ÖNCÜ
GİDİŞİ
Öncesi
ve sonrası yok ki
Zindan
karası yüzüme sürülen
Varsın
olsun ayrılık şarkıları
Şimdilik
şiir kıyılarında dolaşırım yalnız başıma
Mücevherat
kutularına saklarım aklımı ben
Başkalaşım
başladığında sus
Düş
ardıma pusulan şaşınca
Sıradanlığın
bıçak sırtı kanatır düşlerimi
Dolunay
ayılma seansına düşer dip notunu
Uyku
haraca kesmiş düşüncelerimin ipini
Öncesi
sonrası yok ki ve mim
Görgüsüz
akşamüstü pazarlarının karı azdır
Donuk
mayına bastı yüreğim
Adam
sende neresi orası söyleyim
Sıcak
kırmızı ve sigara sıcağı bir kent
Her
şey bahane dahası çok sert
Cankız
zamane çırağı
Öyle
ya kaçmaca vakti çattığında
Hayatın
sillesi yüzüme vurulan kelam
Yıllanmış
şarap gibi ayrılık şarkıları
Kırkbir
büklümden sonra kekemeliğe son
Griye
çalıyor özlemin kitabı
Göz
zevki akıl yaşıyla değişirken inceden
Gerisin
geri bakar kör gibi bir hayat
Akordiyonun
dili başkalaşım perdesi
Öncesi
sonrası yok ki notaların
Çıplak
yeşil bir zaman ve kış evi ikindisi
Öyle
ya zindan sevdası çekilen
Ana
ben gidebilir miyim
EKSİ
ONSEKİZ
Eksi
onsekizdi dün
Yaşını
başını almış kar ağlıyor
Alyüzlüm
buralar buzdan cehennem
Damarlarımdaki
kan donuyor
Dikkatim
dağınık bulutumsu
Çirkin
köpekleri havlıyor şehrin
Eksi
onsekizdi dün
Kocakarı
soğukluğunda bir gün
Koskoca
aşklar bir solukluk
Yaşını
başını almış adam çuvallıyor
Bal
gözlüm buralar nardan cennet
Damarlarımdaki
kan yanıyor
Takatim
yok
Çirkin
köpekleri saklanıyor şehrin
Eksi
onsekizdi dün
Eski
defterleri karıştırıyor karakış
Hiç
değilse iki onsekiz olmak vardı şimdi
Çal
suratıma nefretini arsız mevsim
Ben
kırklara eriştiğim gün doğdum
Bit
pazarına nur yağıyor
Eksi
onsekizdi dün
İNSÜLÜN
Yaklaşmakta
kötü son
Köpek
bakışlı
Siyah
beyaz ve boyutsuz
Bu
nasıl köhnemiş bir rüya
Açlıkla
bezeli sevi
Yanıp
tutuşturan acı koltuğumda
Tanrı
bağışlar mı acaba beni
Hem
cam hem çeliktenim sanki
Kırılıp
sağlamlaşan sertleştikçe kırılan
Yaşamsal
bir melankoli bu
Yaklaştıkça
ölümcül rüya
Köpek
bakışlı
Siyah
beyaz ve komutsuz
Ben
sana uyanırım ister istemez
Çipil
gözlü ürkek bakışlı
Erkek
nakışlı
Alkışlarla
da uğurlanmak isterim
Dualarla
da
Kötü
son yaklaşmakta…
DÜŞ
YAKASI
Karla
kaplı tepeleri
Düştüyse
aklıma
Memleketin
Rüzgardan
sertleşmiş
Ve
de kararmış tenini de
Özlemişimdir
doymayasıya delice
Düş
ülkemin biriciği
Seni
Yalın
ayak dans ettiğin kumsalları
Ve
denizlerin en mavisini en
En
çılgın ve hırçın haliyle
Dalga
kıranda kırılanı
Küstüysen
bil ki ölmüşümdür
Karla
kaplı tepelere gömün
Beni
Ben
yoksam hatıralarımı
Sal
akan yele
Adına
namına yazdıklarımı
Düştüysem
toprağa
Özlemin
dudak büküşüdür
Nedeni
Memleketin
her günü
Gürül
gürül içime erimekte
Karla
kaplı tepelere
Düştüyse
aklım
BABA
YAREN
Bir
kızım olacak
Renkli
gözlü
Çipil
sarı
Kar
beyazı
Gel
de inanma
Böyle
imiş yazı
Bunca
yıldan sonra
Belki
de oğlum
O
da renkli gözlü
Çipil
sarı
Çam
sarısı
Gel
de kıy cana
Vay
kahpe dünya
Bunca
yıldan sonra
Be
kızım şimdi sırasımıydı
Kara
gözlükleri takmanın
Gülüm
eştiğin mezar
İkimizin
dünyası
Çipil
sarı yapraklı ağacın gölgesinde
Kucağımda
sen
Nar
kırmızı
Renkli
gözlü
Yemyeşil.
İSTİNAT
DUVARI
Ornella
muti
Güneşe
açılmış tüm kapılar
O
sereserpe
Sarıdan
bir anahtar
Dere
tepe yüzyıl
Güz
başı
Açmadık
çiçek kalmadı
Akasyalar
yollarda sürünüyor
Gece
treni süslüyor rayları
Döndü
başım
Armut
rakısı ince bellide bekliyor
Ornella
muti
Tuti
mucizei guyem ne desem
Güneşe
açılmış tüm kapılar
O
anadan üryan
Pirinçten
bir pencerede
Dere
tepe yüzyıl
Güz
başı
Yenmedik
nane kalmadı
Laf
değil… Günah… Yeşil…
Orada
elli mil elli yıl
Zati
muhteremle tut ki hiç
Sarıdan
bir yaprak
Adın
kazılı
Ornella
muti
GÜLLAÇ
Kırmızı
güller açmış gökyüzünde
Bir
tuhaf günler
Geldiğin
gün öldüm
Baktıkça
berraklaşan düşlere
Yaşamadığımı
anımsadım
Zaten
anlayacağın gibi hengame
Güldüğün
gün öldüm
Bir
tuhaf ölüler
Kırmızı
güller açmış gökyüzü
Hep
aynı evrensel güçten besleniyorum
Kısır
baskılar zihnimde sır
Gücendikçe
güceniyorum sor
Geleceğe
tutsağım ben
Kalp
atışlarım yavaşladıkça
Kırmızı
güller açıyor gökyüzü
Bir
tuhaf güller
Kokladıkça
ölüyor insan
Her
bakışta sıradanlık göz kırparken
Sıra
dışı bir trajediye aşığım
Yaşayamadığıma
hayıflanırım hep
Tadabildiğim
gün doğarım
Bir
tuhaf önsezi…
Geleceğin
gün bugün
Yıllar
yılı bekledim
Daha
da beklerim . Yeter ki
Kırmızı
güller açsın gökyüzü
CANANI
ANDIKÇA SONBAHAR
Canan
haydadıkça arabayı
Uyudum
gözüm açık
Bindim
rüyaların liftine
Efil
efil sonbahar
Yaktıkça
canan sigarasını
Kelebek
camı buharlı kazan
Aynada
ısrarcı yüzün
Bu
kaçıncı yolculuk sonsuza
Asla
anlatamam
Uyudum
gözlerim açık
İndim
düşlerle merdivenleri
Elimde
bir demet kırmızı gül
Efil
efil sonbahar
Sapsarı
döküldün yoluma
Yaprak
kımıldamıyordu aslında
Canan
haydadıkça arabayı
Hayallere
aktı yüreğim
Göğsümde
bir yangı
Asla
anlatamam
Öldüm
gittim gözlerim açık
İndim
rıyaların liftinden
Liflerime
efil efil sonbahar
Kaçtıkça
canan peşini
Sonbaharla
toplarım
Yaprak
yaprak sarı
GÜNEŞE
EŞ
En
yalınsın
Ve
en pahallı
Güneşle
yıkanmış
Geceyle
örtünmüş
Ve
çıplaksın
Çıplaksın
ey
Ne
giyse yakıştıran tutkusuna
Doğum
tarihimi unuttum
Ve
en dahası
En
yalansın
Güneşle
ıslanmış
Geceyle
ısınmış
Ve
çıplaksın
Çıplaksın
ey sevgili
Ne
giyse çıkaran ısrarla
Doğum
günümü unuttum
Ve
en dahası
Hatırlatanım
yok
Hiç
mi hatrımız kalmadı
Güneş
tutulmasını izlerken alem
Doğduğum
günü öptüm
En
yalımlısından
Ve
en mucizevi ateşle
Yalanım
varsa öleyim
En
yakınımsın
Ve
en sevdalı
Güneşe
tapınmış…
ÇELTİK
TARLASI
Celloz
cadaloz
Kaleşnikof
gibi bir çene
Pırasa
gibi döküldüm
Of
ulan kavanoz dipli dünya
Dibimde
patladın
Bulaşıcı
hastalık gibisin
Fısıltılarıma
dolan
Bu
düello asla başlamaz
Celloz
cadaloz
Oz
büyücüsü ölmeyince
Kuş
gribi iki köy uzağımda koz
Garibi
iki kaşının ortasından
En
yakını mıhlar
Armut
dibine düşer
Celloz
cadaloz
Ceddime
söven adam olsa
Yedi
kat yerin dibinde olmaz naz
Of
ulan kavanoz dipli dünya
Nicelerini
adam ettin yoz mu yoz
Mantar
gibi çürüme de
Celloz
cadoloz…
ÖZLEMEK
VAKİTLİ VAKİTSİZ
Boşa
vakit
Tutkuları
kovalamak
Kaygılarımı
seviyorum oysa
Takıntılarımı
Ve
çok az uyuyorum nedenli nedensiz
Sessiz
bir odada
Ve
güneşim merkezine yolculuk
Boşa
çaba
Üzerinden
geçtiğim yollar asfaltlanmış mavi
Uzun
seyahatleri seviyorum evet
Yanımda
canan
Hepsi
bu işte gerisi yalan
Çılgınlığa
varan hızla yaşlanıyorum sanki
Ne
densiz bu zaman
Tutuklanmış
kovuşturulmuşum sıkça
Odayı
ısıtmamak böyle işte
Boşa
rüya
Sıcaklığını
gecelerce aramak lakin
Soğuğu
seviyorum oysa
Buzdan
yalanları
Ve
çok az konuşuyorum nedensiz
Penceresiz
bir odada
Ve
güneşin merkezini özlüyorum
Yansam
da yanmasam da
Boşa
vaad
AŞKA
ERİŞİM
Vay
bey diyen dillerine kurban
Kaç
yaşını çiviledin duvara
Krema
pasta ve güzeller güzeli
Ve
en taptığın arkadaşın ben
Bin
kilometrelerce uzakta
Bir
öpücük gönderdim sana
Bir
dal mentollü cigara içimi mesafe
Ve
gözyaşı sıcağı kadar yakın
Sakın
ağlama oğul gül
Ben
sana en yakınından yakın
Geleceğine
talibim ısrarla
Hem
bir ana ve en baba
Bıktım
şu telefon muhabbetinden
Vay
bey diyen dillerini yediğim melek
Kaç
yaş çiviledim duvara bilsen
Baba
yaşını çoktan ıskaladım
Birlikte
izlediğimiz filmleri özledim
Sumo
güreşlerini araba yarışlarını
Sessizce
çıktığın merdivenleri
Benden
akıllısın kurban diren
Sevgin
benden derin
Bu
kuyu ikimize de yeter
Gül
yüzlü bal sözlü annen inan
Vallahi
ikimize de ana
Vay
arkadaşım dilmisin diyen çillim
Diline
kurban olduğum yaren
Aşkı
çiviledin alnıma
TUNÇ
HEYKEL
Tunca
Tunca
yazdırdın adını
Ve
batasıca dünyanın üstüne
Altına
kör olası tarih
Genç
yaşında turna
Göç
eyledin zamansız mı zamansız
Bunca
Bunca
emekten sonra niye niye ki
Ve
hak etmedin hiç mi hiç
Dünyanın
kanunu akortsuz dinlemeyi
Çalsa
ne olur siren
Kulağımı
tıkadım adamım
Sancı
yazdırdın yüreğime
Ve
kısacası bu dünya boş
Tunca
kazdırdın adını
Tunca
Kardeşimin
can arkadaşı
Sen
zoru başardın bravo
Ben
boşuna yaşıyorum
Kaçtım
kolayına anla
Kanca
Kanca
attın ciğerime
Tunca…
ADAM
OLMAK
İşte
o adam benim
Naptığını
bilmez bir adam
Cumhur
yolumu kesti
Pul
pul dökülüyor karakış
Mart
ortası
Uykuluydu
sesin
Doğrusu
güneşim tutuldu
Naptığımı
bilmez dolaştım
Köpek
sürüsü arkamda
Onlar
havladı ben ağladım
Mart
ortası
Gül
gül süzülüyor beyaz perde
Zangoç
yolumu kesti
Bir
acayip şehir
Uykuluydu
sessizliği
Doğrusu
bir sen bir ben ayık
Naptığımı
bilmez arandım
Dert
topu kafam
Dertler
bitmez ben bittim
Mart
ortası
Hangi
güldür bu yüreciğimi yırtan
Dikeni
kadifemsi
Bu
acayip şehirde
Sensizlikten
usandım
Doğrusu
yıldım desem yeridir
Naptığını
bilmez bir adam
İşte
o adam benim
Cumhur
yolumu kesme…
DAMARDAN
Dan
dan dandan
Nepoto
desoto dev gibi cüsseli
Titanik
grisi metalik
Ceryanlara
kapılmış yüreği
Hangi
anahtar açar gökyüzündeki kapıyı
Hangi
bulut çakar ışık ışık ismini
Şimşek
hızı yürüyen garibi hangi düşman
Dandan
dan dan
Ne
bu böyle desoto inlemesi gibi narin
Metalik
gri titanik
Çelikten
tabuta selam
Kız
jandarmalar kesti yolumu
Tetik
basan parmak boyalı
Nepoto
desoto dev gibi cüce
Metalik
titanik grimsi
Dudaklar
ruj
Jilet
gibi jilet gibi yıllar
ÇIKSALIN
DURAĞI
Çikolata
kızım
Fıstıklı
beyaz çikolata
Niçin
koydun lafları ağzıma
Leydi
di yumuşaklığıyla
Kızım
çikolata
Fasılasız
cadı kahkahası
Gözler
al rengi çalı süpürgeli
Neyleyeydim
yumuşaklığını
Çikolatam
kızım
Fistanı
fırfırlı al boyalı
Göbek
güzeli
Niçin
kaldın madem laflamayacaktın
Aman
da cezalar ödeyesice
Kutu
kutu çikolata kızım
Neydi
de bakalım o caka
Süperim
ben sana
Kızım
çikolata
Çikolata
çitlembik
Birdik
iki olduk üçlendir
ISLAK
GÜNEŞ MASALI
Serçe
lisanıyla bi masal
Şey
gibi uzunca bi destan
Babamın
yadigarıdır
Aralık
kapıdan girip ocak başına
Unutturan
dünü bugünü yarını kimdir
Yazmak
zor
Mek
mak ekleri cahilleşince
Yangı
soğutur yüreğimi lavlarıyla
Yazgı
al yazmalımdır
Düz
açılı bir açılım sunağı
Oksijen
kaynağı ile kaynaklı sonsuza
Tünelin
tülü aymazlığa salınır
Ayak
üstü sohbetlerin gülü
Serçe
lisanıyla anlatılan o masal var ya
Yaş
geçkinleşince anlaşılır
Yolun
sonundaki taşlıkta açar gül
Tutukluluk
sürerken mavi tapınakta
Gölgelikte
güneş ıslanır
Ve
biter
Babamın
yadigarıdır
Şey
gibi uzunca bir destan
Serçe
lisanıyla bi masal…
Martıların
dilinde açar nisan
Özlenen
eski bir mayıslardır
Yalan
yok…
Bir
lisan bir insan
KAYA
DENİZ
Karadeniz
Karadeniz
Uğruna
ölen
Biziz
İz
İz
sürer dalgalar
Ağırıma
giden
Hamsi
kıvraklığı
Omurgasız
vapur
Karadeniz
Karadeniz
Uğruna
ölen
Bizük
Mısır
ekmeği sarılığında
Güz
süzer yaylalar
Ağırıma
giden
Deniz
aşırı karavanda
Karavana
atış
Karadeniz
Karadeniz
Ölümüne
özleyen
Biziz
İz
İz
sürer mısralar
Ağırıma
giden
Özlem.
ARŞTAN
MARŞA
Korkma
Kızmaz
bu şafaksız arkadaşın
Ancak
düzen
Beni
üzen seni de üzen
Bilincimi
sızlatan kokun
Korkma
Bitmez
diye bu şafaksız geceler
Ancak
diren
Beni
süzen seni de süzen
Gökteki
yüce sevgili
Alnımıza
dostluğu çakan
Bilmez
sanma bu şafaksız düşleri
Ancak
dilen
Beni
gören seni de gören
Korkma
Bitmez
bu yürek yangısı
PUL
VE ZARF
Başı
göğsümde mışıldayan
Saçları
yüzümde kırık çizgiler
Çizgilerle
öpüşen
En
sıcak
Benden
sonrası da var
Plak
dönerken ayrılık hicazını
Gözyaşlarında
mazi
Denizle
öpüşen
En
soğuk
Benden
sonrası da var
Daha
sonrası ben
Başı
göğsümde mışıldayanla bir beden
En
ılık
İlki
sonrası ortası
Hamam
tası
Gümüş
olanı da var
En
buğuşuk kısık
Tenden
başkası nar
Pul
ve zarfı
Adreslerle
öpüşen
En
yakın
Benden
sonrası da var
SIRAN
GELDİKÇE DOĞACAKSIN
Damla
damla damladığında akşam
Bir
içim su güzelliğinde
Düşerim
yollara
Yayan
Tunanın
suyundan içmişim
Başım
duman
İnceldiği
yerden kopsun
Damla
damla damladığında hazan
Bir
yudum zehir acılığında
Düşerim
anılara
Yavan
Turnanın
peşinden uçmuşum
Başım
duman
Dağ
başını almış yalan
Doğruya
taparım
Yakan
Tunanın
suyundan tatmışım
Başım
duman
SUSPUS
OLMUŞ GECELER
Aniden
sarsılınca belleğim
Mısır
püskülü gecelerde
Kırmızıya
yanarım
Aramayasın
boşuna
Geçmeyesin
Sus
Sokağımdan
Süs
Süslenmeyesin
Boyamayasın
boşuna
Kırmızıya
dayanamam
Kısır
pasak gecelerde
Aniden
uyanır belleğim
Annemin
beşiğe belediği bebeğim
Kıçımda
sıcak toprak
Görmeyesin
Pus
Paslanmayasın
Pırlanta
gibi ışıldamak varken
Durmadan
Söz
gümüş ise
Sus
Şakağımdan
Sen
YARILDI
YÜREĞİM GECELERE
Yine
o geceyarısı
Geçenkinin
aynısı
Birleşemez
elmanın iki yarısı
Şehrin
iki yakası
İkircikli
O
geceyarısı yine
Gidenkinin
aynısı
Ayrısı
gayrısı iki çift söz
Bekle
geliyorum
Ve
bekledim de gelmedin şarkısı
Şarkım
şarklıyım
Yine
o gece yarısı
Gelenkinin
aynısı
Benden
güzeli var mı söyle aynası
Denizin
iki yakası
Yakamoz
O
geceyarısı yine
Karşıyaka
sevdası
İNCİNMESİN
YÜREĞİN
Bir
var bir yok yağmurlarda
Islanırım
ahmakça seninleyim farzederek
Mor
inci küpelim
Beyaz
deniz kuşlarını öperim
Rıhtımın
kuytularında
Göz
açtırmayan fırtınalardan kaçıverenleri
Uçuşan
yakamozların ortasında
Dur
inci küpelim
Beklerim
ahmakça arabalının küpeştesinde
Arabasızım
sade yolcu
Yeşil
paketteki armağan kucağımda
Bir
varmış bir yokmuş diye başlar masallar
Ve
cam bilye çatlar
Mor
inci küpelim
Beyaz
deniz kuşlarını beslerim
Dalgakıranın
uçlarında
Yağmur
damlalarını saklarken deniz
Bir
var bir yok zamanlarda
KARMA
Kar
mavisi gözlerde ilk yaz
Yaz
yazabilirsen
Sarı
bıyıklı kara kalpaklıyı
Mezar
kazıcılar erketede
Çok
erken doğmuşum çok
Turkuaz
yeşili gözlerde sonbahar
Buharlaşmış
desenler
Ne
desem boş
Anlat
anlatabilirsen
Sarı
bıyıklı al kalpaklıyı
Mezar
hırsızları erketede
Çok
geç kalmışım çok
Çağla
yeşili gözlerde sonbahar
Buharlaşmış
desinler
Ne
derler ise desinler
Tek
parçayım koş
Sor
sorabilirsen
Sarı
bıyıklı al kalpaklıya
Mezar
kaçkınları erketede
Çok
suç işlemişim çok
Kar
mavisi gözlerde memnuniyet
Kız
kızabilirsen
Sarı
bıyıklı kara kalpaklı
Görevlendiren
değil misin
Ey
deyip başlayan manzumenle
Cız
cızabilirsen
BABAKOLİK
BEBEK
Baba
Babaların
babası
Merhaba
Babam
Torun
torbasız gitmene izin vermem
Artık
Allah ne verdiyse
El
mi yaman bey mi yaman
Görelim
Baba
Babaların
hası
Elveda
Babam
Asla
elveda demene izin vermem
Artık
Allah izin verirse
Gidelim
Baba
Babaların
ası
Babam
Birlikte
asla hayır deme izin vermem
PRES
Düşman
salkımı kucağımda
Meçhule
giden bir jest
Bir
balıkçı kayığı barınağında
Bilinmez
buz çıkıntılarında
Güneşli
bir pelerin omzunda
Masmavi
bir cereyan üşütücü yoz
Pişman
mı pişmansın kucağımda
Meçhule
demirleyen bir rest
Kaç
yıl önceydi
Bir
balıkçı restoranının balkonunda
Rakına
mezeydim buz roka
Güneşli
bir perdeydi kapanan
Masmavi
bir gece yakıcı yoz
Pişman
mı pişmanım kucağım boş
Meçhule
demirleyen bir test
Bir
balıkçı hevesi kursağında
Kaç
yıl sonraydı
İSTEMKAR
Gri
istasyon çanları
Toz
çiçek bahar
Trenin
istikameti
Kıçı
çıplak kargalar
Rüyalar
silme
Güler
yüzlü
Sapır
sapır karanlık
Aklımı
kurcalamakta
Kurmaca
bir öykü
Adına
harcanmakta
Gül
çiçek bahar
Gidenin
istikameti
Kıçı
çıplak kargalar
Güyalar
yalan
Gri
istasyon çanları
Senin
için çalmakta
Yapış
yapış güz yağmurları
Bal
çiçek bahar
ATA BARI...
Sakız
leblebisi ve bir duble rakı
Atadan
armağan
Vay
sarıpaşa vay
Sarhoşluğun
hası sensizlikmiş
Aymazlık
sessizlik
Ayılamadık
Bir
duble rakı ve sakız leblebisi
Atama
armağan
Vay
sarıpaşa vay
Bizim
ki haddini bilmezlik boşa latife
Sarhoşluğun
alası seninle içmekmiş
Aymazlık
sensizlik
Ayılamadık
Bir
duble rakı ve sakız leblebisi
Atabarı
dönüyor başım
Vay
sarıpaşa vay
ECİNNİYE
ACINMA
Eciş
bücüş köpekler ağlıyor
Ayağı
kırık akşamlarda
Ne
heykeli bu yüzüme gülen arsızca
Kimindir
veya kim
Eciş
bücüş binalar sırtımda
Zamanlı
zamansız yıkılırken rüya
Moral
sıfır tuğla tuğla
Yıkımdır
veya yık geç
Ateş
mateş altında öpüşürken dünya
Sarımsak
kokusu bomba
Genzimi
yakan
Eciş
bücüş insanlar ağlıyor
Aklı
karışık akşamlarda
Ne
dinidir bu yüzüme gülen hoca
Aklım
karıştı kırık akşamlarda
YANIK
HAYAT
İsli
cam benzeri bir gece
Yukarıda
ay
Ve
yıldızlar parlıyor
Kaç
dilden söylenen sloganlar
Ve
orak çekiç
Duvarlarda
ağlıyor
Kıpkırmızı
kan çanağı gözleri
Haykırış
öyle bir haykırıştır ki
Şehrin
dört tarafından
Ülkeyi
kucaklıyor
Ne
durursunuz bre
Yağlı
urgan benzeri bir gece
Üzerimde
darağacı
Ve
yıldızlar sönüyor
Kaç
dilden atılan sloganlar
Ve
hilal çekiç
Duvarlarda
parlıyor
Amuda
kalkıyor çıplak çocuk
İsli
cam lambasında sönüyor gece
Kuyuda
ay
Ve
yıldızlar parlıyor
CAMEKAN
Camlardan
taşan güneş
Sarı
yüzünde kızarmış
Aklında
düşünce gölgeleri
Artık
uyanmak anı
Dünya
kimin ola dünyası
İmasız
imansız pırıltılar camlarda
Sarı
saçlarında gölgeler
Şimdi
uyanmak zamanı
Rüya
kimi göre rüyası
Amansız
zamansız kırıntılar canlarda
Canlar
ölesi değil
Artık
doğmak anı
Gün
ola beri gele nidası
Mavi
gözlerinde deniz dalgası
Camlardan
taşıyor güneş
CAN
CANA CAM CAMA
Canına
yandığımın çaresizliğidir aşk
Helikopter
pervaneli kahpe dünyada
Çelik
kırıldı
Yeşil
gözlü rüya
Karabasanım
oldu
İzi
kaldı
Kanıma
kattığımın acısıdır aşk
Uçak
kanatlı soyka dünyada
Ve
çelik kırıldı
Su
verildi toprağa
Canına
yandığımın aşk filizlendi
Çaresizliğin
tohumudur
Ağıtlar
yakılan
Jet
hızı dönen dünyada
Çelik
kırıldı
Ve
su verildi toprağa
Mavi
balık ağa takıldı
Canına
yandığımın özgürlüğü oldu
Esirliğin
tohumudur
Sitemler
edilen
Uzay
mekiği kıçlı dünyada
Canına
yandığımın dünyası öl ki kurtulalım
Aşk
kırıldı
Ve
su verildi çeliğe
Toprak
utandı…
GÜRŞAH
Azgın
bir sel boşandı aklıma
Akla
ziyan
Aceleyle
bilinen kayık alabora
Şahin
süzülür geceye alakasız
Gür
sellere kapılır yüreğim fasılasız
Kapımda
dilencidir Azrail
Sadaka
niyetine akıl
Akla
ziyan
Bir
iletidir gözlerdeki panik
Yanak
yanağa ölmektir arkadaşlık
Bre
ille de yaşamaktır çare
Şahin
süzülür ciğerime davetsiz
Gür
sellere sarılır gece hilafsız
Nice
paralanmaktır yarınsızlık
Sadaka
niyetine sağlık
Akla
ziyan
Şahin
gözlü yarenimin ziyası söndü
Azgın
bir yel boşalttı aklımı
Bakırköyü
düşünürüm bir de seni
Akla
heyelan
Şahanlık
sürülür toprağa mermi gibi
İki
büklüm ağladığımı bilmeyişin armağanım
Azgın
bir panter gibi yaraladı yüreğimi ölüm
Gözbebeklerindeki
yansıma benim
Akla
ziyan
Yorgun
bir gül kanattı aklımı
Gizlimi
saklımı aldın gittin
Güle
güle akıllım
AĞLANDIKÇA
Anlamadığım
dilde ağladım
Duymadığım
dizelerle
Görmeyen
gözlerle
Ipıslaksız
Dumanlar
üflerken güneş pırıltıları
Yapraklara
sinmiş kuş cıvıltıları
Ve
ağaçlar kendi türküleriyle
Baş
başa
Tutturmuşlar
ki bir ağıt
Sükuneti
bozuyor doğanın
Fevkalade
ağladım dili anlamadım
Dili
anladım ağlayamadım
Gülmeyen
yüzlerle
İstisnasız
Bulutları
öperken gökkuşağı
Damlara
sinmiş bebek kokuları
Ve
anaçlar kendi korkularıyla
Baş
başa
Tutturmuşlar
ki bir kahkaha
Ciddiyetini
bozuyor doğanın
Felaket
ağladım anlamadığım dilde
KÖTÜRÜM
Vaziyet
kötü
Ay
parçası bir resim
Kapıda
çentik
Bir
deste gülümseyiş koynumda
Kırsalda
bir bahçe
En
seni kaybedebilirim anı
Kupkuru
bir dudak ağaçlar
Yaz
yağmurlarının öpmeye çekindiği
En
kederli
Alnında
biriken teri öptüğüm
Vaziyet
fena
Aslanparçası
bir miras
Karnında
çentik
Bir
nebze titreyiş koynumda
Kumsalda
bir şemsiye
En
seni bulabilirim anı
Kapkara
bir ağız deniz
Neşe
ıslıklarının çıkmaya çekindiği
En
ürpertili
Alnında
biriken yazıları öptüğüm
Vaziyet
kötürüm
BACILAR
ALINMASIN
Beyazlar
giyinmiş bacılar
Alıp
götürdüler
Yalınayak
koşuşturduğum günlere
Hep
aynı telaş
Fitilli
çakmak alevi kadar yakın
Güneş
kadar uzak
Bir
yudum hayat
Yumdum
gözlerimi
Fildişi
tenli
Neresi
burası
Bu
uğultuda neyin kimi
Ya
o iri yeşil gözler
Öyle
görünüyor ki
Borazani
melodiler belki marş
Kortejleri
zehirleyen
Horozlu
aynada suretin
Alıp
bozmuşlar
Yalın
ayak yürütüldüğün tuzlarda
Hep
aynı acı
Falakalı
dayak kadar insanlık dışı
Beyazlar
giymiş bacılar
Tabanlarını
öpmüşler
Bir
ottan yatar
Yumdum
gözlerimi
Güneş
o kadar yakın
Bebeğin
ki tenli yumuşak
Burası
orası
DUYARSIN
GÜNÜN BİRİNDE
Yollara
sığmıyor terk edişim
Bu
kendi haline terk edilmiş yollara
Yüreğim
göğsüme
Aklım
beynime
Sığıntı
gibi yaşamaktansa
Of
Allahım of
Günsüzüm
Elimde
gemici feneri
Çalkantılar
gece
Terk
edilmişim
Diyar
Yar
gönülsüzüm
Yıllara
sığmıyor terk edilişim
ALNIMIN
ÇATINDAN ÖP
Aklımı
oyan sabahları
Pamuksu
bulutlara yasladım
Mızıkalar
çalıyor
Leylek
takırtıları
Ve
renk renk kelebekler uçuşuyor
Hayata
devam
Gün
ışığı buruyor alnıma
Mızıkalar
takırdıyor
Leylek
yuvalarında
Ve
rengarenk çiçekler açıyor
Kabaktepede
kulakkayada
Aklımı
oyan sabahlarda
Pamuksu
bulutlara yamandım
Yamam
tutmuyor yarınlar
Hayata
selam
KAR
YIĞINLARI KARA
Kar
yığınları gevşemişken
Günün
boğucu çaresizliğini adımlıyorum
İçimdekinden
kaçıp
Kurşuni
bir soğuğa titriyorum
Sakız
gibi kardan örtü
Alacabeyaz
limanlar
Kül
pembe bir gökyüzü
Çıplak
kolları donmuş bir orman
Şifresi
hiç çözülemez bir doğa
Kanun
içimdekinden
Kurşuni
bir soğuğa yanıyorum
Evrimin
tamamlayamamış
Nereye
kaçsam acaba
En
çıkmaz leke kar yığınlarında
Şimdi
soruları yanıtlama anı
Bazıları
kıskanır çaresizliğimi
Kara
şekil vermez nasıl kolaysa
Üstelik
gevşemişse yığınlar
Kurşuni
bir yalnızlığa ağlıyorum
Kaymak
gibi kardan örtü
Alacabeyaz
ırmaklar
İçindeki
kaçık
Kurşuni
bir sıvıyı içen ben…
ÇARŞI
PAZAR GEZMECE
Çarşının
ortasında vardır bir havuz
Bir
süs tülü arasında kız kulesi
Morumsu
bir sabah
Deniz
uyuyor
Marmara
mır mır seni anıyor
Beni
yutmuş masmavi
Uyutmuş
Çarşının
ortasında vardır bir havuz
Denizin
ortasında kız kulesi
Buklesi
dalga dalga kıyıya
Morumsu
bir sabah
Endişelendirici
bir seyahat
Aklım
nerdeyse ordayım
Marmara
mor mor beni arıyor
Bedenimi
yutmuş masmavi
Açığa
demirlemiş hayallerim
Çarkçıbaşı
seyir defterini yazıyor
Unutmuş
Denizin
ortasında vardır bir yavuz
Kız
kulesini arıyor
İstimbotlara
terk edilmiş İstanbul
Geldiği
gibi giderler diyen paşa
Paşasını
bekliyor yan yana
Beni
yutmuş masmavi
Uyutmuş
Deniz
uyanıyor
Marmara
sır sır seni saklıyor
EZANSIZ
EZA
Buz
mavisi gözlerde hasret
Ak
akabildiğine içime
Ermiş
duası gibi
Kabulünden
Kurşun
kubbelerde akşam ezanı
Minareden
minareye salınıyor güneş
Su
mavisi gözlü sil gözyaşlarını
Kızıl
kalpağın torunuyum ben
Bak
bakabildiğine yüzüme
Aşık
edası gibi
Helalinden
Açmış
duvağını gelinim
Yak
yakabildiğince ateşimi
Allah
sözü gibi
Kutsalından
Gök
kubbede akşam ezanı
Minareden
minareye asılıyor güneş
Su
mavisi gözlü karart bakışlarını
Kızıl
kalpağın torunuyum ben
Korkacak
olanlar belli
Ben
asla korkmam
Aynen
bellettiğin gibi
Cesaretinden
Gökkubbede
akşam ezanı
Minareden
minareye uçuyor gönlüm
Su
mavisi gözlerde güneş
Kızıl
kalpağın torunuyum ben
Hakikatinden…
ASİ
KENTİN ASİMİLESİ
Yorgun
güneş bir o bulutu bir bu bulutu öpüyor
Acılı
düdüğünü öttürüyor Karşıyaka vapuru
Kordonboyu
yalıları esas duruşta
Kıpkızıl
ve narin
Mendireğe
sırt dönmüş ege
İçin
için yanıyor
Bu
asi kent benim
Yorgun
güneş izmiri öpüyor ıslak sıcak
Acılı
düdüğünü dinliyorum Karşıyaka vapurunun
Kemalin
maviliğinde parlak
Mermi
vızıldayışlı bir günlük
Kıpkızıl
ve ciddi
Yorgun
güneşin batışını anlatıyor
Elbet
doğacak yarın
İçim
içimi kemiriyor yarından da yakın
Bu
asi kent benim
Ey
saat kulesi vur geceyarısını
Mendireği
öpsün ege
Her
gece her gece taki yoruluncaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder