8 Temmuz 2013 Pazartesi

SUR DİBİNDEN SURİYE’YE ORADAN MISIR’A…

SUR DİBİNDEN SURİYE’YE ORADAN MISIR’A…

Neresinden baksanız, nereden tutsanız elde kalan şu yalancı bahar ve ileri demokrasi politikalarıyla ülke ve dünya acılara ve yokluğa itiliyor insafsızca. Mısır’lı kardeşler milletini bir yılda yüz milyar dolar borca sokunca yine yer yerinden oynadı oralarda, yüzlerce can kaybı var daha şimdiden.  Ve izliyoruz yüreklerimiz yanarak, aklımız titreyerek o bilindik oyunu…

Mısır’da öyle de bizde farklı mı, Ülke ekonomisi dibi delinmiş bakraca, dibi yanmış sütlaca döndükçe Amerikan parası ancak rüyasında göreceği şekilde bir ayda zirve yaptı. Hazine elden geldiğince müdahil olsa da bu arsız şahlanışa, tırmanış enflasyonu körükledi ve hükümet memuruna yüzde bir oranında enflasyon zammı yapmak zorunda kaldı. Durum önceden bilindiğinden ama halka yansıtılmadığından kısa süreli bir şaşkınlık yaşandı odasında borsasında. Ekonomik kurtuluş masalları başka diyarlarda aranmış olsa da evdeki hesap bu kez de çarşıya uymadı. En tepedekiler bu ekonomik çökmeyi seçime malzeme yapıp muhakkak gezi ye bağlarlar ama yanlış yere park etmişliktir asıl neden.

Zaten bu emperyal politikalar daima yoksulluğu getirmiş şu ülkeye. Bu liboş kapitalist mantık halka, emek kesimine, dar gelirliye azap olmuştu yıllarca ve son on yıldaki değişik gösterilen ama eskiye benzer uygulamalar da artık iflasın eşiğinde. Herkesin pek bilmediği sınırdışı operasyonlarla ekonomi güçlendirilmeye çalışılsa da mayanın tutmadığı görüldü.

Bu uluslar arası soyguna çene çalan, çanak tutan ekonomi politikaların uygulanması zor olduğundan içte ve dışta sömürüyü kolaylaştıracak savaşlar icat eder her daim egemen güçler ve hizmetkârları. Savaşa giden yöntemler planlanarak vakti zamanı eriştiğinde düğmeye basılır hemen. Ya da pentagonvari bir askeri darbe peydahlanır, sıkı ekonomik tedbirleri ulusa ve uluslara dayatmak için.Geri kalmış ülkelerin üzerinde incelikle hesaplanmış bu planlı programlar ile tüm kaynaklar ve üretilenler de uluslar arası, çokuluslu firmaların ve emperyalist ülkelerin kasalarına aktarılır bir anda. Budur işte kabaca hesap.

Özellikle Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da petrol ve doğal kaynakların üstüne oturma gayesiyle yürütülen tüm demokrasi getirme ve rejim değiştirme operasyonları iç savaş aşamasına getirilerek tırmandırılıyor, dolandırılıyor. Mesele kısaca budur.

Malın malla değiştirildiği ilkel toplumlardan başlayarak gelişen toplumsal dönemlerde birçok değişim araçları kullanılmıştır. İşte tüm kargaşaların ve savaşların ana temeli zamanla dinsel motifler katılsa da sadece paradır. İnsanların birbirine girmesine, ülkelerin karşılıklı restleşmesine ve devletlerin birbirini boğazlamasına tak sebep o değişim aracıdır, yani paradır. Veya para getiren, para yerine geçen değerlerin üretimi ve toplamına sahipliğin boyutudur dünyayı kardeşkanına bulayan.

Tarihin sömürgecilikle istila edilen topraklar üzerindeki yer üstü ve yer altı zenginliklerinin talanıyla ve paylaşımıyla biçimlendiğini kim inkâr edebilir. Emperyalizmin doğup geliştikten sonra yığınla enstrüman kullanarak ki din-imanda bunların içindedir hükümranlığını yüzyıllarca sürdürme gayesidir yalnızca. Geçmişte olduğu gibi bu günde yaşananlar bilimsel manada işte budur. Kim aksini iddia edebilir bu tarihsel gerçekliğin.

Ülkelerin egemenliğini silahlı insan gücüne dayandıran, bilimi dışlayan ve ülkeleri cüruflar ve hurafeler batağında geri bıraktıran, geri kalmasına neden olan, bu baskı ve sömürü mekanizması tarih boyu devam ettiğine göre bu gün oralarda-buralarda başka şeyler yaşanıyor masalına kim inanır artık. Artık hazinelerin savaş ganimetleriyle doldurulduğu günler çok geride kalmış şeklinde düşünenler de çıkabilir. Ancak hiç de öyle değildir işin aslı, tası tarağı. Şimdi daha sinsi, vahşi ve acımasız bir savaş gündemdedir.

Topyekûn aynı toplumları farklı coğrafyalarda, farklı toplumları ayni coğrafyada bir hiç uğruna ortak savaşlara sürükleyen ve ittiren emperyalist paylaşımın ta kendisidir. Bu yalandan demokrasinin acar-kaçar havarileri kesilenler de aklı sıra pay kaparız diye adamlıktan çıkarak orta yerde dolaşıyorlar.

Bu ekonomik savaş veya tanklı bombalı savaşı haddi ve hakkı olmadan destekleyenler ise sosyo kültürel, siyasi dinsel emperyalizme taparak ülkeleri, bölgeleri ve insanlığın kaderini meçhule yönlendiren bir atıl güç olarak özgürlüklerin önüne dikiliyorlar. Bu akıl fukaraları tüm dünyayı çok uluslu şirketlerin gölgesinde, bu şirketlerin ana üssü devletlerin yönettiğini ya bilmiyor ya da görmezden geliyorlar. Bu ihaneti fırsat bilen sömürü çarkı da günden güne canavarlaşarak her gün bayram ediyor.

Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da Kürt ve Arap kurtuluş partileri, diktalar, diktatörler, şimdide mezhepsel ayrıcalıklar yaratılıp bir bölge sorunu olmaktan çıkan dünyayı etkileyecek ama egemen sermayeyi güçlendirecek savaş rüzgârları estiriliyor. Sorunların dinsel ve etnik duyarlılıkla kendi içlerinde, demokratik çözümler çerçevesinde halledileceği alenen belliyken katmanlar sıcak savaş, iç savaş tuzağına çekiliyor tertiplice.

Güncelin dışında, uzun vadede ana stratejisi belli ve ödün verilmeksizin dayatılan yaptırımlarla dünyanın neredeyse yarısı ateş topuna döndürülmek isteniyor. Demokrasi hüviyetine kavuşturulacak, büründürülecek denilerek bölgesel zenginliklerin peşine düşüldüğü nedense akıllara iz bırakmıyor. Ütopist bir yaklaşımla bop-mop derken hop tüm komşular, dindaşlar, ırkdaşlar ve inançlar birbirine düşman edildi. Meseleye şu garip Ülke açısından da bakıldığında görüldü ki; baştacı idareciler bu katran karası kuyuya düşmekten hiç sakınmadılar. Hiç değilse yeni tarzlar denemek ve yanılgılarda övünmek yerine, yurtta ve dünyada barış ipine sarılarak bu bataklıktan kurtulmak mümkündü.

Söylenenler, eleştiriler dikkate alınmadıkça da bir devrin sonu elbette çarçabuk gelir. Yeni bir çağ başlarken de, tutarlı ve analitik veriler doğrultusunda biçimlenmeyen iç ve dış politikalar bu ekonomik ve yarı sıcak savaşta içinde yaşadığımız şu ülkeyi de yenilmişler listesinin üst sıralarına taşır. Umarız olmaz ama bu tersine girdap bambaşka, bir ülke içinde ülke yaratır.

İşin aslı gerçekten, geleceğe yönelik ağır tahribatlar yaratacak bu bölgesel emperyalist projelerin hazırlanmasında, uygulanmasında etkin ve yetkin biçimde rol üstlenmemektir. Çünkü bir şekilde bu avam projelerinde yer alan, almış olan, tatbikinde inatçı ısrarcı olan veya istenmediğini bile bile, güle oynaya bu oyunda rol kapmak için yırtınan her kimse, hangi ülke ve hangi milletse tarihe eninde sonunda hesap vereceği gibi ayni illet onlarında yakasına yapışacaktır.

Armudun çöpü, mısırın püskülü, salkım söğüt eğilmeye görsün…

Hiç yorum yok: