25 Kasım 2020 Çarşamba

YAZMAK YAZARKEN DARAĞACI

YAZMAK, YAZARKEN DARAĞACI..


Artık gecikmişlik yeter, yeterince geç kalındı deyip

yazmak, yazarken darağacına asılmak gibi bir şey. Zaten yazmaya dair ne varsa yazıldı deyip durmak ise ölüm. Veya nasıl olsa bir gün mutlaka yazılır diyerek susmak ise yaşarken ölmek. Ancak gereksiz tutku ve entrika girdabına düşmeden, düşürülmeden yazmaktır önemli olan. Sonrası darağacı olsa da, ölüme yiğitçe hoşgeldi safa geldi diyebilmek...


Yazsan bir türlü yazmasan bin türlü deyip, hayatın dini neyi gerektiriyorsa, neyi emrediyorsa hiç çekinmeden yazmak ise hakikat ve marifet kapısı. Toptan imha ve inkâr politikalarına katlanmak da yazmanın karşılığı...


Zaten adalet, uzlaşma, hoşgörü ve barışın ertelendiği kör olası tarih hafızasından başkaca ne beklenebilir ki? Yine de kendine has bir dili olan ve meramını anlatabilenler icazet ve talimat beklemeden yazar, yazarlar. Yazamayanlar ve okumayanlar ise havanda su döver. Hatta havadan sudan sebeplerle...


Gerçi bölük pörçük hayata yazsan ne yazar, yazmasan ne yazar? Ayrıca total hafızanın derinliklerinde nice çetrefilli meseleler. Ucu kime dokunacağı belirsiz karanlık düşler. Biteviye aklı kurcalayan zindani sırlar. Ve herkes kendi dilinde kendi dinini yaşarken ve ortak dilde ölüp giderlerken elden başka ne gelir. İşte o yüzden yazılır. Ve yazıldıkça yaşanan şehrin hüznü çöker gönüllere ve çok uzaklara. Yalnızlığa itilmiş sokaklara. Yazmak işte böyle bir iştir... 


Yeminlerin tersine her aldanış, her aldatılış isyan damlasını damlatır aklın eşiğine. Ve kurşun gibi yaralar zihni yazmamak. Kurmaca kahramanlar yaratmaya, kutsal kitaplardan şifreler devşirmeye hiç baş vurmadan ateş rengine dönüşür anılar. Ve yazılanlar sonsuzluk kapısına dayanır. Zaten ertelenmiş yazarlık gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmaz. Yani birden sakıncalı listesine girmektir biraz yazmak...  


Şimdi neyin, nesi yazılmalı ki, ölçü  kaçmasın? Düşünce bu ancak ayıbın ayıbı, herkese yeter derecede arttıkça hayatlara mahkûmiyet dadandıkça, iki kaşın ortasını düşünüp gel de yazma... 


Yazmak özü, sözü, sesi bir olmaktır. Geniş fotoğrafın detaylarında gizlenmeden, erinde gecinde darağacında asılmak  pahasına denizle yüzleşmektir. Bu kadar...

Hiç yorum yok: