13 Temmuz 2013 Cumartesi

HER RAMAZAN BAŞKA BİR HİKÂYE, 'RAMAZAN, VİCDAN, KUZEY AFRİKAN'...

HER RAMAZAN BAŞKA BİR HİKÂYE, 'RAMAZAN, VİCDAN, KUZEY AFRİKAN'...

Her Ramazan başka bir hikâye ama din ve duygu sömürüsü, vicdanları zorlayan ılımlı İslam bilinçliliği hep ayni…

Arap baharı Bir ipek böceği masalı gibiydi başında. Bir yıl sonra bu Ramazana denk düşen günlerde Afrika boynuzunda ilk çatlamalar başlayınca, İslam coğrafyasında insanlar mısır püskülü gibi, çığ gibi aktı meydanlara, kaçan çağı yakalamak için.

Ve şu garip Memleketi adım adım Kuzey Afrika’daki özellikle Mısır’daki yaşananlar veya yaşanmazlar, kan ve gözyaşı acısı dolaştı, oruçluluk vasıtasıyla. İktidar destekli Telin ve kınama hedefleri kısa zamanda bir bir tutturuldu. Genel ve yerel İktidarlar kendi yanlışına kör, ele aleme yardım ve destek yürüyüşleri, konvoyları ve mitingleri peşine düştüler. Ilımlı İslam dalgasını olumlu sevk ve idare edince artı puan toplayıp, oy depolamak ve iktidarda kalmak için.

Öyle olunca da halk bu kutsal uğraşı günlerinde gezi de yeryüzü sofralarında eksiksiz birleşti. Övünülesi ve övülesi bir dayanışma gayreti tepe yaptı ülkede. Alternatifi de Mısır bahanesiyle Kent ortası Ramazan panayırlarına yayılıverdi.

İbre yine çok akıllıca alışkın olduğumuz göstergelere döndürüldü, kaydırıldı. Geçişken, geçirgen ve bukalemun karakterlerin eline hem de Ramazan içinde bu fırsat geçince olay bir anda siyasi hesaplara ve siyasi ranta kaydırıldı komşudaki can pazarı. Destek işi şova dönüştürüldü. Oysa her iki tarafa da değişik cenahlardan verilen bütün destekler aslında ABD paşanın işine geliyor.

Peygamberleştirmeden, tanrılaştırmadan hiçbir işi yapamayan bu toplumu yönetenler ve topluma yön verenler, Kuzey Afrika’daki bu asrın siyasal İslami trajedisini bile şu mübarek ramazan günlerinde istikbale dönük malzeme ediyorlar velhasıl.

Ve hala tıknefes-emperyal dünyadan bir kıpırtı yok. Çünkü İst’leri, izm’leri çökmüş, ekonomisi iflas etmiş, beyinleri zift tutmuş kurum bağlamış egemen dünya da çıkışını Kuzey Afrika’nın yer altı zenginliklerine bağlamış. Onlar da sipere yatmış İşlerin daha da kızışmasını bekliyorlar.

Her Ramazan başka bir hikâye ama din ve duygu sömürüsü, vicdanları zorlayan ılımlı İslam bilinçliliği hep ayni…

Anlamak ise zor şu fakir ülkeyi; Ramazan ayı ganimet ayıdır belleyip, rotayı şaşırtanların, değiştirenlerin “ Helal kazanmak başlı başına ibadettir. “ sözüne kulak kesildiklerine hiç tanıklık edemeden, çoluklu çocuklu iftar sonrası kasaba panayırı havasındaki eğlenceliklere savruluyorlar.

Eğer, “ Herkesin bir kıblesi vardır. Siz hayır işlerinde yarışın “ direktifi uluorta her gün duygu sömürüsü yapıp, o sömürüyü siyasal ranta çevirmekten çekinmeyenlerin tuzağına düşüyor ise memleket günahtır. Görsel Müslümanlık gerçek Müslümanlık değildir herhalde. Yardım ise destek ise ana amaç, bu işin gizlisi eftal alenisi ayıp değil midir?

Pınarın başını tutmuş da bırakmayanlar, aktıkça küpünü dolduracaksın musluğunun önündekiler elbette damlaya, kırıntıya muhtaca bu ramazanda da yağdıracak şelale gibi. Yağdır yağdırmasına da, yağmalamadan yağmalattırmadan, Allah rızası için yapacaksan ne ala.

Ama içi boş söylemlerin arasına destek, telin, yardım, fon, oruç, din, iman, ramazan, Kuzey Afrikan, Mısır, Meydan ve ölümleri kattın mı işin seyri değişir. Alkışlar gırla, sloganlar tek perde gider ama kazanırken kaybetmek işte budur. sol elin verdiğini sağ el görmeyeceği günlerde büyük sermayenin emrine girmek de işte böyle olur. Böyle olursa İçtenlikli devam eden gerçek islamın imajı zedelenir ve çok özellikler gözden kaçırılır. Ülke din iman mezhep üçgeninde eksik gedik içinde kaçıran kaçırana olur sonuçta. Bütün lafı gayretimiz,  İleride doğacak büyük yanlışlardan ve günahlardan arınmak içindir, iyi niyetliliğimizdendir yani.

“Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır, kaybettiklerinin hasretini çeker durursun” ilahi uyarısı, ayrıca siyasal dokunulmazlığın ilahi bir adalet gereği olmadığını da vurguluyor.

Her Ramazan başka bir hikâye ama din ve duygu sömürüsü, vicdanları zorlayan ılımlı İslam bilinçliliği hep ayni…

Asıl niyet kınamak, eleştirmek ise, bizim de tüm olanları kınama hakkımız en baştan mahfuz, birden karar verilmişlikle gösterileri ramazan içine çekmek siyasaldır alenen. Siyasal değil diyenler çıkabilir ama bu meydansal destek durumları kınanma boyutuna doğru ilerler ise ne olacak. Geziden aklı evvel birileri çıkar da “İçimizdeki Kuzey Afrikalıların” durumu ne olacak diye anımsatırsa hiç kimsenin alınma lüksü de kalmaz o zaman.

Öyle güllük gülistanlık da yaşamıyoruz hiçbirimiz. Yinede kendi çıkmazlarına-açmazlarına rağmen bu toplum, bu halk, bu ülke üstüne düşeni her zaman yaptığı gibi her konuda da yapıyor. Çünkü bu halkın kitabında;“Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz, sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz”yazıyor. Her meseleyi hakkınca değerlendirmenin ve irdelemenin yolu bu tek cümleden geçer aslında.

Hiç kimse Anadolu’nun bağrından çağlayıp gelen ramazan ayındaki bu yardımlaşma, dayanışma arzusunu, kendiliğinden gerçekleşen bu şahlanışı, halkla kucaklaşmak yerine veri-tabanlarına sahip çıkmak amaçlı beye-paşaya, şıha-şaha, Kuzey Afrikanda ve dünden hevesli ülkelerdeki ılımlı islamik yönetimlerin iflasına destek mitinglerine bağlamaya kalkışmasın, ayıp eder ve günah işler.

Kişisel çıkarlarını önde görüp toplum çıkarlarının önünde tutanların homurdanmasına, gocurdanmasına da hiç gerek yok. Bir taraflı yargılama ile bertaraf  hakları da yok. Gören gözler, okuyan diller gerçekleri biliyor ve her fırsatta aktaracak.

Çünkü o yazıcıların duvarında “Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin varlıklı ve şımarık kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler, böylece o ülke helaka müstehak olur”kutsal ikazı asılı duruyor.

Bir ipek böceği masalına dönüştürülerek Arap baharı ve ileri demokrasi kisvesinde sunumu yapılan, egemen sermaye destekli ılımlı İslamın yönetim zaafına arşın arşın yükselen bir ulusal şahlanışı görmezden gelmek ise başka bir yazı konusu. Konuyu bilindik, tanış, aşina olunmuş böbürlenme, büyüklenme ve kibirlenme beyitleriyle manzumlaştırarak, yeni mazlumlar yaratıp oy pınarından kana kana yudumlamaktan başka bir şey de değil aslında.

El atıyla cirit atma, oyun kazanma eskiden olsa kafadan ayıplanırdı, yiğide yaraşmaz denirdi. Şimdi yiğitlikten sayılıyor ne yazık ki. Bu yüzden biz indirdik duvardaki yaldız-yıldız kaplıyı, okuma gözlüğümüzün yanına başucumuza koyduk ve okuduk sonra, Ramazan hatırına;

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar Kurtuluşa erenlerdir”…

Hiç yorum yok: