15 Temmuz 2018 Pazar

YAZ ORTASI KARA KIŞ…

YAZ ORTASI KARA KIŞ…
 
Birkaç yıl evvel bir yaz ayının tam ortasında ateşe boğuldu bu kadersiz memleket. Kontrollü bir kalkışma ile resmen gök yarıldı, dolu dolu hıyanet yağdı. Paralelinde sıcak da arttı. Toprak Yandı. Ekinler kurudu…
 
Sanki gelip geçici bir zafiyet vardı o geceye damgasını vuran. Yarı darbeli matkap delemedi çelik zırhlı duvarı. Göz açıp kapayıncaya dek de bitiverdi her şey. Her şey birkaç donuk görüntü ve bir cep telefonu kamerasına yansıyan alelacele edilen laflar ve de bir köprübaşı hakimiyetine bağlandı. Olan yine canlara oldu.
 
Birkaç darbeye yakalanmışlığı bulunan her türlü darbe karşıtları hayretle izledi cereyan edenleri. Pervasızca geceye yayılan cebir ve şiddeti. Bunaltıcı sıcaktı, nefesler zorlandı, yürekler tıkandı. İş bir ara iyice çığırından çıktı. Düpedüz delirmişlik esti geçti dört bir yanda. Çıldırdı zaman. Yaşananlar düzensiz ve kuralsız, olgunlaşmayacağı en başından belli üstü çarçabuk örtülebilen bir zahmetsiz mübalağa idi sanki. Çıplak ve tembel bir kaynamaydı zihinlere işlenen.  Gece yarısından sonra ucu başka yerlere gidebilecek, kemiklere dek işleyen bir ürpertiydi. Hülasa memleketin altını üstüne getiren ve bu millete ihanet düzeyinde programlı, paralel eşikli, eşlikli bir kargaşaydı her haliyle.
 
Gelecek günlerin de habercisiydi inceden. Anlayanlara yaz ortası hararet, sessiz bir çığlıktı. Kanaklara ise göz kamaştıran gece buluşmalarıydı ardı sıra meydanlara dağılan. Tek başlılığa gebe kaldı sonra memleket. Şehitler ve uyanık gaziler ve de tersine çağlayan harikalar diyarı görseliydi çekimlenen. Çekim alanına girilen göğse saplanmış, akla mıhlanmış, çarpanı çarpılanı çok, yüksekten alçağa ezip geçen bir fırtınaydı özünde. Kara kum fırtınasıydı. Başka diyarlarda çöl sıcağı yanılmasıydı. Milleti tümden yanılttı.
                                                                                              
Havada asılı kalan seslerde saklananlar ile boğucu yaz ortasında ölüm suskunluğu kandırmacası, kameralara kanmaca ve kancalardan sarkan tabutlardı tahta kazınan. İleri boyutu ileride belli olacak boğuntuya getirilişti mevsimlere dağılan…
 
Yaz ortası sanki karakış yaşandı. Kanlar dondu. İşte o umut ve tutku süzgecinde kesildi Ege. Eğer mevsim sıcağı anormal seyretmeseydi sıcak sağanağa dönüşecekti yanlı yağma. Yağma yok ama kontrolden çıkacaktı az kalsın her şey. Allah'tan çıkmadı. Neyse ki alabildiğine kontrollü seyretti paralel bar ve jimnastik eylemi. Başka şehirlere de taşmadan bitti. Bitirildi. Zapt edilemeyen bir yaz yangını değildi demek ki planlanan. Kısa kesildi program.
 
Zaten çoktan çare diye emrivaki yollara düşülmüştü bir kere. Manzara bir anda değişiverdi. Kafileler tüm devlet organlarına girdi. Ali kesen baş kesen zihniyetiyle devlet hakir görüldü. Ve derli toplu hareket etmekten uzak kişilerce memleket ve millet sözde kurtarıldı. Şafak sökerken derin veya sığ ama hakikaten sisteme bilenmişlik ve nefret ayakta kaldı. Karşısındaki çömezleri diz çöktürdü. Fetih tamamlandı.
 
Aradan geçen yıllardan sonra iki arada bir derede kalmak denir işte hazırlıklı yakalanıldığı besbelli, birilerince kurgulandığı aşikar bu kalkışmaya. Tam da yaz ortası durduk yerde ortaya sürülen, sağır ve dilsiz bu uydurma darbeye.  Ve tüm bu yaşananlardan sonra birbirine tam zıtlaştı, karşılıklı düşüncelere daldı gitti memleket. Bir tarafta şükran diğer tarafta isyan. Millet ikiye bölündü…
 
İsim isim asıl hedefin ne olduğu tamamen anlaşılamadı ama herkesçe bilinen bir gerçeğe doğru süzülüyor iklim. Karakışın egemenlik sürdüreceği bir iklime sürükleniyor memleket. Kayıtlı tarih, şimdilik almanağa kayıtsızca aynı alıntıları aynı görüntülerle işliyor. Resmiyeti kabulleniyor. Ancak kutsallaştıran nice historikal vakanın ve mevkiinin on küsur yılda silindiği de bir başka gerçek. Bu yaz ortası ateşinin söndürülmediği, söndürülmek istenmediği de bir başka gerçek.
 
Memleket bu yaz ortası kara kışı dolu dolu yaşamasına karşın,  aynı sıcaklığa boğulmuyor sanki. Ama yine de bir şekilde boğulmak isteniyor Millet…

Hiç yorum yok: