğme, boyun eğmeme ikileminde sonuçta yarışma gereğidir deyip durmadan çok güçlü ve keskin biçimde siyasete bulaşan kirlenmişliklerin ve kalın örtülerin kaldırılmasıyla eşdeğerdir önseçimden geçmek. Ama elbette yetmez bu eleminasyon.
Siyaset ve seçim başarısı aslında siyasetin tanjantı kotanjantı, politikanın sinüs ve kosinüsünün iyi hesaplanmasından geçer…
Tıkanıklığı aşmanın yolunun dışa dönük çalışmalar, kitlesel eylemler, baş döndüren bir eforla gözü kara inatla geleceğe hazırlanmakla mümkün olabileceği artık görülmelidir. Parti içi yarışların sıklığı mevcut kadroların daha da daralmasını getirebileceği ve kızgınlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler sayısındaki artışı körükleyebileceği de düşünülebileceği gibi, ayrıca sık ama şık, partiye yaraşır iç yarışların toplumda karşılığı olabileceği de düşünülmelidir.
Bir başka gerçek de bu günden yarına sosyal demokrat anlayışın önüne geçen ahbap çavuş ilişkileri, bölgecilik, yörecilik, mezhepçilik benzeri antidemokratik takılmaların önüne geçilmedikçe hangi muhteşem edayla düşünülmüş olursa olsun ayni sonuç alınır.
Alışkanlıklarda ısrar edildikçe önü alınamaz kesinlikle eriyişin. Feodal yaşamın uzantısı üyeliklerin yapısal denetimi gerçekleştirilmeden çıkılan her yol kime ne başarı getirir götürür yakında ortaya çıkacak nasılsa. Üç beş kontenjanla günü kurtarır, vitrini süsleriz gerçeği biraz zorunluluktan başvurulan bir kaynaktır babında mazur görülebilir. Ama o kaynağında arada sırada tuttuğu, hiçbir zaman organik bir tamlama ve örgütsel tutunma yaratamadığı da bir gerçektir. Üye kayıtları ve kayıtlanmalar nitelik yerine niceliğe dönüştürüldüğünden arkasında üye ve delege desteği olmaksızın siyaset yapılamaz batağına düşüldükçe düşülüyor. Yeniden gözden geçirmekten korkulan ve sakınılan bu sakıt durum kısır siyasi ikballer uğruna görmezden geliniyor. Güç omuz verenler onlar bunlar saptırmasıyla bir mazeret havası yaratılıyor. Oysa siyaset yapılabilirliğin ve siyasi başarıların yeni siyasal zeminlere ihtiyacı vardır ve bu zemin de oluşturulabilmelidir.
Nedendir bilinmz, yanlışlık üyelikten delegeliğe oradan daha daha üstlere sıçradıkça kurumu zedelediği, kurumsal yapıyı köhneleştirdiği bilindiği halde kimse temel yanlışı ele almaya kalkmaz, kalkışamaz. Büyüyen yanlış her platformda gözlemlenmesine karşın çözücü önlemler almamak üzerine sabit bir duruş sergilenir. Kararlılık göstermedeki sıkıntı genel sıkıntı olunca da üyesel aritmetik birilerine çıkar sağlamak üzerine konuşlandırılmış acayip bir durum arz eder. Ortalıkta bağımsız bağlantısız arzı endam etmeler ise siyasetin rengi olarak görülür ve adlandırılır. İş namlandırmaya geldiğinde ise nazlanılır, kan çeker ve bir anda esas duruşa geçilir. Oysa bu başkalaşımın yerine halkın talep ve gereksinimlerine göre şekillendirilmelidir politika. Sığ politika yapmak yerine parti içi seçimler ve diğer tüm seçimler demokratik bir yarışın halkaları ve iç içe büyüyen helezonik bir yapı olarak algılanmalıdır. Önemli olan ise tüm eforun buralarda tüketilmeyip, harcanmayıp, bitirilmeyip yerel ve genel seçimlere aktarılabilmesi gereği ve gerçeğidir.
Seçimler, adaylar, önseçimler, önseçimden çıkacaklar, listeyi delenlere yeni denklemler, ek kontenjanlar, tanjant kotanjant, sinü kosinüs hesapları yerine projelerin, birikimlerin ve yeterliliklerin yarıştırıldığı bir arenaya döndürülmedikçe ‘ali gider veli gelir’ o kadar. Bölünme, parçalanma ve bütünleşmeyi aklının bir köşesine sıkıştırmış, ahde vefa unutulmuş ve bir ideoloji etrafında birleşemeyen kadrolarla girilen seçimin önü de arkası da birdir, aynidir. Ayrışan ve ayrı düşen kadrosal marifetin zararını toplumlar, halklar çeker, eziyet arttıkça artar ve kadrolarda beliren umutsuzluk ise sandıklara dolar.
Vakit umudun yeniden yeşermesi için ülkenin geriye dönmemesi için uğrunda vazgeçilmez ne varsa o noktada buluşulması vaktidir. Aksi halde bu siyasal gerginlikte tanınan tanınmayan, korunan korunmayan, kıyı köşelere kurulanların, hazıra konanların ve kontenjantların, janti eğilimlerle politikanın süsü ve kokusu olacakların, önseçim gergefinde dokunanların dokunmayanların eline geçer tüm kozlar.
Siyaset ve seçim ve de geçim başarısı aslında siyasetin tanjantı kotanjantı, politikanın sinüs ve kosinüsünün iyi hesaplanmasından geçer…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder