8 Temmuz 2013 Pazartesi

ARAP KIZI’NA YAZIK, ZAVALLI CAMDAN BAKMAYA DEVAM EDİYOR...

ARAP KIZI’NA YAZIK, ZAVALLI CAMDAN BAKMAYA DEVAM EDİYOR...

Sözde Arap Baharı sürecinde Mübarek'i deviren halk hareketinin ikinci yılında Mısır 1.5 yıl sonra yine aynı noktaya döndü. Ordu yönetime el koydu yani o 'Kurtarıcı ordu’ yine görev başında. Sözde Arap Baharı'na askeri darbe. Olan yine garip halk yığınlarına olur, darbe kerşı darbe derken, birilerinin ekmeğine yağ sürülür, o kadar...

Ve iki yıl sonra 16.09.2011’de aşağıdaki başlıkla yazdığımız ve yayımladığımız yazı güncellendi. Güncellik kazandığı içinde de tekrar sütunlarımıza taşıyoruz;

…Zavallı Arap Kızı Camdan Bakıyor...

 Bir Arap baharıdır almış başını gidiyor. Yani “Arap baharı” sağanağı yaşanıyor kıyı köşe. Çocukluğumuzun o tekerlemesine yuvarlanıyor akıllar istem dışı; “Yağmur yağıyor seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor.” 

Ayrıntıda gizli aslında her şey; Egemen güçler Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı yeniden şekillendiriyor. Adı “Arap baharı”.
Bu yeni fotoğrafta boy gösterebilmek için de dış politika kulvarında acayip bir genişleme var. Akıllara zarar.

Eylül ayı hüzün ayı, güz ayı. Yokluğun da varlığın da üstesinden geliriz mantığıyla sonbaharın müjdecisi. Sözler savlar ilahi akit mertebesinde alıcı buluyor, şakşak bol, helecan gırla gidiyor nedense. Yaşananlar izlendikçe bir yudum musluk suyuyla bile başı dönüyor insanın. Allah’ı unutarak yapılan işler makbul görülüp bollaşınca, doğrulara dokunmak suç unsuru sayılıyor her kertede.

Güzle birlikte bir direnç orucuna girmiş gibi toplum, gardlar düşmüş. Hazan yaprakları gibi dökülüyor muhalefet, yüzler sararmış.
Kibirden burnu düşecek gibi dolaşıyor iktidar. Gecenin en karanlık yüzünde hiç kıymeti harbiyesi olmayan manevralarla güç-kuvvet şerbeti yudumluyor şehzadeler…

Ve kendimizi tutmak zamanı değil; bu Arap baharı bize göre bahar-mahar değil. Kim, bu konuda ne söyler, ne düşünür bizi zerrece ırgalamaz. Oralarda şarkından garbına emperyalist sömürüyü daha kolaylaştırıcı sistemler modernize ediliyor sadece. Onlarca sene diktatörleriniz götürdü, sıra şimdi bizde deniyor sözde demokrasi uğruna. İşte meselenin özü, gözü bu.

Saf tutmuş kapitalist-emperyaller, pay kapabilmek için yarıştalar. Bu sayede can çekişen vahşi kapitalizm bir süre daha rahatlayacak. İşte bahar bu “Paranın baharı”. Emperyalizme ilkbahar-yaz, üstüne sonbahar düşmüş. Çaresizce camdan bakan Arap kızına ise karakış düşecek pek yakında. Mevsimsel taksimin gerçeği bu, Ve çocukluğumuzun tekerlemesi; “Yağmur yağıyor seller akıyor, zavallı Arap kızı camdan bakıyor”…

Güzel konuşmak bir erdem ama dürüstçe yazabilmek çok daha önemli erdem. Edebi edebiyattan önce öğrendik. O yüzden günü kurtarmaya çalışmak edibe yakışmaz. Günü kurtarmaktansa dargın olmayı, dargın kalmayı ala belleriz. Kapı kapı dolaşmakla olmaz.

Ve biliriz her şeyin bir kapısı var. Kapıdan geçmeye gör hemen iç kapıda karşılar ahaliyi, kendine özgü ama tavsiye edilemez ülkenin ahvali. Cemaat şuuruyla bu kadar olur işte. Şurubu şırayı içenler öze ulaşalım derken köze düşerler umurları değil. Kor kül olmuş, ülkeyi karış karış açlık sınırında yaşamlar sarmış gözler hala dışarlıklı. Ardı arkası kesilmez arsız ölümler memleket memleket yürek dağlıyor, özrü kabahatinden çoklar alemin kralı.

Velakin arap baharı. Moda şimdilik bu takılmışız rüzgarına. Ne hikmet ise kendi arabını unutup elin arabının sahte bahar heyecanı sardı Müslüman kardeşleri, yeri göğü. Kendi söküğünü dikemeyen terzi hesabı “Ata’nın emaneti” Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya dolaştırılıyor pervasızca. Osmanlı dirilişi hülyası “rol tip Türkiye” mantığıyla elin cahili cühelasının gözünün içine sokuluyor. Hangi

Müslüman kardeşler ister mi ki kendi mahallesinde hırpalanan tırpanlanmaya çalışılan bu idareyi cumhuriyeyi. 

Ve sormazlar mı adama; Ey evin reisi, kırıp dök, dövüp kıyıp, sonra da sev, bu ne biçim aşk, diye…

İyilik gizlenir kötülük affedilir evet ama samimiyet var diye günaha da girilmemeli. Eylül ayı hüzün ayı. Hüzün ayı ama “Yurtta sulh cihanda sulh” unutulmamalı.

Eylül ayı eğitimin öğretimin başlangıç ayı. Sessiz sedasız açıldı okullar. Sessiz sedasız internete düştü devletin pazarlıkçı ses kayıtları. Sessiz sedasız anayasanın başına yine o ekonomist seçildi. Sessiz sedasız yeni İncirlik üslerinin bir benzeri Kürecik’te füzelendi. Sessiz sedasız kredi kartları milletin elinde patladı. Ve sairelik, mübalasız nice teferruat hasıraltı sessiz sedasız.

Varsa yoksa Arap baharı. Arap baharlarına indirimli zevat turları. Ne baharı; Alemin kapitalisti emperyalisti zavallı Arap kızının örekesine karakışı reva görmüş, bir sevinç bir sevinç ki kanı donuyor insanın.

Bir Allah kulu, bir şah kulu çıkıpta gerçekten dem vuramıyor. “Bahar bahane sömürü şahane” diyemiyor. Ve o çocukluk anılarından kalan tekerlemede ” Yağmur yağıyor seller akıyor, çaresiz Arap kızı camdan bakıyor.”

Camdan bakmaya içimiz elvermedi, Çünkü “Biz utanırız, bize şahdamarımızdan da yakın olandan…”

Evet, bu gün itibariyle zamanında atıp tutanlardan, mangalda kül bırakmayanlardan kim gözgöze gelmek ister, yağmur yağdığında camdan bakan o garip, zavallı ve küçük Arap Kızıyla...

Hiç yorum yok: