9 Temmuz 2013 Salı

KIRK BİR ARTI KIRK BİR ZOR



ÖNCÜ GİDİŞİ

Öncesi ve sonrası yok ki
Zindan karası yüzüme sürülen
Varsın olsun ayrılık şarkıları
Şimdilik şiir kıyılarında dolaşırım yalnız başıma
Mücevherat kutularına saklarım aklımı ben
Başkalaşım başladığında sus
Düş ardıma pusulan şaşınca
Sıradanlığın bıçak sırtı kanatır düşlerimi
Dolunay ayılma seansına düşer dip notunu
Uyku haraca kesmiş düşüncelerimin ipini
Öncesi sonrası yok ki ve mim
Görgüsüz akşamüstü pazarlarının karı azdır
Donuk mayına bastı yüreğim
Adam sende neresi orası söyleyim
Sıcak kırmızı ve sigara sıcağı bir kent
Her şey bahane dahası çok sert
Cankız zamane çırağı
Öyle ya kaçmaca vakti çattığında
Hayatın sillesi yüzüme vurulan kelam
Yıllanmış şarap gibi ayrılık şarkıları
Kırkbir büklümden sonra kekemeliğe son
Griye çalıyor özlemin kitabı
Göz zevki akıl yaşıyla değişirken inceden
Gerisin geri bakar kör gibi bir hayat
Akordiyonun dili başkalaşım perdesi
Öncesi sonrası yok ki notaların
Çıplak yeşil bir zaman ve kış evi ikindisi
Öyle ya zindan sevdası çekilen
Ana ben gidebilir miyim

EKSİ ONSEKİZ

Eksi onsekizdi dün
Yaşını başını almış kar ağlıyor
Alyüzlüm buralar buzdan cehennem
Damarlarımdaki kan donuyor
Dikkatim dağınık bulutumsu
Çirkin köpekleri havlıyor şehrin
Eksi onsekizdi dün
Kocakarı soğukluğunda bir gün
Koskoca aşklar bir solukluk
Yaşını başını almış adam çuvallıyor
Bal gözlüm buralar nardan cennet
Damarlarımdaki kan yanıyor
Takatim yok
Çirkin köpekleri saklanıyor şehrin
Eksi onsekizdi dün
Eski defterleri karıştırıyor karakış
Hiç değilse iki onsekiz olmak vardı şimdi
Çal suratıma nefretini arsız mevsim
Ben kırklara eriştiğim gün doğdum
Bit pazarına nur yağıyor
Eksi onsekizdi dün

İNSÜLÜN

Yaklaşmakta kötü son
Köpek bakışlı
Siyah beyaz ve boyutsuz
Bu nasıl köhnemiş bir rüya
Açlıkla bezeli sevi
Yanıp tutuşturan acı koltuğumda
Tanrı bağışlar mı acaba beni
Hem cam hem çeliktenim sanki
Kırılıp sağlamlaşan sertleştikçe kırılan
Yaşamsal bir melankoli bu
Yaklaştıkça ölümcül rüya
Köpek bakışlı
Siyah beyaz ve komutsuz
Ben sana uyanırım ister istemez
Çipil gözlü ürkek bakışlı
Erkek nakışlı
Alkışlarla da uğurlanmak isterim
Dualarla da
Kötü son yaklaşmakta…

DÜŞ YAKASI

Karla kaplı tepeleri
Düştüyse aklıma
Memleketin
Rüzgardan sertleşmiş
Ve de kararmış tenini de
Özlemişimdir doymayasıya delice
Düş ülkemin biriciği
Seni
Yalın ayak dans ettiğin kumsalları
Ve denizlerin en mavisini en
En çılgın ve hırçın haliyle
Dalga kıranda kırılanı
Küstüysen bil ki ölmüşümdür
Karla kaplı tepelere gömün
Beni
Ben yoksam hatıralarımı
Sal akan yele
Adına namına yazdıklarımı
Düştüysem toprağa
Özlemin dudak büküşüdür
Nedeni
Memleketin her günü
Gürül gürül içime erimekte
Karla kaplı tepelere
Düştüyse aklım

BABA YAREN

Bir kızım olacak
Renkli gözlü
Çipil sarı
Kar beyazı
Gel de inanma
Böyle imiş yazı
Bunca yıldan sonra
Belki de oğlum
O da renkli gözlü
Çipil sarı
Çam sarısı
Gel de kıy cana
Vay kahpe dünya
Bunca yıldan sonra
Be kızım şimdi sırasımıydı
Kara gözlükleri takmanın
Gülüm eştiğin mezar
İkimizin dünyası
Çipil sarı yapraklı ağacın gölgesinde
Kucağımda sen
Nar kırmızı
Renkli gözlü
Yemyeşil.

İSTİNAT DUVARI

Ornella muti
Güneşe açılmış tüm kapılar
O sereserpe
Sarıdan bir anahtar
Dere tepe yüzyıl
Güz başı
Açmadık çiçek kalmadı
Akasyalar yollarda sürünüyor
Gece treni süslüyor rayları
Döndü başım
Armut rakısı ince bellide bekliyor
Ornella muti
Tuti mucizei guyem ne desem
Güneşe açılmış tüm kapılar
O anadan üryan
Pirinçten bir pencerede
Dere tepe yüzyıl
Güz başı
Yenmedik nane kalmadı
Laf değil… Günah… Yeşil…
Orada elli mil elli yıl
Zati muhteremle tut ki hiç
Sarıdan bir yaprak
Adın kazılı
Ornella muti

GÜLLAÇ

Kırmızı güller açmış gökyüzünde
Bir tuhaf günler
Geldiğin gün öldüm
Baktıkça berraklaşan düşlere
Yaşamadığımı anımsadım
Zaten anlayacağın gibi hengame
Güldüğün gün öldüm
Bir tuhaf ölüler
Kırmızı güller açmış gökyüzü
Hep aynı evrensel güçten besleniyorum
Kısır baskılar zihnimde sır
Gücendikçe güceniyorum sor
Geleceğe tutsağım ben
Kalp atışlarım yavaşladıkça
Kırmızı güller açıyor gökyüzü
Bir tuhaf güller
Kokladıkça ölüyor insan
Her bakışta sıradanlık göz kırparken
Sıra dışı bir trajediye aşığım
Yaşayamadığıma hayıflanırım hep
Tadabildiğim gün doğarım
Bir tuhaf önsezi…
Geleceğin gün bugün
Yıllar yılı bekledim
Daha da beklerim . Yeter ki
Kırmızı güller açsın gökyüzü

CANANI ANDIKÇA SONBAHAR

Canan haydadıkça arabayı
Uyudum gözüm açık
Bindim rüyaların liftine
Efil efil sonbahar
Yaktıkça canan sigarasını
Kelebek camı buharlı kazan
Aynada ısrarcı yüzün
Bu kaçıncı yolculuk sonsuza
Asla anlatamam
Uyudum gözlerim açık
İndim düşlerle merdivenleri
Elimde bir demet kırmızı gül
Efil efil sonbahar
Sapsarı döküldün yoluma
Yaprak kımıldamıyordu aslında
Canan haydadıkça arabayı
Hayallere aktı yüreğim
Göğsümde bir yangı
Asla anlatamam
Öldüm gittim gözlerim açık
İndim rıyaların liftinden
Liflerime efil efil sonbahar
Kaçtıkça canan peşini
Sonbaharla toplarım
Yaprak yaprak sarı

GÜNEŞE EŞ

En yalınsın
Ve en pahallı
Güneşle yıkanmış
Geceyle örtünmüş
Ve çıplaksın
Çıplaksın ey
Ne giyse yakıştıran tutkusuna
Doğum tarihimi unuttum
Ve en dahası
En yalansın
Güneşle ıslanmış
Geceyle ısınmış
Ve çıplaksın
Çıplaksın ey sevgili
Ne giyse çıkaran ısrarla
Doğum günümü unuttum
Ve en dahası
Hatırlatanım yok
Hiç mi hatrımız kalmadı
Güneş tutulmasını izlerken alem
Doğduğum günü öptüm
En yalımlısından
Ve en mucizevi ateşle
Yalanım varsa öleyim
En yakınımsın
Ve en sevdalı
Güneşe tapınmış…

ÇELTİK TARLASI

Celloz cadaloz
Kaleşnikof gibi bir çene
Pırasa gibi döküldüm
Of ulan kavanoz dipli dünya
Dibimde patladın
Bulaşıcı hastalık gibisin
Fısıltılarıma dolan
Bu düello asla başlamaz
Celloz cadaloz
Oz büyücüsü ölmeyince
Kuş gribi iki köy uzağımda koz
Garibi iki kaşının ortasından
En yakını mıhlar
Armut dibine düşer
Celloz cadaloz
Ceddime söven adam olsa
Yedi kat yerin dibinde olmaz naz
Of ulan kavanoz dipli dünya
Nicelerini adam ettin yoz mu yoz
Mantar gibi çürüme de
Celloz cadoloz…

ÖZLEMEK VAKİTLİ VAKİTSİZ

Boşa vakit
Tutkuları kovalamak
Kaygılarımı seviyorum oysa
Takıntılarımı
Ve çok az uyuyorum nedenli nedensiz
Sessiz bir odada
Ve güneşim merkezine yolculuk
Boşa çaba
Üzerinden geçtiğim yollar asfaltlanmış mavi
Uzun seyahatleri seviyorum evet
Yanımda canan
Hepsi bu işte gerisi yalan
Çılgınlığa varan hızla yaşlanıyorum sanki
Ne densiz bu zaman
Tutuklanmış kovuşturulmuşum sıkça
Odayı ısıtmamak böyle işte
Boşa rüya
Sıcaklığını gecelerce aramak lakin
Soğuğu seviyorum oysa
Buzdan yalanları
Ve çok az konuşuyorum nedensiz
Penceresiz bir odada
Ve güneşin merkezini özlüyorum
Yansam da yanmasam da
Boşa vaad

AŞKA ERİŞİM

Vay bey diyen dillerine kurban
Kaç yaşını çiviledin duvara
Krema pasta ve güzeller güzeli
Ve en taptığın arkadaşın ben
Bin kilometrelerce uzakta
Bir öpücük gönderdim sana
Bir dal mentollü cigara içimi mesafe
Ve gözyaşı sıcağı kadar yakın
Sakın ağlama oğul gül
Ben sana en yakınından yakın
Geleceğine talibim ısrarla
Hem bir ana ve en baba
Bıktım şu telefon muhabbetinden
Vay bey diyen dillerini yediğim melek
Kaç yaş çiviledim duvara bilsen
Baba yaşını çoktan ıskaladım
Birlikte izlediğimiz filmleri özledim
Sumo güreşlerini araba yarışlarını
Sessizce çıktığın merdivenleri
Benden akıllısın kurban diren
Sevgin benden derin
Bu kuyu ikimize de yeter
Gül yüzlü bal sözlü annen inan
Vallahi ikimize de ana
Vay arkadaşım dilmisin diyen çillim
Diline kurban olduğum yaren
Aşkı çiviledin alnıma

TUNÇ HEYKEL

Tunca
Tunca yazdırdın adını
Ve batasıca dünyanın üstüne
Altına kör olası tarih
Genç yaşında turna
Göç eyledin zamansız mı zamansız
Bunca
Bunca emekten sonra niye niye ki
Ve hak etmedin hiç mi hiç
Dünyanın kanunu akortsuz dinlemeyi
Çalsa ne olur siren
Kulağımı tıkadım adamım
Sancı yazdırdın yüreğime
Ve kısacası bu dünya boş
Tunca kazdırdın adını
Tunca
Kardeşimin can arkadaşı
Sen zoru başardın bravo
Ben boşuna yaşıyorum
Kaçtım kolayına anla
Kanca
Kanca attın ciğerime
Tunca…

ADAM OLMAK

İşte o adam benim
Naptığını bilmez bir adam
Cumhur yolumu kesti
Pul pul dökülüyor karakış
Mart ortası
Uykuluydu sesin
Doğrusu güneşim tutuldu
Naptığımı bilmez dolaştım
Köpek sürüsü arkamda
Onlar havladı ben ağladım
Mart ortası
Gül gül süzülüyor beyaz perde
Zangoç yolumu kesti
Bir acayip şehir
Uykuluydu sessizliği
Doğrusu bir sen bir ben ayık
Naptığımı bilmez arandım
Dert topu kafam
Dertler bitmez ben bittim
Mart ortası
Hangi güldür bu yüreciğimi yırtan
Dikeni kadifemsi
Bu acayip şehirde
Sensizlikten usandım
Doğrusu yıldım desem yeridir
Naptığını bilmez bir adam
İşte o adam benim
Cumhur yolumu kesme…

DAMARDAN

Dan dan dandan
Nepoto desoto dev gibi cüsseli
Titanik grisi metalik
Ceryanlara kapılmış yüreği
Hangi anahtar açar gökyüzündeki kapıyı
Hangi bulut çakar ışık ışık ismini
Şimşek hızı yürüyen garibi hangi düşman
Dandan dan dan
Ne bu böyle desoto inlemesi gibi narin
Metalik gri titanik
Çelikten tabuta selam
Kız jandarmalar kesti yolumu
Tetik basan parmak boyalı
Nepoto desoto dev gibi cüce
Metalik titanik grimsi
Dudaklar ruj
Jilet gibi jilet gibi yıllar

ÇIKSALIN DURAĞI

Çikolata kızım
Fıstıklı beyaz çikolata
Niçin koydun lafları ağzıma
Leydi di yumuşaklığıyla
Kızım çikolata
Fasılasız cadı kahkahası
Gözler al rengi çalı süpürgeli
Neyleyeydim yumuşaklığını
Çikolatam kızım
Fistanı fırfırlı al boyalı
Göbek güzeli
Niçin kaldın madem laflamayacaktın
Aman da cezalar ödeyesice
Kutu kutu çikolata kızım
Neydi de bakalım o caka
Süperim ben sana
Kızım çikolata
Çikolata çitlembik
Birdik iki olduk üçlendir

ISLAK GÜNEŞ MASALI

Serçe lisanıyla bi masal
Şey gibi uzunca bi destan
Babamın yadigarıdır
Aralık kapıdan girip ocak başına
Unutturan dünü bugünü yarını kimdir
Yazmak zor
Mek mak ekleri cahilleşince
Yangı soğutur yüreğimi lavlarıyla
Yazgı al yazmalımdır
Düz açılı bir açılım sunağı
Oksijen kaynağı ile kaynaklı sonsuza
Tünelin tülü aymazlığa salınır
Ayak üstü sohbetlerin gülü
Serçe lisanıyla anlatılan o masal var ya
Yaş geçkinleşince anlaşılır
Yolun sonundaki taşlıkta açar gül
Tutukluluk sürerken mavi tapınakta
Gölgelikte güneş ıslanır
Ve biter
Babamın yadigarıdır
Şey gibi uzunca bir destan
Serçe lisanıyla bi masal…
Martıların dilinde açar nisan
Özlenen eski bir mayıslardır
Yalan yok…
Bir lisan bir insan

KAYA DENİZ

Karadeniz Karadeniz
Uğruna ölen
Biziz
İz
İz sürer dalgalar
Ağırıma giden
Hamsi kıvraklığı
Omurgasız vapur
Karadeniz Karadeniz
Uğruna ölen
Bizük
Mısır ekmeği sarılığında
Güz süzer yaylalar
Ağırıma giden
Deniz aşırı karavanda
Karavana atış
Karadeniz Karadeniz
Ölümüne özleyen
Biziz
İz
İz sürer mısralar
Ağırıma giden
Özlem.

ARŞTAN MARŞA

Korkma
Kızmaz bu şafaksız arkadaşın
Ancak düzen
Beni üzen seni de üzen
Bilincimi sızlatan kokun
Korkma
Bitmez diye bu şafaksız geceler
Ancak diren
Beni süzen seni de süzen
Gökteki yüce sevgili
Alnımıza dostluğu çakan
Bilmez sanma bu şafaksız düşleri
Ancak dilen
Beni gören seni de gören
Korkma
Bitmez bu yürek yangısı

PUL VE ZARF

Başı göğsümde mışıldayan
Saçları yüzümde kırık çizgiler
Çizgilerle öpüşen
En sıcak
Benden sonrası da var
Plak dönerken ayrılık hicazını
Gözyaşlarında mazi
Denizle öpüşen
En soğuk
Benden sonrası da var
Daha sonrası ben
Başı göğsümde mışıldayanla bir beden
En ılık
İlki sonrası ortası
Hamam tası
Gümüş olanı da var
En buğuşuk kısık
Tenden başkası nar
Pul ve zarfı
Adreslerle öpüşen
En yakın
Benden sonrası da var

SIRAN GELDİKÇE DOĞACAKSIN

Damla damla damladığında akşam
Bir içim su güzelliğinde
Düşerim yollara
Yayan
Tunanın suyundan içmişim
Başım duman
İnceldiği yerden kopsun
Damla damla damladığında hazan
Bir yudum zehir acılığında
Düşerim anılara
Yavan
Turnanın peşinden uçmuşum
Başım duman
Dağ başını almış yalan
Doğruya taparım
Yakan
Tunanın suyundan tatmışım
Başım duman

SUSPUS OLMUŞ GECELER

Aniden sarsılınca belleğim
Mısır püskülü gecelerde
Kırmızıya yanarım
Aramayasın boşuna
Geçmeyesin
Sus
Sokağımdan
Süs
Süslenmeyesin
Boyamayasın boşuna
Kırmızıya dayanamam
Kısır pasak gecelerde
Aniden uyanır belleğim
Annemin beşiğe belediği bebeğim
Kıçımda sıcak toprak
Görmeyesin
Pus
Paslanmayasın
Pırlanta gibi ışıldamak varken
Durmadan
Söz gümüş ise
Sus
Şakağımdan
Sen

YARILDI YÜREĞİM GECELERE

Yine o geceyarısı
Geçenkinin aynısı
Birleşemez elmanın iki yarısı
Şehrin iki yakası
İkircikli
O geceyarısı yine
Gidenkinin aynısı
Ayrısı gayrısı iki çift söz
Bekle geliyorum
Ve bekledim de gelmedin şarkısı
Şarkım şarklıyım
Yine o gece yarısı
Gelenkinin aynısı
Benden güzeli var mı söyle aynası
Denizin iki yakası
Yakamoz
O geceyarısı yine
Karşıyaka sevdası

İNCİNMESİN YÜREĞİN

Bir var bir yok yağmurlarda
Islanırım ahmakça seninleyim farzederek
Mor inci küpelim
Beyaz deniz kuşlarını öperim
Rıhtımın kuytularında
Göz açtırmayan fırtınalardan kaçıverenleri
Uçuşan yakamozların ortasında
Dur inci küpelim
Beklerim ahmakça arabalının küpeştesinde
Arabasızım sade yolcu
Yeşil paketteki armağan kucağımda
Bir varmış bir yokmuş diye başlar masallar
Ve cam bilye çatlar
Mor inci küpelim
Beyaz deniz kuşlarını beslerim
Dalgakıranın uçlarında
Yağmur damlalarını saklarken deniz
Bir var bir yok zamanlarda

KARMA

Kar mavisi gözlerde ilk yaz
Yaz yazabilirsen
Sarı bıyıklı kara kalpaklıyı
Mezar kazıcılar erketede
Çok erken doğmuşum çok
Turkuaz yeşili gözlerde sonbahar
Buharlaşmış desenler
Ne desem boş
Anlat anlatabilirsen
Sarı bıyıklı al kalpaklıyı
Mezar hırsızları erketede
Çok geç kalmışım çok
Çağla yeşili gözlerde sonbahar
Buharlaşmış desinler
Ne derler ise desinler
Tek parçayım koş
Sor sorabilirsen
Sarı bıyıklı al kalpaklıya
Mezar kaçkınları erketede
Çok suç işlemişim çok
Kar mavisi gözlerde memnuniyet
Kız kızabilirsen
Sarı bıyıklı kara kalpaklı
Görevlendiren değil misin
Ey deyip başlayan manzumenle
Cız cızabilirsen

BABAKOLİK BEBEK

Baba
Babaların babası
Merhaba
Babam
Torun torbasız gitmene izin vermem
Artık Allah ne verdiyse
El mi yaman bey mi yaman
Görelim
Baba
Babaların hası
Elveda
Babam
Asla elveda demene izin vermem
Artık Allah izin verirse
Gidelim
Baba
Babaların ası
Babam
Birlikte asla hayır deme izin vermem

PRES

Düşman salkımı kucağımda
Meçhule giden bir jest
Bir balıkçı kayığı barınağında
Bilinmez buz çıkıntılarında
Güneşli bir pelerin omzunda
Masmavi bir cereyan üşütücü yoz
Pişman mı pişmansın kucağımda
Meçhule demirleyen bir rest
Kaç yıl önceydi
Bir balıkçı restoranının balkonunda
Rakına mezeydim buz roka
Güneşli bir perdeydi kapanan
Masmavi bir gece yakıcı yoz
Pişman mı pişmanım kucağım boş
Meçhule demirleyen bir test
Bir balıkçı hevesi kursağında
Kaç yıl sonraydı

İSTEMKAR

Gri istasyon çanları
Toz çiçek bahar
Trenin istikameti
Kıçı çıplak kargalar
Rüyalar silme
Güler yüzlü
Sapır sapır karanlık
Aklımı kurcalamakta
Kurmaca bir öykü
Adına harcanmakta
Gül çiçek bahar
Gidenin istikameti
Kıçı çıplak kargalar
Güyalar yalan
Gri istasyon çanları
Senin için çalmakta
Yapış yapış güz yağmurları
Bal çiçek bahar


ATA BARI... 

Sakız leblebisi ve bir duble rakı
Atadan armağan
Vay sarıpaşa vay
Sarhoşluğun hası sensizlikmiş
Aymazlık sessizlik
Ayılamadık
Bir duble rakı ve sakız leblebisi
Atama armağan
Vay sarıpaşa vay
Bizim ki haddini bilmezlik boşa latife
Sarhoşluğun alası seninle içmekmiş
Aymazlık sensizlik
Ayılamadık
Bir duble rakı ve sakız leblebisi
Atabarı dönüyor başım
Vay sarıpaşa vay

ECİNNİYE ACINMA

Eciş bücüş köpekler ağlıyor
Ayağı kırık akşamlarda
Ne heykeli bu yüzüme gülen arsızca
Kimindir veya kim
Eciş bücüş binalar sırtımda
Zamanlı zamansız yıkılırken rüya
Moral sıfır tuğla tuğla
Yıkımdır veya yık geç
Ateş mateş altında öpüşürken dünya
Sarımsak kokusu bomba
Genzimi yakan
Eciş bücüş insanlar ağlıyor
Aklı karışık akşamlarda
Ne dinidir bu yüzüme gülen hoca
Aklım karıştı kırık akşamlarda

YANIK HAYAT

İsli cam benzeri bir gece
Yukarıda ay
Ve yıldızlar parlıyor
Kaç dilden söylenen sloganlar
Ve orak çekiç
Duvarlarda ağlıyor
Kıpkırmızı kan çanağı gözleri
Haykırış öyle bir haykırıştır ki
Şehrin dört tarafından
Ülkeyi kucaklıyor
Ne durursunuz bre
Yağlı urgan benzeri bir gece
Üzerimde darağacı
Ve yıldızlar sönüyor
Kaç dilden atılan sloganlar
Ve hilal çekiç
Duvarlarda parlıyor
Amuda kalkıyor çıplak çocuk
İsli cam lambasında sönüyor gece
Kuyuda ay
Ve yıldızlar parlıyor

CAMEKAN

Camlardan taşan güneş
Sarı yüzünde kızarmış
Aklında düşünce gölgeleri
Artık uyanmak anı
Dünya kimin ola dünyası
İmasız imansız pırıltılar camlarda
Sarı saçlarında gölgeler
Şimdi uyanmak zamanı
Rüya kimi göre rüyası
Amansız zamansız kırıntılar canlarda
Canlar ölesi değil
Artık doğmak anı
Gün ola beri gele nidası
Mavi gözlerinde deniz dalgası
Camlardan taşıyor güneş

CAN CANA CAM CAMA

Canına yandığımın çaresizliğidir aşk
Helikopter pervaneli kahpe dünyada
Çelik kırıldı
Yeşil gözlü rüya
Karabasanım oldu
İzi kaldı
Kanıma kattığımın acısıdır aşk
Uçak kanatlı soyka dünyada
Ve çelik kırıldı
Su verildi toprağa
Canına yandığımın aşk filizlendi
Çaresizliğin tohumudur
Ağıtlar yakılan
Jet hızı dönen dünyada
Çelik kırıldı
Ve su verildi toprağa
Mavi balık ağa takıldı
Canına yandığımın özgürlüğü oldu
Esirliğin tohumudur
Sitemler edilen
Uzay mekiği kıçlı dünyada
Canına yandığımın dünyası öl ki kurtulalım
Aşk kırıldı
Ve su verildi çeliğe
Toprak utandı…

GÜRŞAH

Azgın bir sel boşandı aklıma
Akla ziyan
Aceleyle bilinen kayık alabora
Şahin süzülür geceye alakasız
Gür sellere kapılır yüreğim fasılasız
Kapımda dilencidir Azrail
Sadaka niyetine akıl
Akla ziyan
Bir iletidir gözlerdeki panik
Yanak yanağa ölmektir arkadaşlık
Bre ille de yaşamaktır çare
Şahin süzülür ciğerime davetsiz
Gür sellere sarılır gece hilafsız
Nice paralanmaktır yarınsızlık
Sadaka niyetine sağlık
Akla ziyan
Şahin gözlü yarenimin ziyası söndü
Azgın bir yel boşalttı aklımı
Bakırköyü düşünürüm bir de seni
Akla heyelan
Şahanlık sürülür toprağa mermi gibi
İki büklüm ağladığımı bilmeyişin armağanım
Azgın bir panter gibi yaraladı yüreğimi ölüm
Gözbebeklerindeki yansıma benim
Akla ziyan
Yorgun bir gül kanattı aklımı
Gizlimi saklımı aldın gittin
Güle güle akıllım

AĞLANDIKÇA

Anlamadığım dilde ağladım
Duymadığım dizelerle
Görmeyen gözlerle
Ipıslaksız
Dumanlar üflerken güneş pırıltıları
Yapraklara sinmiş kuş cıvıltıları
Ve ağaçlar kendi türküleriyle
Baş başa
Tutturmuşlar ki bir ağıt
Sükuneti bozuyor doğanın
Fevkalade ağladım dili anlamadım
Dili anladım ağlayamadım
Gülmeyen yüzlerle
İstisnasız
Bulutları öperken gökkuşağı
Damlara sinmiş bebek kokuları
Ve anaçlar kendi korkularıyla
Baş başa
Tutturmuşlar ki bir kahkaha
Ciddiyetini bozuyor doğanın
Felaket ağladım anlamadığım dilde

KÖTÜRÜM

Vaziyet kötü
Ay parçası bir resim
Kapıda çentik
Bir deste gülümseyiş koynumda
Kırsalda bir bahçe
En seni kaybedebilirim anı
Kupkuru bir dudak ağaçlar
Yaz yağmurlarının öpmeye çekindiği
En kederli
Alnında biriken teri öptüğüm
Vaziyet fena
Aslanparçası bir miras
Karnında çentik
Bir nebze titreyiş koynumda
Kumsalda bir şemsiye
En seni bulabilirim anı
Kapkara bir ağız deniz
Neşe ıslıklarının çıkmaya çekindiği
En ürpertili
Alnında biriken yazıları öptüğüm
Vaziyet kötürüm

BACILAR ALINMASIN

Beyazlar giyinmiş bacılar
Alıp götürdüler
Yalınayak koşuşturduğum günlere
Hep aynı telaş
Fitilli çakmak alevi kadar yakın
Güneş kadar uzak
Bir yudum hayat
Yumdum gözlerimi
Fildişi tenli
Neresi burası
Bu uğultuda neyin kimi
Ya o iri yeşil gözler
Öyle görünüyor ki
Borazani melodiler belki marş
Kortejleri zehirleyen
Horozlu aynada suretin
Alıp bozmuşlar
Yalın ayak yürütüldüğün tuzlarda
Hep aynı acı
Falakalı dayak kadar insanlık dışı
Beyazlar giymiş bacılar
Tabanlarını öpmüşler
Bir ottan yatar
Yumdum gözlerimi
Güneş o kadar yakın
Bebeğin ki tenli yumuşak
Burası orası

DUYARSIN GÜNÜN BİRİNDE

Yollara sığmıyor terk edişim
Bu kendi haline terk edilmiş yollara
Yüreğim göğsüme
Aklım beynime
Sığıntı gibi yaşamaktansa
Of Allahım of
Günsüzüm
Elimde gemici feneri
Çalkantılar gece
Terk edilmişim
Diyar
Yar gönülsüzüm
Yıllara sığmıyor terk edilişim

ALNIMIN ÇATINDAN ÖP

Aklımı oyan sabahları
Pamuksu bulutlara yasladım
Mızıkalar çalıyor
Leylek takırtıları
Ve renk renk kelebekler uçuşuyor
Hayata devam
Gün ışığı buruyor alnıma
Mızıkalar takırdıyor
Leylek yuvalarında
Ve rengarenk çiçekler açıyor
Kabaktepede kulakkayada
Aklımı oyan sabahlarda
Pamuksu bulutlara yamandım
Yamam tutmuyor yarınlar
Hayata selam

KAR YIĞINLARI KARA

Kar yığınları gevşemişken
Günün boğucu çaresizliğini adımlıyorum
İçimdekinden kaçıp
Kurşuni bir soğuğa titriyorum
Sakız gibi kardan örtü
Alacabeyaz limanlar
Kül pembe bir gökyüzü
Çıplak kolları donmuş bir orman
Şifresi hiç çözülemez bir doğa
Kanun içimdekinden
Kurşuni bir soğuğa yanıyorum
Evrimin tamamlayamamış
Nereye kaçsam acaba
En çıkmaz leke kar yığınlarında
Şimdi soruları yanıtlama anı
Bazıları kıskanır çaresizliğimi
Kara şekil vermez nasıl kolaysa
Üstelik gevşemişse yığınlar
Kurşuni bir yalnızlığa ağlıyorum
Kaymak gibi kardan örtü
Alacabeyaz ırmaklar
İçindeki kaçık
Kurşuni bir sıvıyı içen ben…

ÇARŞI PAZAR GEZMECE

Çarşının ortasında vardır bir havuz
Bir süs tülü arasında kız kulesi
Morumsu bir sabah
Deniz uyuyor
Marmara mır mır seni anıyor
Beni yutmuş masmavi
Uyutmuş
Çarşının ortasında vardır bir havuz
Denizin ortasında kız kulesi
Buklesi dalga dalga kıyıya
Morumsu bir sabah
Endişelendirici bir seyahat
Aklım nerdeyse ordayım
Marmara mor mor beni arıyor
Bedenimi yutmuş masmavi
Açığa demirlemiş hayallerim
Çarkçıbaşı seyir defterini yazıyor
Unutmuş
Denizin ortasında vardır bir yavuz
Kız kulesini arıyor
İstimbotlara terk edilmiş İstanbul
Geldiği gibi giderler diyen paşa
Paşasını bekliyor yan yana
Beni yutmuş masmavi
Uyutmuş
Deniz uyanıyor
Marmara sır sır seni saklıyor

EZANSIZ EZA

Buz mavisi gözlerde hasret
Ak akabildiğine içime
Ermiş duası gibi
Kabulünden
Kurşun kubbelerde akşam ezanı
Minareden minareye salınıyor güneş
Su mavisi gözlü sil gözyaşlarını
Kızıl kalpağın torunuyum ben
Bak bakabildiğine yüzüme
Aşık edası gibi
Helalinden
Açmış duvağını gelinim
Yak yakabildiğince ateşimi
Allah sözü gibi
Kutsalından
Gök kubbede akşam ezanı
Minareden minareye asılıyor güneş
Su mavisi gözlü karart bakışlarını
Kızıl kalpağın torunuyum ben
Korkacak olanlar belli
Ben asla korkmam
Aynen bellettiğin gibi
Cesaretinden
Gökkubbede akşam ezanı
Minareden minareye uçuyor gönlüm
Su mavisi gözlerde güneş
Kızıl kalpağın torunuyum ben
Hakikatinden…

ASİ KENTİN ASİMİLESİ

Yorgun güneş bir o bulutu bir bu bulutu öpüyor
Acılı düdüğünü öttürüyor Karşıyaka vapuru
Kordonboyu yalıları esas duruşta
Kıpkızıl ve narin
Mendireğe sırt dönmüş ege
İçin için yanıyor
Bu asi kent benim
Yorgun güneş izmiri öpüyor ıslak sıcak
Acılı düdüğünü dinliyorum Karşıyaka vapurunun
Kemalin maviliğinde parlak
Mermi vızıldayışlı bir günlük
Kıpkızıl ve ciddi
Yorgun güneşin batışını anlatıyor
Elbet doğacak yarın
İçim içimi kemiriyor yarından da yakın
Bu asi kent benim
Ey saat kulesi vur geceyarısını
Mendireği öpsün ege
Her gece her gece taki yoruluncaya

Hiç yorum yok: